• 1946 yılında mary jane ward'un bir psikiyatri kliniğinde "hasta" olarak yaşadıklarından yola çıkarak kaleme aldığı aynı isimli kitaptan uyarlanmış film

    1948 yapımı, anatole litvak'ın yönetmenliği ve olivia de havilland'ın başrolü* üstlendiği film, 6 dalda akademi ödülü adayı olup, müzik kategorisinde ödüle layık görülmüştür.

    dönemine göre gayet başarılı imgelemlerle donatılmış bu filmde "akıl hastanesi" konsepti -yüksek olasılıkla, yazarın bireysel deneyimlemelerini aktarmasının da etkisiyle- realistik bir perspektifle işlenmiştir.

    --- şimdi biraz spoilleyelim ---

    evliliğinin ilk günlerinde psikotik bir tablo geliştiren yazar virginia cunningham kendini önceleri hapishane olduğunu düşündüğü klinikte bulur. ilk zamanlardaki konfüze ve paranoid hali, tedavinin de etkisiyle yatışmaya başlar.

    eşinin, virginia'nın doktoru kik'e* hastalığın progresyonunu anlattığı sahnelerde virginia'nın kafası karışık ve zaman zaman kaçıngan tavırlar sergileyen biri olduğunu ama bazen de kendinden emin davrandığını; premorbid kişilik özellikleri olarak, gel-gitler yaşayan biri olduğunu görürüz.

    virginia bazı dissosiyatif belirtiler de göstermektedir. 12 mayıs tarihine verdiği eksajere tepki ve erkeklere özellikle de kendisine paternalistik yaklaşan erkeklere bağlanması bunu düşündürmektedir. dr. kik'in psikoterapi seanslarında (ki freudian bi ekolden geldiğini arkada asılı duran freud çerçevesinden anlayabiliriz) ortaya çıkan ödipal ögeler ve suçluluk duygusu de virginia'nın hastalığının salt psikotik bir süreçten ibaret olmadığını gözler önüne sürer.

    dr. kik, aylarca süren tedaviye belirgin yanıt göstermeyen virginia'yla iletişime geçebilmek için elektrokonvulsif tedaviyi de dener. hatta madde etkisiyle onu hipnotize ederek bilinçaltının kuytularındaki bastırılmış gerçeklere erişmeye çalışır.

    virgina'nın kendini biraz daha iyi hissettiği ilk gece etrafındaki yitik insanlara bakarak iç sesinin dile geldiği sahne oldukça hislidir: "i'm better, but i'm one of them."

    virginia, en sonununda çok daha sağlıklı kişilerin kaldığı koğuş 1'e geçer. burda koğuş sistemi yerine herkesin bireysel odaları vardır. bir hemşirenin "tek yataklı odaya geçenlerin iyileşeceği söylenir." sözüyle virginia iyice umutlanır. ama oradaki hemşirelerden biriyle çıkan bir tartışma sonrası yaşanan krizle koğuş 33 denen karantinaya kapatılır. burası filme adını veren yılan yuvasıdır*. virginia buradaki cehennem kaosuna yükselerek bakmaya başlar, gitgide daha da yükselip içinde bulunduğu bu zindanın bi yılan yuvasına benzediğini duyumsar. daha evvel aklını yitiren insanların tekrar normale dönmesi için bir nevi şok etkisi yaratmak için yılan yuvalarına konulduğuna dair anekdotu anlatır dr. kik'e. kendisi de burada aynı etkiyi yaşadığını hisseder.

    filmin bi sahnesinde de virginia, kendisinden sigara isteyen herkese bonkörce sigaralarını ikram ederken, sonlara doğru bir arkadaşının ekstra sigara isteğini reddeder ve bir miktar bencilleştiğini fark eder. bu durumu dr. kik'le paylaşınca da kik ona "eğer bencilleşiyorsan, iyileşiyorsun demektir." minvalli bir yorum getirir. ki bu noktadan sonra virginia akselere bir biçimde nekahat sürecine girer.

    en çarpıcı sahnesi de sonunda gizlidir. hastaneden ayrılırken virginia dr. kik'e "iyileştim, çünkü artık size aşık değilim." der; hastalıklı döneminde kendisine şefkatle yaklaşan dr. kik'e de tıpkı hayatına giren diğer babacan erkeklere olduğu gibi aşık olmuştur ve iyileşmekle birlikte bu paterni kırmayı başarmıştır en sonunda.

    --- şimdi biraz spoilleyelim ---

    bu entry'ye de kaynaklık eden ve filmi psikiyatrik pencereden incelemeye alan detaylı yazı şu link'te mevcuttur.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap