34 entry daha
  • sorun galiba 30 dakika kuralını "anında ödüllendirme" yöntemiyle ve biraz da ödülün tutarıyla ilgili.

    30 dakidan geç geldiyse müşteriye "beleş" pizzayı o anda değil, bir sonraki siparişte hediye edersin. üstelik senin "star" ürünün yani bedavaya verecek kadar değersizleştirmemen gereken markan konumundaki pizzayı bilabedel vermezsin de misal yanındaki içeceği veya başka bir ürünü bedava verirsin. ve ödüllendirmeyi geciktirerek ürünün geç gelmesinden kaynaklanan gerilimi soğutursun. evinin kapısında, büyük ihtimalle açlıktan sinirlerin tepene çıkmışken, vasıfsız dağıtım elemanıyla poleniğine girmezsin.

    üstelik bir ikilem de oluşuyor: müşteri, bir yandan, demek ki sattıkları mal bedavaya gidebilecek kadar değersiz diye düşünüyor. diğer yandan, aynı müşteri, sattıkları mal o kadar değerli ki vaktinde teslim etsin diye elemanlarını zamana karşı bir yarışın içine sokuyorlar. bu dikotomi erör verdirtir insana. ve bir gün gelir böyle bir pr krizi kaçınılmaz hale gelir.

    şunu merak ediyorum; 30 dakika kuralına uyacak diye kaç pizza dağıtım elemanı süratli ve dikkatsiz motor kullanmaya zorlanıp kaza yapıyor? bunların kaçı sakat kalıyor, görev başında sakatlandığı için işine son veriliyor ve ölümlü kaza var mı? hiçbir kaza yaşanmamış olsa dahi elemanlarını o negatif elektrik yüklü aceleci çalışma ortamına maruz bırakmış olman bile başlı başına bir insan hakları ihlalidir. esasen hizmet sektöründeki personeli yarışırcasına çalıştırmak, vahşi kapitalizmin ne menem bir şey olduğunu dair mikro düzeyde şahane bir ders kitabı örneğidir. belgesel yap, al bu sistemi uzman psikologlara, sendikacılara, hukukçulara anlattır. onlar konuşurken arka plana charlie chaplin'in "modern times" filminden mekanik çarkların arasına sıkışmış işçilerin görüntüsünü döşe. işte sana mikemmel bir korku hikayesi. gör bak ondan sonra domino taşları nasıl da devriliveriveriyor.

    buradaki bütün espri, müşterini (ki senin bir numaralı paydaşındır, dadlın gıymatlındır, velinimetindir o) ve elemanını (ki senin en az müşterin kadar değerli paydaşındır, dolayısıyla seni temsil eden insandır o) karşı karşıya getirmemek, aralarında gerginlik ve inatlaşma ve husumet yaratacak bir ortama zemin hazırlamamak. senin işin bir "müşteri-marka el ele gönül gönüle, nurlu ufuklara" tablosu çizmek. fakat o da ne? tesis ettiğin o 30 dakikada kapında vaadi tam aksine gerginliği körükleyecek bir sistem! daha birinci dakikadan itibaren olumsuz bir önkabul (ve olumsuz bir satış önermesiyle) ile ilk adımını atıyorsun. mister system; saatin sesini duydunuz, yarışma başladı diyor. yemek mi yiyeceğiz, yoksa yemeğimizi bedavaya getirmeye mi uğraşacağız yoksa yollarda kendini harap eden elemanın haline mı acıyacağız, bilemiyoruz. alt tarafı bir pizza uğruna etik muhasebelere garkoluyoruz. veya o muhasebeleri halının altına süpürüyoruz. iş mi yani bu şimdi?

    o halde durup düşüneceksin; iletişimcilerinle operasyon takımını bir araya getireceksin ve diyeceksin ki biz bu sistemi kurarken iyi niyetliydik. hem müşterimiz pizzasını sıcak sıcak yesin istedik hem de çalışanlarımız yüksek tempoda iyi performans versin istedik, ama sahadaki uygulamada (ekonominin o görünmez eli devreye girdi ve bizi öngöremediğimiz bir mecraya sürükledi) hiç kimseye hayır getirmediğini gördük. biz müşterilerimizi karşımızda değil yanımızda görmek istiyoruz. falan fıstık... herkes kazanır. sen sağ ben selamet.

    bu, abd'deki merkezden halledilmesi gereken bir konu olabilir ama farketmez, yanlış dünyanın her yerinde yanlış.

    hamiş: sürat felakettir.

    .

    not. fast food pizza yemem, yedirtmem, o ayrı.

    .
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap