212 entry daha
  • tam olarak anlaşılması için alamut kalesi ve hasan sabbah hakkında bir şeyler okunması gereken video oyunu serisi.

    vladimir bartol'un yazdığı alamut romanı, assassinleri tanımamız için harika bir roman iken aynı zamanda amin maalouf'un semerkant (orjinal adı samarcande) romanı da, 1100'lü yıllardaki ortamı tanımamız için bize harika bilgiler sunar, ufuk açar. nitekim, semerkant'ın ilk iki bölümü dışındaki bölümleri başlıkla tamamen alakasız olup edebi yönü ağır basan bölümlerdir.

    --- semerkant ve alamut hakkında spoiler ---

    semerkant(samarcande)'la hasan sabbah'ı az biraz tanırız, nizamülmülk ile ufaktan tanışırız, ömer hayyam'ın bir takım fikirlerini öğreniriz. başlıkla alakasız olmasına rağmen, rubaiyat hakkında da bilgi sahibi oluruz semerkant sayesinde. ''alamut''ta ise hasan sabbah ve haşhaşi(diğer adıyla assassin) tarikatı hakkında detaylı fakat objektif olmayan bilgiler ediniriz. iki romanda da adı geçen üç adam var. peki neden bu üç adam(hasan sabbah,nizamülmülk ve ömer hayyam) da konumuz dahilinde. bu adamlar 1000'lerin başlarında yaşamış, tarihte, felsefede ve sanatta adı geçen insanlar. işin ilginç tarafı, bu üç adam da tanışıyorlardı. nizamülmülk büyük selçuklu devleti'nde vezirdi, hasan sabbah da nizamülmülk sayesinde devlette bir iş buldu. zamanla hasan sabbah devlette yüksek rütbelere ulaşınca arkadaşlar arasında(nizamülmülk ve hasan sabbah)kıskançlık boy gösterdi. nizamülmülk, hasan sabbah'a bir oyun oynayarak onu sultanın gözünde küçük düşürdü ve saraydan atılmasına sebebiyet verdi. hasan sabbah'ın ise kafasında yavaş yavaş filizlenmeye başlayan düşünceleri vardı. bu düşüncelerinin temelinde ise daha önce ömer hayyam'la dertleşirken ömer hayyam'ın kendisine söylediği bir söz vardı, o söz şuydu:''bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara cenneti verebilirsen gerçek anlamda onlara hükmedebilirsin.''

    çok zeki bir adamdı hasan sabbah ve alim denebilecek kadar çok okumuş, bilgili biriydi. bilgisini kötü işler için kullandı ama bu zeki bir filozof olduğu gerçeğini değiştirmez. hasan sabbah saraydan ayrıldıktan sonra kendi düşüncelerini insanlara anlatarak taraftar toplamaya başladı.(kendi düşünceleri değildi aslında sunduğu düşünceler, insanların hoş karşılayacağı ve taraftar kazanabileceği düşüncelerini sunuyordu, bir nevi kendine sansür uyguluyordu çıkarları uğruna.) zamanla kalabalık bir kitleye sahip olan hasan sabbah, alamut kalesini ele geçirdi ve burada bir şii-ismaili devleti kurdu. ilerde tarihin ilk suikastçi örgütü olan assassinler diğer adıyla haşhaşiler(haşhaş içenler manasındadır.) tarikatını burada kuracaktı ve fedai olarak anlandırılan suikastçilerini burada eğitecekti. kalenin dışındaki ismaililerden fedai olarak hasan sabbah'ın ordusuna katılmak isteyenler de oldu. fedai olmak zor bir süreçti. ''alamut''ta anlatılanlardan benim yaptığım çıkarım şu ki: assassin's creed'de gördüğümüz, düz duvara tırmanabilen assassinler zorlu eğitimlerden geçmiş birer fedai. hasan sabbah bu eğitimler sürerken alamut kalesinin etrafında da bir çok kale aldı ve bu kalelere dai denilen valiler atadı. fedailerden ileride dai olacaklar da çıkacaktı. tüm bunlar olurken hasan sabbah kendisini peygamber ilan etti ve kendisinde cennetin anahtarları olduğunu iddia etti. halk iman etmiş görünse de kesin bir iman yoktu hasan sabbah'a. bu arada alamut kalesi'ne yerleşildiğinden beri, hasan sabbah alamut kalesi'nin görünmeyen arka tarafında sahte bir cennet oluşturdu. birbirinden güzel kadınlarla, birbirinden güzel şaraplarla ve birbirinden güzel köşklerle doldurdu burayı. aklında hep aynı söz vardı. dostu ömer hayyam'ın o sözü:''bu insanlar cennet için yaşıyorlar, ancak onlara cenneti verebilirsen gerçek anlamda onlara hükmedebilirsin.''. artık cenneti dört dörtlük hale getiren hasan sabbah, fedailerinden üç kişiyi, alamut kalesi'nin en üst katına, kendi odasına çağırdı. onlara gizlice şarap içinde haşhaş ikram etti ve fedailer bayıldılar. gizli asansörüyle onları cennete yolladı ve fedai uyandığında etrafında kendisine harika yemekler sunan harika kadınlarla karşılaştı. fedailer gerçekten de cennete gönderildiklerine inandılar. üç fedai de ayrı ayrı bahçelerde cenneti(!) tattı. cennette kendilerini içirilen bir şarapla yeniden uykuya daldılar ve uyandıklarında kendilerini tekrardan hasan sabbah'ın odasında buldular. bu olaydan sonra hasan sabbah'a karşı şüphesiz bir imanla doldular ve herkese bu maceralarını anlattılar, bir çoğu inandı. artık onlar hasan sabbah için her şeyi yapmaya hazır haşhaşilerdi. fakat cennete gidip de tekrardan dünyaya dönen fedailer depresif hallere büründüler, dünyadan zevk alamaz oldular. vücutları haşhaş'a istek duyuyordu fakat onlar bunu cennete olan istekleri sanıyorlardı, haşhaşa olan bağımlılıkları, haşhaşı sadece sahte cennette tattıkları için onların cennete olan bağımlılıklarını güçlendiriyordu aynı zamanda. artık sonunda ölüm olan görevleri bile gözlerini kırpmadan yerine getiriyorlardı; çünkü inanıyorlardı ki, öldükleri zaman cennete gidecekler. daha önce cennete(!) gittikleri için de cennetten şüpheleri yoktu. bir defasında hasan sabbah halkın kendisine olan itibarını artırmak amacıyla halkı meydanda topladı ve daha önce sahte cennetine gönderdiği fedailerinden birini yanına çağırdı. ona bir hançer verdi ve dedi ki:''bu hançerle kendini öldürürsen cennete gideceksin''. fedai hiç düşünmeden kendini hançerledi ve oracıkta öldü. halk, fedaideki bu kararlılığı görünce hasan sabbah'a bir kez daha iman etti. sonrasında hasan sabbah fedailerinden adı el tahir olanı selçuklu veziri nizamülmülk'ü öldürmek için gönderdi ve nizamülmülk'ü öldüren el-tahir bir şekilde alamut'a geri döndü. ileride el-tahir'in de öğreneceği gibi, peygamber olduğunu iddia eden hasan sabbah sadece kendisinin ve kendisine en yakın bir iki kişinin bildiği bir düşünceye sahipti: ''hiçbir şey gerçek değildir, her şeye izin verilmiştir.''(''nothing is true everything is permitted'') assassin's creed serisinde ise tüm assassinler hasan sabbah'ın bu görüşünü biliyor. altair ibn-la'ahad ile ezio auditore da firenze fedaidir.(aslında ezio'nun zamanında tarikatın çok değiştiğini söyleyebiliriz, yani ortada fedai diye bir kavram kalmamış olabilir ama 1100'lerin başıyla karşılaştırırsak ezio fedaidir.)

    --- semerkant ve alamut hakkında spoiler ---

    bunlardan çıkardığım sonuç; asssassin's creed senaristleri haşhaşi tarikatını modernize etmişler ve bize içinde bir takım entrikalar dönen bir senaryo sunmuşlar. apple of eden gibi oyunun temel taşlarını oluşturan öğeler de eklemişler oyuna ve olay örgüsünü templar(dan brown'ın yazdığı da vinci code'ta da çok sık geçer.) gibi topluluklara da bağlamışlar. oyunda, bilimkurgu filmlerine yakışan bir cihaz olan animus da olunca çok ayrı bir hava olmuş tabii. tüm bunlar birleşince, harika, tadından yenmez bir oyun serisi ortaya çıkmış.
563 entry daha
hesabın var mı? giriş yap