53 entry daha
  • "the cornetto trilogy"nin üçüncü ve son filmi olmayı hak etmeyen bir film. öyle uzun uzadıya, enine boyuna, kılı kırk yararcasına saldıracak değilim, fakat her şeyden önce salt "renk kurgusu"nu baz alıyorum, ve gözlerim yaşlı şöyle haykırıyorum:

    «kornet üçlemesi bu şekilde son bulmayı hak etmiyordu!»

    "renk kurgusu" ile neyi kastettiğimi biraz açayım: üçlemeye hakim olanların ayan-beyan anımsayacağı gibi ilk film "shaun of the dead" bir zombi parodisiydi ve tam da olması gerektiği gibi çilekli cornetto'ya denk düşüyordu. zaten her yeri kan kırmızısı olan bir filmden başka çeşit bir cornetto olması da beklenemezdi.

    ikinci film "hot fuzz" ise başrolünde polislerin bulunduğu bir "aynasız ahbaplar" komedisiydi. bir aynasız ne renk giyer? elbette mavi! işte, "hot fuzz", bu sebeple vanilyalı/çikolatalı mavi paketli klasik cornetto'yla sembolize ediliyordu. filmin hemen her sahnesinde illa ki bir mavilik görülebiliyordu.

    "the world's end" ise içeriğindeki "uzaylı" ve "bilim-kurgu" elementleri sebebiyle —sözüm ona— yeşil paketli naneli/çikolatalı cornetto'ya tekabül ediyormuş... öyleymiş sözde... da... filmi, bunun bir "cornetto" filmi olduğu önbilgisine sahip olmadan gören biri, "yeşil cornetto" ile sembollenen bir yapıtla karşı karşıya olduğunu nasıl anlayacak? nasıl yapabilecek bunu? filme bununla ilgili şu sahne'den gayrı hiç mi bir şey konulmaz ulan?!.. hiç değilse şu robot'ların vücut sıvılarını, ışıklarını yeşil yapaydınız... simon pegg'i, nick frost'u, edgar wright'ı koyalım bir kenara; klasik "çitten atlama sahnesi" de olmasa, hepten bambaşka bir eser haline gelecekti film! o yüzden, başlı başına bir film olarak değil de bir "cornetto filmi" olarak ele aldığımız takdirde diyebiliriz ki, «"the world's end" gerçek bir hayal kırıklığıydı...»

    alelade bir komedi filmi olaraksa, bir hayli keyifli bir işti izlediğimiz. tabii, sonlarına doğru iyice didaktikleşen alt-metni filme derinlik katmaktan ziyade hikayeyi hantallaştırdığıyla kalmıştı. halbuki görkemli bir final olabilirdi "the world's end". keşke öyle olsaydı...

    ayrıca türkiye'de gösterime girmememiş ve girmeyecek olmasını film boyunca sular seller gibi akan alkolden başka hiçbir şeye bağlayamayız. paranoyaklık yada komplo teoriciliği falan da değil bu; görsel efektleri, konusu, teması derken gişede iş yapardı "the world's end". fakat "muhafazakar demokrat yapı"ya ters düşen şeyler vardı filmde... neyse.

    ayrıca; gary king'i canlandıran simon pegg'i öyle jilet gibi siyahlar içinde görünce «eheh» deyip yüzümü şöyle: (^.^) yapmadan da edemedim. siyah ne güzel şey!

    ayrıca; "beş silahşörler"in soyisimleri de önemli;

    gary king = "kral" (lider, yolu gösterir, sadakat ister)
    andy knightley = "şövalye" (kralın sözünden çıkmaz, sadıktır, cesurdur)
    steven prince = "prens" (kralın izindedir, asildir, yakışıklıdır)
    oliver chamberlain = "kahya" (söz dinler gibi görünürken saman altından su yürütür)
    peter page = "uşak" (bildiğin saf, kontrolü altında olan hiçbir şey yok)

    ayrıca; ingiliz aksanı duyulmak istendiğinde film sanki bir ses dosyasıymış gibi açılıp arkada oynamaya bırakılabilir. simon pegg'in "a"nın üstüne bastığı «andy!» nidaları... nick frost'un ağzını yaya yaya «no!» diye haykırışları...

    filmden komikli-şakalı bir alıntı yapıp artık terk edeyim bu diyarı;

    ~~
    (gary king, "wizard of oz"-vari göksel ses ile atışırken andy knightley olaya dahil olur, ve şöyle der)

    a.k.— gary'nin biraz sik gibi bir adam olduğunu düşünebilirsin. gerçekten de sik gibi adamdır. ama o benim sikim!
    g.k.— sağol be abi...
    ~~

    ["this is the end"i de izledikten sonra gelen edit: —bu seksist çıkışım için herkeslerden özür dilerim ama— seth rogen, edgar wright'ın, simon pegg'in, nick frost'un, martin freeman'ın, paddy considine'in sikini/taşağını yesin! "the cornetto trilogy"nin en kötü filmi bile "this is the end" denen "kutsal damacana"dan hallice sikko amerikan komedisinden katbekat daha iyi!]
66 entry daha
hesabın var mı? giriş yap