14 entry daha
  • 87 yılında alan parker, fallan angel dan uyarladığı bu film ile kariyerine altın bir sayfa daha eklemiştir. karamsar bir yorum ile faust a adeta bir şamar atar. dr. faust şeytanla anlaşması gereği dünyası ile ahiretini takas edip karşılığında günlerini, dünya nimetleriyle zevk-ü sefa içinde geçirip sıkıldıktan sonra son dakka ya bi saniye abi ben yanlış yapmışım pardon abüm deyip pişman olurkene, yaradanın sonsuz merhameti sayesinde yakayı kıl payı kurtarmıştır. oysa parker romanda olduğu gibi ateşle oynarsan yanarsın hesabı şeytanla anlaşma yapıp öle ucuza kurtulanamıcanın altını video tarzı kurguyla seyirciyi çizer. insan her şeyini kayebedebilir ama ruhunu kaybeder mi arkadaş? angel(mickey rourke) a monsieur louis cyphre(de niro) ın son dakkaya kadar eğlenim modunda örümcek ağı gibi kurduğu kayıp adam bulma kumpası sonunda yüzleştikleri anda angel öle içten bir haykırıyor ki insan tam anlamıyla hassktr deyiveriyo. de niro nun şimşek ses efekti ile birlikte alas(yazık) demesinin akabinde seyirci, tedirgin ve titreyen gözü yaşlı bakışlarla rouke un mükemmel çökme anına tanıklık eder. karakterin amnezya hastalığının çok önemli işlevi vardır ki dr jekyll ve mr hyde gibi jonhy favorite le birlikte iki kişilikten mürekkep olan angel la birlikte seyircide harap olur. diğer tarafta katıksız kötülük gibi duran cyphre sa, ilahi kader neticesinde görevini mükemmel yapan, vakti zamanında meleklere ders verip bak böle olmaz şöle olcak diyen ilim, irfan ve büyük mertebe sahibi bir zaat olması hasabiyle kitapın adı, burayada bir göndermedir aslında. vudu tarafları ise hikayenin louisiana da geçmesinden ve ordaki siyahilerin din yerine koyduğu pagan adetleri gereği zenginleştirici unsurlardır. fimin sonunda şok yaşıyan seyirci, courtney pine'ın muhteşem saksafon ağıtı eşliğinde, asansörle kendi cehennemine inmeye başlar ve daha çok gencim nidaları yükselir vede filmin yazıları bittiğinde asansörün içindeki rourke un adeta bir kitap kapağı gibi şık durduğu planda parmaklıklar arkasında bir insan silüeti olarak görür ve bir kez daha parker ı alnından öper. parker yeteneğini filme sonuna kadar yedirir. buram buram stilizasyon kokan, gözleri dört açtıran, filmin bile önüne geçebilen bir atmosfer sunup, görsel film anlayışında model olabilecek bir iş çıkarır. dini motifleri ve objelerin bir gerilim unsuru olarak sinemasallaştırıldığı stilize bir ışık gölge çalışması ile adeta reklam filmi gibi olan adam sendeci rourke a yaptığı açılar, camel cigara içişleri ve oyunculukların içe işledi bir karabasan olarak yalın biçimde gözler önüne serilir. parker bir röportajında angel heart la ilgili olarak rourke un onun için unutulmaz bir anı olduğunu sölemiştir. bir yönetmen için bulunmaz bir oyuncu olan rourke için ne dense azdır o kadar stilize bir görünümü vardır ki ancak parker gibi bir simsarın elinde ikona dönüşür, siagara içişlerinin müdavimi olunur. de niro ya ayrı bri parantez açmak isterim. tamda pacino nun eline verdiğini düşündüğüm (niyeyse) bir zamanda izleyince afalladığım, karakterinin ezelden gelmesi hasabiyle ve kendisinin, master hale geldiği oyunculuk tecrübesinin tadını çıkarcasına, inceden inceye oynadığı ve efendi,akil bir şeytan karakter cıkartarak filme olmayacak artılar katar ki sondaki o göz efektine hiç gerek yoktu yani. neyse sözü cyphre ın tokat gibi vecizelerine bırakayım:
    "but what gives human life its worth, anyway? because someone loves it, hates it. the flesh is weak johny. only the soul is immortal and yours belongs to me!"
76 entry daha
hesabın var mı? giriş yap