4 entry daha
  • mayor - komiser

    dün bir film izledim…rus filmi, o en kasvetli, karlı-buzlu, karanlık, soğuk rus filmlerinden…

    filmden çıktıktan sonra, ortalama hızla yürüyerek yirmibeş dakikada katedebileceğiniz yolu onbeş dakikada tamamlamış, yirmibeşinci dakikada çayımı söylemiş, defterimi ve kalemimi çıkararak yazmaya koyulmuştum…

    hikaye "sen olsaydın ne yapardın?" sorusu üzerinden kafanızı kemire kemire "iyi ki ben o değilim" diyerek, gerçekliğine inandığımız bir kabustan sıyrılıp ayılmaya benzer bir etkiyle rahatlamanızı sağlayacak kadar sert…

    filmin yapım yılı 2013…dört yarışmadan en iyi yönetmen ve bir de en iyi film ödülünü kapmış…rusça adı mayor...yönetmeni yury bykov aynı zamanda oyunculardan biri…denıs shvedov, ırına nızına, ılya ısaev ise diğer oyuncular…

    filme, bir polis komiserinin hastanede yatan karısıyla ilgili sabah "karınız doğurmak üzere, gelseniz iyi olur" haberiyle başlıyoruz, bir gün içinde yaşananlarla birlikte film biterken biz de, içimiz de bitiyoruz…

    polis komiseri sergey sobolev doğum haberini alır almaz heyecanla evinden çıkıyor, arabasına atlıyor, karlı-buzlu yollarda kaya kaya son hızla giderken -çünkü karısı riskli bir doğum sürecinde- otobüs durağında bir anneye ve yedi yaşındaki oğluna rastlıyor ama birçok insanın hayatını birkaç saatte kökünden değiştirecek saniyelik bir rastlaşma…çarpışma…

    ani ve yanlış kararlar, kararsızlık içindeyken atılan yanlış adımlar sonunda polis teşkilatının her yerde aynı olduğunu, rusya'da da, türkiye'de de, fizan'da da polise polis denildiğini bir kez daha kabulleniyorsunuz, kaçıncı kez ispata tanıklık etmiş oluyorsunuz.

    azıcık vicdanlı görünen, olaylara hakkaniyetli bir mantıkla yaklaşmaya çalışan bir iki komisere "ocak ayında senin başına ne geldiyse, şimdi de öyle şeyler yaşıyoruz, o yüzden sus" diyerek komiserlerin durumunun da "seninki benden kara" vaziyetlerinde olduğunu kavrıyoruz.

    polis teşkilatının başındaki adamın telefondan verdiği bir emirle, kamu malı sayılan bir tesisin yerine "iş görmez, harabe" raporuyla, eğlence merkezlerinin ve otellerin yaptırılabileceğini izliyoruz.

    menfaatleri uğruna bir insanı, hakkını arayan bir babayı, görgü tanığı bir anneyi ortadan kaldırmak için gözlerini bile kırpmadan verdikleri çabayı görüp irkiliyorsunuz.

    "kendinize nasıl katlanıyorsunuz?" diye soran acılı anneye "sizin gibi katlanıyoruz. biz de sizin gibi insanız, sınırı aşınca hayvanlaşıyoruz" diyerek mesleğinin vebalini damgalayan polise acıyorsunuz.

    sonra vicdanınızı sorguluyorsunuz, "ben olsaydım ne yapardım?" diyorsunuz. gücünüzü, yetkinizi, imkanlarınızı kullanıp, başka hayatların mahfına sebep olduğunuz bir olaya sırtınızı dönüp kendi hayatınıza devam mı ederdiniz, yoksa kefaretini ödeyecek denli cesaretli geniş vicdanınızla kurallara uygun mu davranırdınız?

    bir karar vermek zor değil mi? "iyi ki ben o değilim" diyemeyecek kadar zor...
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap