• mutluluğu uzunca bir süre "sen iyiysen, mutlu olmaya müsaitsen vücudunun sana verdiği sinyal" olarak algıladım. yaygın kanı da bu galiba. eğer mutlu değilsen zaten mutlu olacak durumda değilsin demektir diye düşünürsün. mutluluğu hakedecek durumda değilsin ki mutsuzsun. o yüzden seni mutsuz eden şeylerin gitmesini dağılmasını, bünyenin de seni mutlulukla ödüllendirmesini beklersin.

    ben çok uzun zamandır böyle düşünüyordum. geçen gün ofisten çıkıp işyeri otoparkına doğru yürürken aniden öyle olmadığına uyandım. o sırada başıma gelen şok edici bir olaydan değil. genelde saçma sapan şeyler düşünmeye sadece o kısa şuursuz yürüyüşlerde vakit bulduğumdan. mutluluk kası diye bir şey var. sen onu çalıştırmazsan zayıflıyor, atrofiye uğruyor, çalıştırması zorlaşıyor. ne kadar egzersize maruz bırakırsan da o kadar fit kalıyorsun, mutlu olman kolaylaşıyor. mutluluk bir durum, vaziyet, hal değil, bir başarı. mutlu olmak çabayla, egzersiz ede ede elde edebildiğin bir şey. kendini mutlu ettikçe mutlu olman daha kolaylaşıyor. mutlu olmak için çabaladıkça, mutlu olmak daha az çaba ister hale geliyor.

    kafa düşmesi mutluluk kasını çalıştırmadığının emaresi. ne zaman kafan düşmeye başlasa bil ki egzersiz eksikliğin var hemen müdahale edip mutlu olman lazım. hemen seni mutlu hissetmeye götürecek bir acil çıkış kapısı bulup o koridordan acilen çıkman gerekiyor. mesela seni mutsuz eden endişeye sürükleyen bir karar arifesi varsa onu seni en mutlu edeceğini düşündüğün seçenekle noktalıyorsun. beraberinde kafa düşmesi de noktalanıyor, hemen yükselmeye başlıyorsun. en doğru seçeneği seçtiğinden emin olduğundan değil ama en yanlış seçenekten, mutsuzluktan sıyrıldığından.

    mutluluk kasının en fit hali de seni mutsuz eden herhangi bir duygusal vaziyetin o mutsuzluğa değip değmediğini çok net ve rahat analiz edebilir halin. yani salsan seni mutsuz edecek sonsuz şey çıkartabiliyorsun. mutsuz etme, mutluluğu bozma kainatın doğal entropik eğilimi. haliyle sürekli o mutsuzluk bulutunun üstünde bir yerlerde seyahat etmek için sürekli kanat çırpman gerekiyor. bununla mücadele etmeyi kesersen de "depresyon" denen dipsiz kuyuya doğru sürükleniyorsun. ondan sonra mutluluk kasının yeniden çalışması için fizik tedavi şart oluyor.

    mutluluğu önceliklendirme çoğu zaman, seni endişeye sürükleyen, mutsuz eden yanlış seçeneklerle boğuşurken fazla umursamaz ve şımarık bir tutum gibi görünebilir. yani "oo mutluyuz heyoo" diye kendini körleştiriyor ve hayattaki ciddi problemlere karşı hazırlıksız yakalanıyorsun sanki di mi? hayır işte işin aslı öyle değil. mutsuzken karar verme yeteneğin, başarımın da azalıyor (bkz: özyeterlilik) (bkz: özgüven). haliyle kötü bir durumdaysan mutsuzluğa bulanmış kötümserlik seni iyileştirecek donanımına da hasar veriyor. helezonik bir trabzandan aşağı hızla kayar gibi dibe sürükleniyorsun sonra.

    mutluluk kasını egzersiz etmenin zihinde nasıl becerildiğini anlatmak zor. ben de becerip beceremediğimden çok emin değilim. hatta herkeste düzenek aynı işlemiyordur bile muhtemelen. mesela ibadet, meditasyon gibi zihinsel molalar bile bu konuda çok iyi iş görüyor olabilir. o yüzden saçma sapan kişisel gelişim kitapları gibi formüller veremiyorum. herkes kendisinin mutsuzlukla olan mücadelesini nasıl işlettiğini, mutluluk kasını nasıl çalıştırdığını keşfetmek zorunda. keşfedin.
32 entry daha
hesabın var mı? giriş yap