145 entry daha
  • nabokov, kitabın son sözünde,"gerçeklik" ile ilgili, bir cümle arasında şunu söyler;

    'gerçeklik' (tırnak içine alınmadıkça hiçbir anlam vermeyen sözcüklerden biri de budur).

    tıpkı "ahlak" gibi... tırnaklarını geçirmeye hazır bir tuzaktır ahlak ve içine alındığı tırnağa göre anlamı değişebilir. bana göre ahlaklı olan, sana göre ne zaman ahlaksız olmadı ki mesela? bu tanımlar üzerinden sınıflamadık mı her şeyi? sonuçta iyiler, kötüler, güzeller, çirkinler, doğrular yanlışlar, şekillendi ve şekillenecek. tam da bu noktadan bakınca; ne doğru ne de yanlış olan bu kitabın, hem alabildiğine ahlaklı hem de dibine kadar ahlaksız olması, beni şaşırtmıyor. gelin biz buna "nabokov dili ve edebiyatı" diyelim. ne dersiniz?

    nabokov'un dümdüz anlattığı bu eşsiz edebi eseri, stanley kubrick tersten okuyup, "daha ahlaklı" bir şekile sokmuş olmasaydı, filminden de aynı hayranlıkla bahsedebilirdim. lakin kitabı kadar cesur ve 'gerçekçi' olmaması onun suçu değil. şüphesiz ki, toplum her zaman bir parça ahlaklı işlere ihtiyaç duyacaktır. kendi ahlaksızlığını doyurabilmek adına.

    son olarak, lolita'dan bir cümle ile, bizim büyük çaresizliğimiz'e ve ender'e de selam vereyim. o beni anlayacaktır;

    "işte o anda, işte o anda anladım ki umarsızlığı en belirgin olan şey lolita'nın benim yanımda bulunmayışı değil, sesinin aşağıdaki o çocuk sesleri arasında olmayışıdır."
179 entry daha
hesabın var mı? giriş yap