53 entry daha
  • "insan olmak" nedir meselesini galaksiler ötesi kadar uzak tenin altı kadar yakın anlatan film. elbette, peşinen 2001 a space odysseye kaçınılmaz benzetmelerle (on) yıllarca uğraşması gerekecek yapım.

    --- spoiler ---

    kara havuzda son zerreye kadar adamların özümsenmesiyle bir bir temposu olsa da iskoçya kültür ve turizm bakanlığı'nın hayli memnun olacağı kertede iskoçya semalarından, ormanlarına, denizlerine kadar her sahneyi bir uzaylının 'idrak' gözüyle mükemmel aksettiren görsellere sahip yapım.

    insan olmak kısmına gelindiğinde ise bunu gerek mecaz gerek de gerçek anlamıyla 'dışarı' bir gözden anlatan film. öyle bir varlık ki tamamen 'yabancı'*. insan-merkezci bir bakış açısından çıkıp scarlett johansson'un oynadığı karakter üzerinden bu anlatılıyor. filmin vurduğu, vurması gereken kısmı burası. insan olmak bir yandan çok anlamsız; ama bir 'yabancı' için - amaç bunların tek tek tasfiyesi veya daha büyük bir planın parçasının taşları da olsa - insanların müzik dinlerken ritme uyması, dandik komediler izleyip kahkahalara boğulması. tüm bunlar 'yabancı' için çok anlamsız.

    buraya kadar da aslında müthiş bir 'akılcılık' dâhilinde görev yapan baştan çıkarıcı kadın da kendi uygarlığının katılığı sınırları dâhilinde dolaşıyor. ki aslında buradaki 'görev bilinci' ve 'akılcılık' da oldukça insan-merkezci (ve hatta aydınlanmacı) düşünceler olarak görülebilir. sahildeki bebek sahnesi ise, 'vicdan' sınavı. battlestar galactica'da vardı (pilot bölümdü galiba) bununla doğrudan ilişki kurulabilecek. cylon'lar insanlık arasına karışıp insanlığı tanımaya çabalarken number six - a.k.a. caprica - bir meydanda yeni doğmuş çocuğunu arabada gezdiren bir kadın fark edip yanaşıyordu; kadının bir anda bir işi çıkıp bebeği caprica'ya emanet ettikten sonra, bebeği kucağına alan caprica ufak bir hareketle bebeğin boynunu kırıvermişti. olağan koşullarda - insan bakış açısıyla - gaddarca bu hareket; yepyeni bir türle tanışan başka organik bir tür için en ilkel tecrübe edimlerindendi. bu açıdan bakıldığında, 'yabancı' her ne kadar yapay zekadan türememiş (ki bu da meçhûl) organik bir canlı da olsa benzer 'vicdansızlık'la insan olmak mefhumun gerçek anlamının anlamsızlığını sergiliyor en yalın hâliyle sahildeki bebeği ölüme terk ederek.

    filmdeki kimi kırılmalarla, tıpkı insanda olduğu gibi 'bilinmeyene duyulan merak'la bu kez 'yabancı' insan olmak meselesini bizatihî tecrübe ederek yaşamak istiyor. mecaz anlamıyla. beş histen en eksik hissettiği 'dokunma' ile başlıyor, 'nezaket'e şaşırıyor ve avlaması gereken insanların avı olma yolundaki büyük ve talihsiz yolculuğu başlıyor.

    burada film çok derinden bir şeyler anlatmaya başlıyor: 'yabancı' insan olmaya çabaladıkça insanların (aslında 'erkek' veya 'erk'in) pek de 'insan olmak' gibi bir kaygıları olmadığı hayvanî dürtülerin - böylesi bir baştan çıkarıcı karşısında - esiri olabilecekleri aynı paralelde mükemmele yakın anlatılıyor. ki aynı hayatta kalma düşüncesiyle bir 'yabancı'yla karşılaşan insan - pek de insan olamayarak - bu canlıyı katlediyor. ve yaratığın insan olmak meselesiyle olan iki aşamalı tecrübesi hazin bir şekilde son buluyor. film de insanlık denen şeyin çoktan son bulduğunu anlatıyor, kamerayı yere koyup yaratığın (ve insanlığın tüm pisliklerinin) üstüne yağan karla.

    --- spoiler ---

    elbette insan olmak kavramının genişliği dahilinde güzellik, vicdan, nezaket gibi birçok şey üzerinden de okunabilecek; okundukça da insanı insnalıktan soğutacak mükemmellikte bir yapım.
89 entry daha
hesabın var mı? giriş yap