9 entry daha
  • batılı güzellik anlayışının bile durduğu yerde durmadığı ortadayken kendimizi oynak bir anlayışa göre değerlendirip kafamızı duvarlara vurmak yersiz. çirkinliğin ve güzelliğin değişmeyen evrensel kuralları, orantılarla ilgilidir; yüzdeki asimetrinin fazla olması, üst beden ve alt bedende aşırı dengesizlik gibi... buna göre, türk milletinin çirkin olma sebepleri isveç milletininkinden farklı değildir. belki de buna doğuştan gelen özellikler demek lazım çünkü sonradan işin içine hastalıklar, kötü beslenme, kötü eğitim (nasıl olur deme; insanın kendini nasıl gördüğü, özgüveninin olup olmaması, ayakta duruşunu, bakışlarını bile değiştirir), kötü muamele, hayat şartları vb. dış etkenler giriyor.

    geçinebilmek için iki büklüm elde çamaşır yıkayan bir kadının olası görüntüsü nedir? muhtemelen kambur durur, saçları kötü kesilmiştir, belki kötü boyanmıştır, makyaj nedir bilmez, manikür ve pedikür yaptırmaz, yaşadığı şartlar ve muhtemelen koca dayağı derdinden erken yaşlanma belirtilerine sahiptir (yok canım, o kadar da uç bir örnek değil; türkiye istanbul değil; istanbul da etiler değil). bakımsızlığın ötesine geçmistir artık. bundan sonra bir isveçli gibi yaşasa bile güzelliğinden çok şey uçup gitmiştir. peki, bu örnek kadınımız hep mi böyleydi? bu çirkinliği (?) doğuştan mi? 16'sında nasıldı? eğer az önce bahsettiğimiz orantısızlıklara sahip değilse çirkin diyemeyiz. belki çok güzel de değildir ama çirkin de değildir. peki, üzerine sonradan yapışan şeyler yüzünden niye çirkin çocuk doğursun? o kadar genlerine işlemiş olabilir mi? evrim çoook uzun bir süreçte işlemez mi? bizim daha tarihimiz ne ki, gen havuzumuzu bozmuş olalım?

    bu kadar yazmamın sebebi, tam da bu sabah otobüste gelirken otobüstekileri incelemem ve bu konuyu düşünmemdi. size ne tabi ama yazasım geldi bi kere. çirkin miyiz gerçekten diye düşündüm. neye göre? kime göre? rubens'in kadınlari geldi yine aklıma. bir zamanlar bıngıl bıngıl olunca güzellik abidesi olurken şimdi tedavi edilmesi gereken bir obezsin. çok gerilere gitmeye gerek yok. 80'lerin klasik güzel ve sağlıklı görünen süpermodellerini düşünün, sonra da hepsi transtaymışcasına donuk gözlerle dolasan, blumia'dan muzdarip gibi görünen yeni modelleri... güzellik ve çirkinlik işte bu kadar orospu kavramlar.

    aşk çocuğuna gelince... sevgiyle büyüyen bir çocuğun aldığı elektriği pırıl pırıl dışarı yansıtmasıdır onun bize güzel görünmesi. biz buna ruhun güzelliğinin/çirkinliğinin dışa vurması deriz bizim oralarda. ruhdan kasıt da öyle çok soyut bir kavram değil. belki kişilik, belki duyguları, belki düşünceleri, hepsi... viktorya döneminde bakire kızına evlendiği gün "gözlerini kapat ve britanya'yi düşün. bu senin vatani görevin" diyecek kadar aşk ve cinselliği bastırmış annelerin, kızlarının doğurduğu evlatlar hangi sürede aşk çocugu oldu, bu genlere n'oldu, nereye koşuyorlar, bir de bunu merak ediyorum.

    anlamak istemeyenler için opsiyonlu meali: çok çirkinim. gelmeyin üstüme!
174 entry daha
hesabın var mı? giriş yap