5 entry daha
  • * öncelikle, üsküdar sahnesinde girişte (binaya girerken) siyah balonlar dikkatimi cekti. gorevliye "hayirdir, matem mi var, bir oyuncuya bi sey mi oldu, neden siyah" gibi bir sey sordugumda güvenlik görevlisi "yoo öyle bir matem yok. ama niye böyle balon konmus bilemedim" dedi.. sonra icerideki oyunla baglantili oldugunu sahneye girdigimde anladim.

    ben yapimci/rejisörün yerinde olsam öncelikle bu kisilere de oyunla ilgili minik bilgi verir ve iste dekordaki karanligin, semsiyelerin, balonlarin siyahligi ile ilgili bi iki sey citlatirdim. bu onlarin gorevi degilmis gibi dusunebilirsiniz ama sonucta tiyatro bir bütün ve her calisan bu ailenin icinde. kaldi ki saglikli cevaplar/bilgiler vermesi acisindan seyircilere, bence bu bilgilendirilme yapilmali.

    ha, seyirciye süpriz olsun veya o havayi bastan solusunlar bilmeseler bile gibi bir sey varsa, sunu demek isterim ki, illa oyunu seyretmeye gelen degil, o binaya hasbelkader ugrayan herkes bunu merak edebilir. dolayisiyla minik bir oyunla baglanti bilgilendirmesi hos olabilir.

    * dekor ve isigi begendim. siyah, mor vb. uyumlu tonlari cok severim ben. pek cok kisiye karamsar, ic bayici gibi gelebilecek seyde ben iyi hissedebiliyorum, bu anlamda bana hitap etti.

    * ilk defa bir sehir tiyatrolari oyununda bir oyuncunun digerlerinden cok fazla siyrilip on plana cikmadigini gordum. herkes belli bir seviyede oynuyordu ama yildizlasti dedigim kimse olmadi. ırmak örneki cok begendim yine ama tabii gercek hayatta da arkadasim oldugundan belki cok objektif olamayabilirim. fakat cok iyi oyuncu oldugu artik oynadigi tum oyunlardan sonra belli bir gercek.

    * muzikler: oyunun acilisindaki ve kapanisindaki enstrümantal bölüm çok çiğ geldi bana. sanki hani daha yeni yeni cubase vs. ogrenen bir kompozisyon ogrencisinin denemeleri gibi geldi. üstelik ucuz ve yapay vst'ler kullanilmis hissi vardi hep dinlerken.

    sözlü kisimlarda ise malum "yüksek yüksek tepelere" versiyonlari kullanilmis. ben acaba bunun yerine bilinmeyen veya az bilinen yabanci ağıtlar bulunabilir miydi diye dusundum. hatta canli bile söylenebilirdi bu bir karakter tarafindan. yüksek yüksek tepelere girince ben biraz nedense koptum o sahnelerde. daha sonra fade out yapilinca biraz daha tekrar icine girdim ama iste.. sanki tam oturmamis muzikler bu oyuna, emege saygi duysam da.

    * oyunculuklar: iki asker karakteri de begendim. ozellikle ikinci asker "direnç" (sonradan gelen) mimar sinandan da okudugum donemden tanidigim simalardan olunca izlemesi güzel oldu.
    rahip rolundeki oyuncuyu nedense cok yapay buldum uzgunum ki. el kol mimik ve konusmalar.. beni cok itti.

    * insan iskeleti (ama gercek ama sahte) gorunce ben kotu oluyomusum sahnede, onu farkettim. hatta bir ara oyundan kopup boyle olum ve sonrasini dusundum. sonra tekrar madalyonlara gitti aklim, askerde tasidigimiz künyeler ve onlar üzerine yaptigimiz hüzünlü asker sohbetleri geldi hep aklima.

    * oyun hala tek perde ve bu bazi insanlari benim gözlemime göre de zorladi. duydugum kadariyla oyundan 2 sahnenin atilmis hali bu izledigimiz 1 saat 40 dakikalik versiyon. demek ki obur turlu 2 saati bulup gecermis. isabet olmus.

    agir bir oyun. gülümsedigim iki yer hatirliyorum. birisi ilhan kilimci'nin sahnesi, bir tanesi de katerine in askerle su savasi yapip opustugu sahne.
    ama zaten kimse de bu oyuna gülmek icin gelmiyordur.

    iyi diyemedigim, kötü de diyemedigim bir oyun oldu.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap