4 entry daha
  • ne kadar çok yaşam kurtarırsam o kadar iyi iş yapmış olurum, mantıklı olan çok sayıda yaşam için az sayıda yaşamı feda edebilmektir şeklinde hatalı bir ön kabulle yola çıkmış ikilem.

    bilinçler birbirinden izole oluşlardır, bu yüzden toplanıp denkleme sokulamazlar. çeşitli maddi manevi çıkarı bulunmayan insanların iyiliğini isteyen, yaşam hakkını savunan, acısından acı duyan insanlar empati kuruyordur. fakat empati yeteneği emekleme döneminde olan bir kişi kendi ilkelerine uyan kişilerle (kurbanlar, sosyalize olmuş bireyler, idoller) kurduğu empatiyi uymayanlarla kuramayacaktır. (suçlular, düşmanlar) aynı şekilde kendi türünden birinin öldürülmesini canilik, blattodea türünden birinin öldürülmesini temizlik olarak görecektir.

    devamında da "on insanın acı çekmesindense bir insanın acı çekmesi yeğdir." "yüz insanın ölümü iyidir bir milyon insanın ölümünden." "bir mucit>10.000 sıradan insan" "bir katil<100.000 insan" gibi denklemler geliştirecektir.

    değer denen şey de dünyaya katılan mutluluk, dünyadan çalınan mutluluk gibi olgularla atandığından, çıkış noktasını yine yetersiz empatiden ve bilinçlerin toplanabileceği hatasından alır. sadece kendi çıkarını düşünmeyen bir pragmatist önceliklerini, neyin mantıklı olduğunu, neyin feda edilmesi gerektiğini yine empati ile belirler.

    bu tarz empatlar "bir bilince sıkışma" hissini yaşayamaz ve değeri ölçülecek kişinin gözlemini o kişinin içinden değil, dışarıdan yapar. tramvaydaki beş-bir olmak üzere altı kişinin zihnine tek tek girebilen ve o dehşeti kavrayan bir iç gözlemci öznel deneyimler olan acı, ölüm gibi olguların bir ya da beş zihinde yaşanmasının bir fark yaratmadığına kanaat getirecektir. bir dış gözlemci ise toplama çıkarma yoluna gidecek, değer atayacaktır.

    empatinin son raddesi şudur, üç milyar insanın ölümüyle bir arının ölümü arasında fark görememek.
58 entry daha
hesabın var mı? giriş yap