1 entry daha
  • özellikle son birkaç yılda hemen hemen tüm markaların yöneldiği durum.

    son on - yirmi yılda doruk noktasına ulaşan zayıflama baskısı ya da gavurun dediği gibi "fat is new black" durumunun tekstil sekörüne etkisi yadsınamaz. markalar bu duruma ayak uydurmak zorunda kalıyor. giyinme kabinlerinde sıkça rastlanan bir durumdur kendisine küçük gelen kıyafeti zorlayan, "bak popomdan geçti ama, iki kilo versem giricem içine, hayır yani kompleks yapmıyorum da bir beden büyüğünü alsam işte iki gün sonra üstümden düşecek" diyen kadınlar görmek. elbette kadınların bu zavallı kendini kandırma çabaları da her gün karşılaştıkları "zayıfla daha da zayıfla!" baskıları karşısında anlaşılabilir. işte tam bu yüzden üreticiler giderek vanity sizing'e yöneliyorlar.

    peki bu durumun oluşturduğu etki tepki mekanizmaları nelerdir; ilk olarak kadınların bedenleriyle olan ilişkileri git gide bozuluyor. hiçbir kadın giydiği bedenden memnun değil. misal, mağazaya gitmeden girebilmeyi umduğu beden 38 ise ve bunu başarırsa, içten içe iyi de bu aslında 40 / 42 diye sıkılıyor hevesi kursağında kalıyor. olur da 38'e giremezse direk trajedi...

    ikinci olarak, markaların iki yüzlü tutumları ayrı bir kabus yaratıyor. bir yandan kadınlar üzerinde oluşturdukları baskı öte yandan sıfır beden karşıtlarının tepkisini çekme korkusu, markaları hem vanity sizing'e hem de genellikle vanity sized haldeki 34'den küçüğünü üretmemeye itiyor. bu sayede sektörün beklentilerini karşılayan 32 (sıfır beden ) ve 30 (evet sıfır da yetmez çift sıfır beden -ki yanılmıyorsam 14-15 yaş vücudu demek- ) giyen, beklentilere göre "başarılı" kadınların kıyafet bulamamalarına neden oluyor.

    son olarak, bu manyakça durum karşısında tekstil sektörü git gide teknolojinin nimeti aşırı esneyen ama şekli bozulmayan kumaşlara yöneliyor. yani, yirmi otuz yıl önce üç kilo bir beden farkı demekken günümüzde altı yedi kilo alma durumunda bile şekli görece bozulmadan eski jeanlerinize girebiliyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap