20 entry daha
  • geçtiğimiz aylarda enteresan bir şekilde hayatıma girmiş ve çok şükür ki fazla uzatmadan çıkmış hayvanattır.

    bir yaz günü, boyanmakta olduğu için tüm kapı ve pencereleri açık vaziyette olan, apartmanın 5. katındaki* evimde eşyaları toplarken açık duran balkon kapısından dışarıya baktığımda görüyorum kendisini. balkondaki dolabın üzerine uzun kuyruğunu aşağı sarkıtarak ve kasım kasım kasılarak, son derece cool bir şekilde tünemiş, sağına soluna bakan, tropik yeşil bir hayvan. yorgunluktan halüsinasyon gördüğümü düşünerek ciddiye almıyorum görüntüyü. başımı çeviriyorum. bir daha döndüğümde "ben ne kaçacam, sen benden kaç" bakışıyla hala orada duruyor mal mal. amanın. evde zaten her taraf açık, hayvan çevik, "ulan bu kaçarsa ben bunu nasıl yakalarım, dokunmayı zaten hayal bile etmiyorum, yakalayamazsam evde gezmekte olan bir iguanayla hayat ne menem bişey olur" filan gibi bi sürü düşünce geçerken kafamdan, odaya giren eşim*, nereye baktığımı soruyor. "gel kendin bak" demekten başka çare bulamıyorum şahsen. şimdi desem ki "valla, bi iguana var, dolabın üstünde oturuyor", "hadi len" demezler mi adama? neyse, ikinci şok burada devreye giriyor, kendisi bakmaya gelen eş, iguanayı görünce anlayamadığım bi sebepten şöyle bi tepki veriyor: "offf, yine mi?"

    nasıl yani? bizim eve ilk defa iguana geliyor. daha önce bir kere yatak odamın şifonyerinde beyaz iş sehpa örtüsünün üzerinde bulduğum bir küçük yeşil kurbağa hikayemiz vardı, ama o yazlıktaki çantalarla gelmişti, ve sorunu çözmesi için uyandırdığım hayvan sever eşim, "bununla mı uğraşacam len" diyerek, eline geçirdiği ilk parfüm şisesini hayvanın üzerine boşaltıp, kendisini sersemlettikten sonra alıp balkondan aşağıya atmıştı. iguana ilk defa geliyor benim bildiğim.

    neyse, eleman balkonda hareketlenmeye karar verip, bir zamandır orada yumurtlamayı beğendiğinden misafirim olan, özenle beslediğim kumrunun yavrularına yalanarak bakabileceği bir yüksekliğe tırmanıyor. gitmesine sevineyim mi üzüleyim mi bilemiyorum. gitsin istiyorum, ama bi daha gelecek mi diye huzursuz olmak da istemiyorum, gelmesin di mi ama? ne yapsak ki diye düşünürken, olay yerine tequila teşrif ediyor. gelmeden önce aradığında kendisine durumu bildirmişiz, şöyle bi cevap almışız: "ellemeyin, ben hallederim, bana crocodile dundee derler". fakat meğer kendisi ifademizi şakacı kişiliğimize vermiş, aslında minik bir kertenkele ya da bukalemun var diye düşünmüş. gelip de gerçekten iguana olduğunu görünce "crocodile diil bu zaten" şeklinde cümleler kurduğundan anlıyoruz.

    uzun muhabbetler sonunda tequila ve dulak iguanayı aşağıya atmanın en iyi çözüm olduğuna karar veriyorlar, hatta uzun bir sopa da ediniyorlar. ben öldürmeden ele geçirilmesi gerektiği konusunda ısrarlıyım ama onların "peki, öldürmezsek besleyecek misin?" sorusuna da net bir cevap veremiyorum doğrusu. bu arada aşağı atılacağını hissettiğinden midir nedir, eleman bir üst kata yöneliyor, kendisi bu arada kolum kadar bir hayvan olup, öyle karamürsel sepeti de değil, belirtmeden geçemiicem. apartmanın dış duvarından sakin ve cool hareketlerle bir üst kata çıkıyor. bu arada karşı apartmanda balkonda çamaşır asmakta olan bir teyzenin elindeki çamaşır mandallarını ve asmakta olduğu donları yere düşürerek donakaldığını da dip not düşelim.

    neyse biz aynen üst komşunun balkonuna fırlıyoruz. o da tanıdığı bir veterineri arıyor, "balkonda bir iguana var, nasıl bir yol izlememizi tavsiye edersin?" şeklinde yönelttiği soruya, şarjı bitmek üzere olan ayrıca da kuyruklu-kulaklı bir eşek olan veteriner, "bukalemundur o, ellemeyin" şeklinde cevap veriyor. buradan tatmin edici bir cevap alamayınca, evi zaten bir hayvanat bahçesi gibi olan üst komuşunun balkonunda bulduğumuz bir kuş kafesini elemanın üzerine kapatmak suretiyle sorunu çözüyoruz, çayımızı içip stres atmak ve kafesteki iguanayı ne yapacağımızın teatisinde bulunmak üzere içeriye giriyoruz.

    yarım saat kadar sonra çıktığımızda kafes yerinde duruyor, iguana balkon kenarında, kafes dışında kendini güneşe vermiş dinleniyor. kafesin kapağını gayet başarıyla açmış , sonra da arkasından kapatmış, hatta kaçmaya bile zahmet etmemiş. bu kez deliren dulak, "eee yetti be, ben bunu bi daha yakalarım ama bir strateji geliştirin, tekrar kaçarsa yakalamam" diyerek isyan ediyor. eline geçirdiği birisi derin, birisi de geniş iki adet kovayı kullanarak tequila ile birlikte iguanayı derin kovanın içine atıp, diğerini de üzerine örtüyor. komşu, bir koşu yakınlardaki pet shop'a gidip oradaki elemanı alıp geliyor, eleman bizim kırk saat dokunmadan kurtulmaya çalıştığımız iguanayı eline alıyor, kuyruğunun ucunu da ağzına yerleştiriyor, çünkü iguana ele alınmaktan hoşlanmadığından tıslamaya, ve 30 cm kadar olduğunu tahmin ettiğim, inanılmaz kırmızılıktaki dilini çıkartmaya filan başlıyor, halbuki o ana kadar böyle çirkinliklerden uzak durmuş idi.

    pet shop çocuğu sayesinde iguananın yan apartmanın altındaki dükkan sahibinin olduğunu, adamın eşinin izin vermemesinden dolayı hayvanı dükkanda beslediğini, ve (bakınız burası beni vuran yerdir), 5 gündür kayıp olduğunu öğreniyoruz. oha filan oluyoruz. 5 gündür evde kapı pencere açık vaziyette duruyoruz, sürekli ya ben bunu banyoda, salonda, tv üzerinde filan görseydim diye düşünüyorum, şoklara giriyorum. pet shop çocuk hatta 80-100 dolar arası bi fiyata satma teklifinde de bulunuyor hayvanı, parayı kırışırız diyor. kendisini kışkışlıyoruz, oturup tekrar çay içiyoruz, bi daha iguana görmek istemiyoruz.
59 entry daha
hesabın var mı? giriş yap