108 entry daha
  • tünelin her iki tarafını da görmüş, yaşamış biri olarak yazıyorum. öncelikle anestezist olmadığımı da belirteyim.

    belki daha önce de söylenmiştir ama genel kanının aksine hasta çoğu sefer direkt gaz ile uyutulmaz. damardan ilaç verilerek uyutulur, sonrasında maske ile havalandırılır, sonra entübe edilir (ağızdan nefes borusu girişine uzanan tüp takılır) ve makineye bağlanır. makineden gelen oksijen anestezi etkili gaz içerir ve bu sayede hasta soludukça (makine tarafından solutturuldukça) uyumaya devam eder. ne zaman ki gaz kesilir, o zaman hasta uyanmaya başlar (dakika bazında tam bilmiyorum ama çok uzun değil. siz diyin 10 dakika, ben diyeyim 15 dakika sonra hasta kendi kendine solumaya başlar).

    burası basite indirgenmiş teknik kısmıydı. bir de gözlemci kısmı var (dedim ya anestezist değilim diye). bir kere hasta ameliyathanedeyken net olarak kuzudur. melül bakışlar, tam teslimiyet, hafif üşüme (evet ortam sıcaklığı özellikle belli derecenin altında, malum mikroplar falan), kimisi dudaklarını oynatır ki dua ettiğini anlarsın, kimisi rahat gibi görünmeye çalışır ama basit sorularda dahi bocalar, oradan hafif tedirginliği anlarsın. ha, arada hakikaten rahat insanlar çıkmıyor da değil, saygı duyulası.

    sonra anestezist sorar "başlayalım mı?"

    başla abi dersin ve zaten açılmış olan damar yolundan ilgili madde verilmeye başlanır. 20 cc'lik enjektörün daha yarısına gelmeden hastaların çok ama çok büyük bölümü uykuya geçer bile. 10'dan geriye sayma muhabbeti de artık pek yapılmıyor ama ben arada bakalım kaça kadar gelebilecek diye saydırıyorum. 3'ün altına ineni pek görmedim. hasta uyuduktan sonra az önce de bahsettiğim sırayla maske, entübasyon, sabitleme ve sonrasında pozisyon vermeyle birlikte masa bize bırakılır.

    açıkçası bunu o kadar çok izledim (anesteziden müsade alıp birkaç kez uygulamışlığım da vardır) ki, bana gayet olağan / sıradan bir hadise gibi gelmeye başlamıştı. hatta o kadar olağan geliyordu ki, olağan olup olmadığına hiç kafa yormadığımı kendim ameliyat olunca anladım.

    olağan değilmiş.

    bir kere çaresizsin. resmen hayatını teslim ediyorsun ve muhtemelen oradaki anestezi ekibini daha önce görmemişsin bile. ben ekibi komple tanıdığım, hatta çoğu arkadaşım / abim / kardeşim olduğu halde çaresiz hissettim, diğer hastaların yaşadıklarını düşünmek ürkütücü geliyor açıkçası.

    damar yolunu açtılar, gazla uyumayacağımı biliyorum yalnız sol eldeki damar yoluna da bakamıyorsun. çarmıha gerilmiş gibisin zaten nereye sürekli bakıyorsun, boynun tutulur? hoca geldi "oo hazır mıyız?" dedi ve cevap beklemeden bastı pofolü adam. "evet hojjjmm" derken gitmişim.

    bak arası komple yok. uyandığım anı hatırlıyorum; "bitti mi?" diye soruyorum ha bire. cevap veriyorlardır illa ama duymuyorum muhtemelen. bitti mi diyorum, bir daha bitti mi bitti mi lan bitti mi?

    beni ameliyat eden abim de sağolsun şakacı "bitti ama yanlış yeri ameliyat etmişiz" kabilinden bir şeyler söyledi tam hatırlamıyorum, küfrettiğimi hatırlıyorum ama. eşim gelmiş uyanma esnasında (normalde hasta yakınlarına yokuşun kralı yapılır ama bizimkisini kontenjandan almışlar reanimasyon ünitesine). küfrettiğimi duyunca "şş bissürü insan var napıyosun" dedi, onu hatırlıyorum ama gözlere hükmedemiyorum ki, hiçbir şey görmüyorum. her şey flu.

    sonra yavaş yavaş uyanmalar. muhtemelen yani orası komple yok bende. anestezinin mantığı da odur aslında, hasta ağrı çekmesin ve "hatırlamasın". hafızayı o an süngerliyorsun. ne ara reanimasyondan aşağı indim de odaya getirdiler, bilmiyorum.

    haliyle çok defalar bahsedildiği üzere anestezinin (ve yukarıda verdikleri ama sokakta üstünde yakalansa gözaltına alınacağın ağrı kesicilerin) etkisi yavaştan geçmeye başlayınca ağrı başladı.

    branşım gereği ameliyat ettiğimiz hastaların ameliyat sonrası erkenden öksürmesi gerek (aslında hemen hemen tüm ameliyat edilmiş hastaların öksürmesi gerekir, cerrah arkadaşlara not olsun). ameliyat ettiğimiz hastaya "öksür" dediğimizde "hocam dikişler patlayacak" diyorlar. "yahu patlamaz, nasıl patlasın, kendim diktim mümkün değil patlaması" diyorsun adam ikna olmuyor. cahil herhalde diyorsun. dikiş patlar mı hiç?

    patlar lan. bırak öksürmeyi, yatakta doğrulmaya çalışırken bile patlayacak gibi oluyor o dikişler. biliyorum bak işin içindeyim patlamaz diyorum kendime ama patlayacak gibi hissetmekten de alıkoyamıyorum kendimi.

    velhasıl sonrasında taburcu. eve gidip birkaç haftada azalarak biten ağrılar derken en sonunda fark ettim ki; atasözleri boşa söylenmiş sözler değil. tok acın halinden anlamıyor, ameliyat olmamış adam da ameliyat olacak / olmuş adamın halinden tam olarak anlamıyor. anlıyorum diyorsa yalan söyler, bizzat şahidi benim. hastalarınıza iyi davranın. sevgiler.
114 entry daha
hesabın var mı? giriş yap