50 entry daha
  • genelgeçer bir kavramdır, şahısları etkilemez, çok kültürlü türk kızları da vardır fakat genelleme yapılacaksa eğer doğruluk payı olan bir genellemedir. kimse de üzerine alınmak zorunda değil. kültürlü olduğunuzu düşünüyorsanız kültürlüsünüzdür, ekşiciler burada kadınlar hakkında tespit kastı diye doğru olmak zorunda değil sonuçta.

    ön açıklama: entry yazarken özellikle cinsiyetimi belirtmekten kaçınıyorum, "kadın olduğunu belli eden yazarın asıl amacı" diye salak yargılardan kaçınmak için ama sözlükte her ne entry okunursa okunsun, önce erkek olduğu varsayılarak okunmaya başlandığı için şu an hemcinslerimden bahsettiğimi de söylemem gerek. sonra serzenişler oluyor: "entrynin sonuna kadar erkekmişsin gibi okudum, 'hadi lan oradan dümbük, sen kadınlardan ne anlarsın?' dedim, sonra kadın olduğunu en sonda anlayıp baştan okumak zorunda kaldım vs." gibi. yani; erkek gözüyle değil, kadın gözüyle anlatacağım şimdi. kendimce kadınların yaptıkları hataları anlatmaya çalışacağım.

    peki ben mükemmel bir kadın mıyım? asla. ne böyle düşünüyorum, ne de böyle olabileceğime inanıyorum. herkes gibi benim de kötü huylarım var tabii. mümkün olduğunca bunları fark edip yok etmeye çalışıyorum. ama her şeye rağmen, kusursuz insan yok. bu koca yazıda bahsetmek istediğim aslında mükemmel olma yolunda bulunmak. o yolda yolculuk etmek. hiçbir zaman sonu ya da sonucu olmayan bir yolculuk ama en azından insanın kendine birçok değer katabileceği bir yol bu. böyle genellemeler yaptırmamak için de bu ülkenin kadınlarının yapması gereken çok şey var. zaten müslüman bir ülkede kadın olarak doğmak, yaşama 1-0 mağlup başlamak gibi bir şey. artık bu ülkenin kadınlarının geri zekalı olma lüksü yok. bir burcu çetinkaya ya da büşra ayaydın gibi gerzeklik yapmaması gerekiyor. kendi istekleriyle onları bir mal olarak gören erkek baskısının önünde "maneviyat" gibi aptalca bir bahaneyle eğilmemeleri gerekiyor. bir songül yakut olmaları gerekiyor. alnı dik, gururlu, onurlu ve kahraman olmaları gerekiyor. imkanları neyi getiriyorsa önlerine, onu kullanmaları lazım. bu ülke için vicdanlı, tertemiz bir çocuk yetiştirmek bile bir kadının bırakabileceği en güzel eserdir. kültür yalnızca kitap değil aynı zamanda insanlığı da doğru okuyup bilmektir.

    türk kızlarının neden kültürsüz gözüktüğüyle ilgili nedenleri kendimce açıklamam gerekirse:

    kadınlar genel olarak birbirlerini çok etkiliyorlar. bu, küçüklükten beri hemcinsleriyle vakit geçirmeleri fazlaca teşvik edildiğinden dolayı karşı cinslerle daha az vakit geçirmelerinden de kaynaklanıyor bence. küçük yaşlarda da olsalar, karşı cinslerle geçirilen zamanlar ebeveynler tarafından sürekli kontrol dahilinde olduğu için, erkek cinsi çoğu zaman doğru bir şekilde keşfedilemiyor. haliyle akıl, fikir paylaşımı da sınırlı oluyor. kız çocukları dünyayı daha çok kadın kültürüyle öğrenerek yetişiyor. erkeklerin bazı konularda onlardan farklı düşünüp, yaşadığına tam olarak tanık olamıyorlar. bazen de bu durum onların genç yaşta bir erkeğin dediklerine hemencecik kanıverip hayatlarını mahvetmelerine kadar gidebiliyor. çünkü bazı erkek tiplerine güvenilmemesi gerektiğini öğrenecek fırsatı ve açıkgözlülüğü tam olarak edinemiyorlar. neyse, konumuz tam olarak bu değil. sürekli hemcinsle olan iletişim farklı özelliklerin bir araya toplanıp, karıştırılarak tek tip bir kadın oluşturulmasına ne yazık ki ön ayak oluyor. nedir bunlar: dedikodu, astroloji, sevgiliye karşı despotça davranışlar, kıskançlık, hemcinslerle maddi şeylerin yarışı, mücevher sahipliği, alışveriş kültürü, makyaj bilgisi vs.

    haliyle, bu tür şeylerle geçirilen zaman, onların orijinal bir birey olarak yetişmesini engelliyor. (oysa ki, bence herkes orijinal doğar.) çünkü gerisinde kalmamanız gereken bir popüler kültür ve popüler yaşam olgusu var. en basitinden küçücükken bir kızın barbie evi olmasından tutun da, zeynep-buğra çiftinin balayında bora bora'ya gitmesine kadar bir yarış var. bu yarışa daha küçücükken başlayınca, büyüdükçe yarışın dozu artıyor, haliyle rekabet kızışıyor, örneklerini kocalardan, evlere, arabalara, estetiğe kadar görmek mümkün.

    çoğu kadın için güzel olmak çok önemlidir. ama anlamadıkları şey şu: güzel olmak kadar, zeki ve kültürlü olmak da önemlidir. ilginçtir: bu saydıklarımın hepsi tek bir vücutta bulunabilir ama çoğu bunun farkında değil. güzel olabilirsin ama siyaset konusunda kuracak tek cümlen yoksa boşsundur. güzellik de zeka, kültür kadar önemli, bunu asla reddetmiyorum ama kuaföre gidilecek zamanlar bellidir, mesela gündüz vakti badana makyajına ihtiyaç yoktur. tamam, bakımlı olmalısın, bunu her zaman yapmalısın ama en azından bunları yaparken bir tartışma programı aç da onu dinle. neler oluyor ülkende biraz bununla ilgili fikrin olsun. bir tek o tarafa odaklanınca, tüm vakit buna harcanınca kantarın topuzu kaçıyor, bir taraf doluyken, diğer taraf bomboş kalıyor. sonra türk kızları boş. e normal. sen bir insanı tanımak için burcunu soran bir insansan, uzun zamandır tek okuduğun kitap grinin 50 tonu'ysa böyle itham edilmen çok normal.

    astroloji, kitap kültürü gibi konular açılmışken hemen o alana giriş yapalım:

    1. astrolojiye inanan insan net geri zekalıdır. bu kadar kısa, öz ve kesin söylüyorum ben bunu. bilime sırtını dönüp, böyle gerzekçe şeylere inanan kişilere karşı saygı duyamam, kimse kusura bakmasın. insanları tanımak çok güzel bir süreçtir. gerek arkadaş, gerek sevgili olsun. insanların farklı farklı huylarıyla, düşünceleriyle tanışmak olumsuz bile olsa güzeldir. insanları tanımada size muhteşem deneyimler sunar. ama sen "kova burçlarının bacak boyu uzun oluyor." diyen hande kazanova gibi nitelikli dolandırıcıların safsatalarına inanırsan sana boş da deseler, geri zekalı da deseler, hakkındır. bu konuyla ilgili de uzunca bir yazı yazacağım sonra. şimdi sadece salaklar deyip bitiriyorum. oturun, araştırın azıcık. akıllı, mantıklı olun. alın size astrolojinin ne bok olduğuyla ilgili hazırlanmış güzel bir video: link

    2. kitap kültürü. canlarım, cananlarım, rica ediyorum astrolojiyle, ülkemde sansasyonlarla ünlü olmuş kadınların yazdıkları "aydınlanma" kitaplarıyla zamanınızı öldürmeyin. fi-çi-pi okumayın. ergen aşklarını sırf best-seller diye almayın. hayatı ve aşkları bunlardan ibaret sanmayın ya. gratis'te geçirdiğiniz zaman kadar kitapçılarda da dolaşın. bir bakın, hangi konularda kitap yazmış insanlar. feminist kitaplar okuyun. kadın olmayı diğer kadınlar nasıl resmetmiş, nasıl anlatmış bir görün. bağımsız, kendi ayakları üzerinde durabilen, özgür bir kadın olmayı bir erkeğin metresi gibi yaşamak için elinizin tersiyle itmeyin. bir erkek sizin onu parası için değil, gerçekten o olduğu için sevdiğinizi bilsin ki, gerçekten o hayal ettiğiniz aşkı yaşayabilin. hayat bu salak kitaplar değil ki. hayat ayşe arman röportajları da değil. bu kitapları ya da yazıları irdeleyip, ayırmayı öğrenin: #67268393

    3. cinsellik. bu konuda her kadının kendini geliştirmesi lazım. biliyorum, hayatınız boyunca bedeninizi, evlendiğinizde "sizin bedeninizi sahiplenecek" bir adama saklamanız gerektiği söylendi. ama o kim ki sizi hayatınız boyunca farklı zevklerden mahrum bırakarak o bedene dokunan ilk erkek olmayı bir ayrıcalık sanacak? sen kim köpek ya? cinsellik yalnızca erkeğin zevk aldığı bir şey değildir. yine biliyorum, cinsel istek duyan ya da birden fazla erkekle birlikte olmuş kadınlar birçok rezil lafla yaftalanıyor. ama onların bunu bilmesi gerekmediği gibi, sizin de kimseye hesap verme zorunluluğunuz yok. cinselliğinizi dilediğinizce yaşayabilmelisiniz. kadın orgazmı muhteşem bir şeydir. tüm bedeninizin zevk sonrası kendini sıcak ekmek yumuşaklığında bırakıverdiği, dünyadan bir anlığına uçup gittiğiniz bir andır. burada bir spoiler vereyim: yüksek ihtimalle sizi bu raddeye getirebilecek erkeği bulmanız biraz zor olacak. bu sefer de türk erkekleriyle ilgili genelgeçer bir tespit yapalım: kendileri ön sevişmeye pek de önem vermiyor, zaman ayırmıyorlar. bu yüzden onlara pipileriyle övünmeden önce, bir kadına zevk verebilme kabiliyetlerinin pipileriyle sınırlı olmadığını öğretin. bilmiyorsa yüzüne vurun. ama siz de iyi olun bu konuda. yatakta odun gibi yatmak asıl bedeninizi kullandırmaktır. aktif olun, erkek bedeni de güzel bir şeydir ve keşfedilecek birçok noktası vardır. itlikle, serserilikle övünenlerden uzak durun. omzuna başınızı koyduğunuzda uyuyabileceğiniz erkekleri bulun. cinsellikle ilgili kendinizi yalnızca deneyimle değil, okuyarak da geliştirin. birkaç kitap önerisi:

    sharon moalem - sevişen beden
    nancy friday - benim gizli bahçem
    olcay yılmaz - kadın ve penis
    vatsyayana - kamasutra
    dorian solot, marshall miller - yaşasın orgazm

    4. dedikodu yapmayın ya. lütfen. başkasıyla sidik yarıştırmanız onun hayatını kendi hayatınızın önüne almak demek. resmen onların hayatlarını kendi ideallerinizin, hayallerinizin, yaşamınızın üzerinde tutuyorsunuz demek. dedikodu bu arada başkasının arkasından konuşmak değildir. birileriyle ilgili konuşmanız, tartışmanız gereken önemli şeyler olabilir. o kişinin de o ortamda bulunmaması gerekebilir. dedikodu, aslında konuşulmaya değer olmayan şeyleri konuşmaktır. size ne ünlülerin düğünlerinden ya? size ne aldıkları mallardan, mülklerden? size ne kardashian'ların koca götünden? size ne çalışma arkadaşınızın aktivite programı? kendinizle ilgilenin. siz ne yapmak istiyorsunuz? başkalarının hayatına bakarak ömür geçmez. küçültmeyin kendinizi. spor mu yapmak istiyorsun? araştır, git yazıl bir yere. yeni insanlar tanı. bir hobi edin. çizemesen de resim yap. takı mı seviyorsun? takı yap. instagramda foto bakmakla zaman öldürmek o kadar boş beleş bir aktivite ki, yapma bu kötülüğü kendine.

    5. ilişkiyi arkadaş grubuyla yaşama. bir ilişkin varsa rica ediyorum kendi düşüncelerin ve davranışların yönlendirsin bunu. arkadaşlarına sıçtığınız boka kadar anlatma. sanki bi akıllı onlarmış gibi onlardan tavsiye alma, kendin ol. o adamla sen birliktesin. değerimi bilsin diye peşinden koşturmak salakça bir düşüncedir mesela. insanın değeri öyle bilinmez. sen sevilmeye layık olursun, karşındakini de sever ve bunu ona gösterirsin, o zaman hak ettiğin değeri görürsün. öbür türlü dünyada kalmış tek dişi kendisi olduğunu sanan kadın moduna giriyorsun, erkekler de genel olarak o tiplerden nefret ediyorlar, benden söylemesi. ayrıca trip atmak hediye aldırmak için akıllıca bir yol değildir. dünya hediyeden ibaret de değil. akıllı insanlar genelde parayla satın alınamayacak hediyelerin peşinden koşarlar. senin de amacın o olsun.

    6. maddiyat. eveeet, geldik kadının en çok test edildiği alana. bak sevgili hemcinsim, senin birincil görevin bir konuda uzmanlaşıp, kendi ekonomik bağımsızlığını kazanman. bunu gerçekleştirmek için hayat sana altın tepside fırsatlar sunmamış olabilir, genelde yapmıyor zaten bunu. istediğin eğitimi alıp, istediğin yerlerde çalışmamış olabilirsin. fakat yine de kendi kendini geçindirmen kadınlık onurun için çok önemli bir şeydir. bir erkeğe muhtaç olmak durumuna asla düşmemelisin. çünkü bu yüzüne çarpılabilir, asıl o zaman onurun kırılır. erkekler birer banka değildir. erkeklerden tek çıkarın onlarla mutlu bir birliktelik geçirmek olabilir ancak. "çok parası olsun, rahat ederim, çalışmak zorunda da kalmam, ohhh..." deyip kolay yolu seçebilirsin. ama o maddi otoriteye karşı geldiğinde "senin üstünde giydiklerin bile benim paramla alındı." diyebilecek kadar omurgasız erkekler var bu dünyada, unutma. bu duruma kendini sürükleme. en pahalı, en lüks şeylerin olmasa da, onurunu koru. her karın bir tas yemekle doyar, bunu da unutma. senin değerin sahip olduğun kişiliğindir. yapılabilecek en değerli yatırım da budur. para kaybedilir ama cebinde iyilik varsa, elinden tutan her zaman olacaktır. mücevhere değer verme mesela, bunların hepsi yüksek basınç ve sıcaklık altında oluşmuş madenler. temel olarak demirden bir farkı yok yani. kendini bunlarla sınırlama, anılara para yatır, madenlere değil.

    şimdi tekrar başa dönelim: küçücük bir kız çocuğu büyüyünce bir bilim insanı da olabilir, bir para avcısı da. ama onu bilim insanı olmaya yöneltecek süreç, ailenin bilinçli bir şekilde çocuk yetiştirmesi ve bu çocuğun bununla uyumlu olarak kendisine yararlı olan şeyleri seçmesiyle mümkün olabilir ancak. zeka sürekli işlendikçe kullanılabilen bir şey. ebeveynleri kitap okuyan çocukla, ebeveynleri durmadan tv izleyen çocuk, aynı zeka grubunda doğsalar bile büyüdükçe aralarındaki fark açılmaya başlıyor. haliyle, kız olsun, erkek olsun, aile ve çocuğun bulunduğu kültür çevresi çok önemli bir olgu.

    genel olarak bana bir şey katmayan insanlarla bir ilişki kurmayacak kadar bencilim. onlara ayırdığım vakti çöp olarak değerlendiriyorum. haliyle, hayatımda uzun süredir var olan bir kız arkadaşım olmadı. "ben erkeklerle daha iyi anlaşıyorum" olayı değil bu ama bahsettikleri şeyler beni sıkıyor, ilgimi çekmiyor, çenemi tutamıyor ve onları eleştiriyorum, sonra hayatlarından çıkıyorum. salak insanlar gerçekten sinirimi bozuyor çünkü. misal:

    instagram hesabımı neredeyse hiç kullanmıyor ve hiçbir şey yüklemiyorum. arada bir siyasi sayfaları ve biricik yakuşuklumuz, zeka küpümüz mete atatüre'yi takip etmek için açıyorum. hikaye paylaşma diye bir şey varmış, kızlar birbirlerinin nerelerde ne yaptığını oradan takip ediyormuş. biriyle ilgili bir şey söylüyorlar, "nereden öğrendin?" diye soruyorum, "hikayesinde gördüm." diyorlar. hikayenin ne olduğunu öğrenme sürecimi hiç anlatmayayım, rezillik. çevremde canlı yayınından tut da, 7-8 hikaye paylaşımına kadar bütün gününü ona harcayan kadınlar var. snapchat denilen zımbırtıyla da aynı şekilde ilgileniyorlar. pörtlek gözlü, garip sesli salak videoların sesini duyup, hemcinslerimden "ayyyy çok komik, ehi ehi ehi" lafını da duyduğumda birilerinin snapchat hikayesine baktıklarını anlıyorum. bazen o salak suratlar için beni de kadraja almaya çalıştıkları oluyor. eskiden "çok salakça" dediğim için dokuz köyden kovuluyordum, şimdi "ben sevmiyorum öyle şeyleri" diyerek aradan sıyrılıyorum. hayır, ben bu sosyal medya denilen kültürün içine girmeyi reddediyorum.

    aynı zamanda ortak bir film kültürümüz, müzik kültürümüz yok. kıyıda köşede kalmış sanat şaheserlerini araştırmaya zaman harcamıyorlar. ne popülerse onu izleyip, onu dinliyorlar. midpoint'te check-in yapmak, bir sanat galerisini gezmekten daha cazip geliyor çoğuna. haliyle bir kadın kendine bir şey katmadığında, karşısına da bir yararı dokunamıyor, ondan sonra "burcun ne?" falan işte. konuşacak alanlar azalıyor. tekrar belirteyim: çok değerli kadınlar ve sanatçılar da var toplumda, onlara laf yok.

    bir kadının şu anki halinde olmasında anne rahmine düştüğü zamandan itibaren en son yaşadığı güne kadar her etmen etkili. bu yüzden direkt olarak kimse suçlanıp yargılanamaz. ama benim dikkatimi çeken şu oldu: genelleme yapmak gibi bir hataya düşsem de, bu özelliklerin çevremde gördüğüm birçok kadına uyuyor oluşu. haliyle, hayatın onlara sunduğu seçenekler kadar kendilerinin yaptığı seçimler de önemli burada. eleştirmek istediğim konu buydu. umarım derdimi anlatabilmişimdir.
349 entry daha
hesabın var mı? giriş yap