3 entry daha
  • ankara dt'nin 2017-2018 sezonunda sahnelediği yeni ve vasatın altında bulduğum oyunu.

    yönetmen barış erdenk olunca insan ister istemez iyi bir şey izleyeceğini sanıyor ama bu sefer pek olmamış. lysistrata'daki kadın kostümleriyle cadıların (kadınların) kostümlerinin aynı oluşu, oyunculuk tarzlarının bile aynı oluşu bir üslup değil, biçim de değil. cadıları erkekleştirince bir şeye benzememiş demek istiyorum yani. cinsiyet bağından koparabilirsin o ayrı mevzu da, keşke yapabilsen. erkek taklidi yapan kadın cadılar... ağzımı burnumu yamultarak izledim.

    yazar cidden farklı bişey denemiş. bu tip metakurgu, palimpsest, parodi tipi oyunlar tom stoppard'a yakışan şeyler. (çünkü o becerebiliyor, peki yerli yazarımız becerebilmiş mi?....) üstelik bunu yaparken amacı tragedyanın köhne mizansenlerini yeniden okuyarak güldürü malzemesi haline dönüştürmek, absürde yakınlaştırmak. ama bizim yazar ikinci katille eşini, macbeth ve lady macbeth'e dönüştürmüş. farklı bir noktaya evriltememiş çünkü dramatik biçimde ilerlemeye çalışınca; olmuyor. yavan kalıyor. tat vermiyor. sıkıyor. sonunda da neden başka türlü yazamadığına kılıf bulmuş; kral neyse tebaası da odur diyor. hadi yaa!.. bu çağdışı söylenceyi oyunun çözümler kısmına yerleştiriyor bir de. neyse.

    evet oyunun dili çok güzel ve değindiği harikulade meseleler var ancak metin kendini o kadar çok tekrar ediyor ki... allah'ım bir ara cinnet geçirecektim nasıl bu kadar amatörce yazılabilir diye. her sahneye girene, az evvelki olaylar tekrar tekrar anlatılıyor. cadılar aynı sözleri, kehanetleri vb oyun bitene kadar sürekli söylüyor. cidden sıkıcılığı geçtim; tiyatroda tekrarların nasıl işlendiğini de iyi bilirim ama buradaki tekrarlar hiç de öyle çehovvari değil. kulak tırmalayıcı ve seyircinin algısıyla dalga geçen cinsten. yani yazarın hünersizliği. rönesans metnini tom stoppard gibi işleyemediği için, klasik oyun kurgusuna başvurup seyirciyi yakalamaya çalışıyor. eser edebi anlamda parodi olamamış, palimpsest hiç olamıyor... ee ne olmuş olabilir diye düşününce, baştan aşağı macbeth çakması/benzeri hikaye, asıl macbeth hikayesinin yanında silbaştan akıyor. yönetmen de nasıl sıkılmamış bu ilerlemekte zorlanan oyundan... yap 90 dakika tek perde şıkır şıkır aksın bari en azından seyir zevki alalım. o balya balya sözlerin rönesansta kaldığını, "bugün" bunu yapmanın yazarlık hüneri olmadığını tatlı bir dille anlat yazara da. bilen adamsın barış erdenk... (hele ki kavga ve ölüm sahnelerinin berbatlığından bahsetmeyeceğim. barış erdenk bu sahneleri nasıl böyle oynatır aklım almıyor. hiç mi estetik kaygınız yok...)

    bir yönetmen macbeth metnini alır ve bu izlediğimiz şeyde olduğu gibi yorumlayıp sahneleyebilir ve der ki ben macbeth'i buradan okudum ve paralel bir hikayeyle buluşturdum, eyvallah derim. ama biri oturup bunu en baştan neden yazar akıl sır erdiremiyorum. ne güncel tiyatro sanatına, ne edebi anlamda yazıma bir katkısı olmayan uyduruk bir remake metin. ben beğenmedim. belki siz gider izlersiniz çok beğenirsiniz bilemem. 2 saat 50 dakika tahammül edemedim ben. hörmetler.
47 entry daha
hesabın var mı? giriş yap