headhunter

• sefasına düşkün bu küçük beyimiz her ne hikmetse seferiliğe merak salmış, çadırını sırtına attığı gibi alçak topraklara yollanmıştır. eh sefasına düşkün dedik ya, kampın en kral çadırını en kral mekana konuşlandırmış sucuk-ekmek ziyafeti (gerçeği olmasa bile en azından hayali) ile ortam yerlilerini mest etmiştir. graspoplarda festivalin bütün sağlık görevlilerini başına toplamayı başararak barnak ameliyaatına girmiş, hizmetten memnun kalmayarak bu rutini gidilen her şehirde tekrarlamış ve yüzük parmağını tatilin odağı haline getirmiştir. steward tabir edilen kiltinin altına musallat olan sapık hollandalı kadınlara karşı namusunu kanının son damlasına kadar savunmuş ancak teknolojiye kurban giderek bir cep telefonu kamerasına yenik düşmüştür. kahramanımızın maceraları burada bitmemiş amsterdam'da kuşum aydın'la aynı sahneyi (olmasa bile aynı havayı) paylaşarak, akbabadan kaçarken dev bir bufaloya ebelenerek, bir miktar alkol sonrası steve harris'i madonna'yla karıştırıp kendisinden kesme alarak, kankası jorn^* dayak yemek üzereyken fan'ı ayarına yatıp hunharca hırpalanmaktan kurtararak, tam techizatlı kameraman cevat kelle edalarında elindeki 80lerden kalma fotoğraf makinasıyla profesyonel fotoğrafçılara caka satarak ve her zamanki gibi "alkolik hareket engellenemez" nidalarıyla alkolün tavanına vurarak gönüllerde taht kurmuştur. bundan sonraki hedefim kendisini safariye götürüp börtü böcek hayatını inceletmektir...