41 entry daha
  • daha yeni yeni etkisinden çıkabildiğim ayin hissi veren konser.bu hayatta sizi en çok heyecanlandıran sanat dalının yaşayan en değerli temsilcisini çıplak gözle görmek muazzam bir hisdi.hele ki gördüğünüz yer orta doğu kültürünün baskın hale geldiği, ekonominin bitmiş olduğu bir yerse.hayatımın en büyülü akşamıydı dersem mübalağa yapmış sayılmam.çünkü konserden sonra birden çok kişiden " bu gerçek miydi " minvalinde sözler duydum.

    setlist'e gelirsek ; konser, led zeppelin ii albümünden the lemon song ile başladı.bana kalırsa, plant en iyi performansını bu şarkıda gösterdi ve seyirciyi hemen tavladı.ardından lullaby and... the ceaseless roar albümden turn it up ile devam etti.canlı performansı ahım şahım olmasa da grubun yazdığı en iyi rifflerden birine sahip turn it up.üçüncü sırada, son albüm carey fire'dan the may queen çalındı.en gereksiz parçaydı yada benim favorim değildi.hemen ardından yine lullaby and the ceaseless roar albümünden rainbow çalındı ki bu son iki albümün en güzel parçası olabilir.yarım asırdan fazla süredir müzik yapan bu adamın folk rock ile günümüzün ezgilerini birleştirebilmesi taktire şayan.aslında tam hit olacak şarkıymış ama pek ses getirmedi maalesef.plant'de bu şarkıyı çok severek söyledi gibi geldi.
    beşinci sırada led zeppelin iv klasiği going to california çalındı ki bu bana kalırsa robert plant'in en zor sınavıydı.seyirci ile sesi arasında sadece liam ‘skin’ tyson'ın naif tınıları vardı.mükemmel olmasa da kotarabildi.
    ilk yarım saatin sonunda, sırada 2007 yılında robert plant ve alison krauss ikisiline grammy kazandıran please read the letter icra edildi.sonlara doğru seth lakeman kemandaki becerilerini konuşturdu.ardından eski bir ingiliz halk şarkısı olan ve led zeppelin iii albümüne ait gallows pole söylendi.bence aşırı folk'a kaçarak şarkının ruhunu zedelemişler ama kemancı bey renk katmasını bildi.bu arada gallows pole benim favori led zep şarkılarımda ilk ona girer ama bu konserde sevemedim.ardından, son albüme ve dünya turuna ismini veren carry fire'a sıra geldi.büyük ihtimalle plant bu parçayı ustalık eseri olarak görüyordur.konser esnasında enstrümantal açıdan mükemmel icra edildi.öyle ki ; vokal bu performansın gölgesinde kaldı.ayrıca arkaik dönemde geçen filmlere çok güzel soundtrack olabilir.sekizinci sırada dillere pelesenk olmuş babe, ı'm gonna leave you çalındı.tyson, uzun bir solo çaldı.devamında lullaby and... the ceaseless roar'dan `little maggie ile devam edildi.ılginç bir şarkıydı.sanki elektronik altyapılı bir parça country'e uyarlanmış gibi.experimental rock dedikleri tamda bu sanırım.bis'den önce ki son şarkı, aslen bukka white'a ait olan ama sensational space shifters tarafından yorumlanan fixin' to die oldu.davulcu dave smith ve ritim gitarist justin adams'ın babalar gibi şov yaptı.özellikle plant, " watch out " dedikten sonra konserin belki de en güzel anları yaşandı.kısa bir bis ile tekrar sahneye çıktılar, buna rağmen o bir-iki dakikalık sürede konseri terkedenler oldu.* ya konser adabından bir haberler yada çok sıkılmışlardı.artık son bölümde plant'in solo kariyerinin ilk ezberlediğim parçası olan satan your kingdom must come down ve in my time of dying çalındı.konserin kapanışı ; bring it on home & whole lotta love & santianna üçlemesiyle oldu.whole lotta love çalarken seyirci konser boyunca atamadığı gazı harbiye semalarına yolladı.gece boyunca en çok güldüğüm an ; plant veda konuşması yaparken " what a fantastic night.great people, great band " diyecekken band'i yutup " everything good " demesi oldu.*sahne düzeni de 70'leri andırıyordu.bunda mekanın payı da var tabi.

    bu arada az sayıda led zeppelin çalındığından bahseden olmuş.açıkcası bana bu gülünç geldi.53 yıldır sahnede olan bu adamın sadece 12 yılı led zeple geçmiş.36 yıldır kesintisiz bir solo kariyere rağmen konser boyunca icra edilen 16 şarkıdan 7'sini led zeppelin'den seçmişler.bence bu cömert bir rakam.hele birisi sadece " iki " zeppelin şarkısı çalındığını iddia etmiş.bu artık başka bir aymazlık.zaten turnenin adı " carey fire ".bende isterdim ramble on, when te levee breaks, big log çalsınlar ama buna da şükür.
    bana kalırsa gecede eleştiriyi en çok hak eden taraf seyirciydi.iki şarkı hariç** sözlere eşlik edemediler.plant gallows pole'u çalarken " hadisenize mk " der gibi harekette bulundu.
    birde yeterince sert bulmayanlar olmuş.bu adam 25 yıla yakın süredir hard rock'dan ziyade country, folk, blues yapıyor.zaten 1976 yılında, henüz 28 yaşındayken sesi bozulmaya başlayan bir frontman, hard rock yapmaya devam etse, 40 yaşına gelmeden ses tellerini kaybederdi ve axl rose gibi maymuna dönerdi ki buna rağmen şurada freddie mercury'nin anma konserinde 44 yaşındayken sesi şimdiki halinden daha kötüymüş.bu dönemden sonra adam fas'da falan page ile takıldı da sesini daha iyi kullanmayı öğrendi.son 20 yılda ki kariyerini o döneme borçludur bana kalırsa.işin özü yaşayan en büyük frontman'i taşlayacağınıza biraz müzik perspektifinizi genişletin.
    yadırganacak noktalar yok mu ? tabi ki var.mesela ; bu sene ki camel ve nick cave konserleriyle karşılaştırdığımda bu konser daha vasattı.cave'in seyirciye yaklaşımı, hatta iki yıl evvel ki patti smith'in yaklaşımı, plant'te yoktu.artık sir ünvanının altını doldurmak için mi böyle davranıyor yoksa kişiliğimi bu bilinmez ama biraz insan ilişkileri zayıf gibi geldi.kulise kimseyi istememesi, röportaj yaparken dolaylı yoldan fazla hayranlıktan şikayet etmesi, page ile uzun süreli çalışamaması vs.büyük isimlerle ortaklık yapamaması bende bu intibayı uyandırdı.belki de yaşlandıkça sesinin değişimi özgüvenini de kırmış olabilir, bilemiyorum ama bir tutukluk vardı adamda.tabi bunların hiç biri o ilham dolu geceye gölge düşürmez.yani kendisi bence zamanlar üstü bir müzisyen.bin yıl sonra bile eğer medeniyet hala ayakta olursa, sesi bir yerlerde yankılanmaya devam edecektir..tekrar bir konsere gitme şansım olsa robert plant & the sensational space shifters'ı seçerdim...
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap