les feuilles mortes
-
"ölü yapraklar" anlamına gelen bu tamlama önce jacques prevert'in bir şiirinin, sonra da bu şiirden bestelenmiş şarkının adı olarak alelade üç kelime olmaktan çıkmış, tarihte özel bir anlam kazanmıştır. asansör müziği, muzak klasiği, sokakta keman, akordeon çalanların gözdesi ve autumn leaves'in özüdür bu yves montand'ın yumuşak sesinden aşina olduğumuz şarkı.
yıldırım gürses'in "her sonbahar gelişinde düşen sarı yapraklarla kuru dallar arasında, sen gelirsin aklıma" nakaratlı ve bir de peppino di capri'nin rüzgar sesi uvertürlü, "melancolie in settembre, mi dicevi tu non m'ami piu.." diye giden sevgili şarkısından sonra sonbahar deyince aklıma ilk gelen parçadır bu.
1946 yılında yazmıştır prevert şiiri, ve yanılmıyorsam yine 1946'da joseph kosma bestelemiştir, hem de bir film müziği olarak: marcel carne yönetmenliğindeki les portes de la nuit (gecenin kapıları) için.
şarkının sözleri ve maalesef pek başarılı olamayan tercümem aşağıdaki şekildeler. melodi güzel; sözlerde ise bir yere kadar hoşluk, letafet olsa da, bir fevkaladelik yok zannımca. güzel bir prevert şiirini bu sefer sevimsiz bir besteyle dinlemek isteyenler barbara'da aradıklarını bulabileceklerdir diye düşünüyorum.
oh! je voudrais tant que tu te souviennes
des jours heureux où nous étions amis
en ce temps-là la vie était plus belle,
et le soleil plus brûlant qu'aujourd'hui
les feuilles mortes se ramassent à la pelle
tu vois, je n'ai pas oublié...
les feuilles mortes se ramassent à la pelle,
les souvenirs et les regrets aussi
et le vent du nord les emporte
dans la nuit froide de l'oubli.
tu vois, je n'ai pas oublié
la chanson que tu me chantais.
(ah! nasıl da isterdim senin,
arkadaş olduğumuz o mutlu günleri hatırlamanı
o zamanlar daha güzeldi hayat,
ve güneş bugünkünden daha parlak
ölü yapraklar kürekte birikiyorlar
görüyor musun, unutmadım..
ölü yapraklar kürekte birikiyorlar
hatıralar ve pişmanlıklar da öyle
ve kuzey rüzgarı onları
unutuluşun soğuk gecesine taşıyor
görüyor musun, unutmadım
bana söylediğin o şarkıyı)
c'est une chanson qui nous ressemble
toi, tu m'aimais et je t'aimais
et nous vivions tous deux ensemble
toi qui m'aimais, moi qui t'aimais
mais la vie sépare ceux qui s'aiment
tout doucement, sans faire de bruit
et la mer efface sur le sable
les pas des amants désunis.
(bu bize benzeyen bir şarkı
sen, sen beni severdin ve ben seni severdim
ve ikimiz beraber yaşardık
beni seven sen, seni seven ben
ama hayat birbirlerini sevenleri ayırıyor
yumuşaklıkla, hiç gürültü yapmadan
ve deniz kumun üzerinde
ayrılmış sevgililerin ayak izlerini siliyor)
les feuilles mortes se ramassent à la pelle,
les souvenirs et les regrets aussi
mais mon amour silencieux et fidèle
sourit toujours et remercie la vie
je t'aimais tant, tu étais si jolie,
comment veux-tu que je t'oublie?
en ce temps-là, la vie était plus belle
et le soleil plus brûlant qu'aujourd'hui
tu étais ma plus douce amie
mais je n'ai que faire des regrets
et la chanson que tu chantais
toujours, toujours je l'entendrai!
(ölü yapraklar kürekte birikiyorlar,
hatıralar ve pişmanlıklar da öyle
ama benim sessiz ve sadık aşkım
hep gülümsüyor ve hayata teşekkür ediyor
seni öylesine seviyordum, sen öylesine güzeldin ki,
nasıl seni unutmamı istiyorsun?
o zamanlar daha güzeldi hayat,
ve güneş bugünkünden daha parlak
sen benim en tatlı arkadaşımdın
ama ben pişmanlıktan başka hiçbir şey yaratmadım
ve senin söylediğin o şarkıyı
daima, daima duyacağım)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap