15840 entry daha
  • kendisini savunmak için demagojiye gerek olmayan insan.

    kendisiyle ilgili yazdığım bir önceki entry'de belirttiklerime karşı çıkanlar da oldu, katıldığını söyleyen birçok kişi de oldu. entrysine yanıt amacıyla yazdığım metine cevaben marston and son adlı yazardan yeni bir yazı gelmiş. onu da cevaplayacağım. yine uzun olacak maalesef baştan belirteyim.

    öncelikle kelimelerin ne amaçla yazıldığını irdelemek gerekir. ben kendisi hakkındaki ithamları yanıtladığım yazımda, sözkonusu yazıyla ilgili sadece iftira yumağı deyip bıraksaydım, bunun bir demagoji olduğunu kabul edebilirdim. karşıdaki yazı iftira bile olsa, sonuçta bir yazı var. buna sadece iftira deyip geçsem tamam. ben bunun içini boş mu bırakmışım, iftira deyip geçmiş miyim? hayır. büyük çoğunluğu varsayımlara dayanan, bu varsayımların da tamamının kişi hakkında olumsuz intibaya varılacak şekilde yapılması açıkça iftira atmaktır. bahsi geçen yazıda birkaç ifade var ki, "bu adamı nasıl suçlu çıkarabilirim" düşüncesiyle yazıldığı açık. şimdi tekrar konuya dönelim.

    bu arada dileyen dilediği ana başlığı okuyup geçebilir. kimseyi zorla okutmuyoruz. karalama yaparken iyi, olayın aslını anlatınca ehehe aykut sen misin. canı isteyen boş başlıklarda gününü doldurabilir.

    - takım içi ağırlık meselesi -

    öncelikle ben kendisi için, "takım içinde ağırlığı olmayan adam nasıl 29 gol atsın" demedim. bunu baştan belirteyim. tam aksini söyledim. sakaryaspor'dan parlayan yıldız olarak gelmiş, ilk maçlarından itibaren gol makinesi olarak başlamış bir adamın, takım içinde sırf yeni diye ağırlığı olamaz mı diye sordum. geçmişte sıkça örneklerini yaşadık. robin van persie takıma yeni gelmiş, henüz hiçbir şeye imza atmamış biri olarak teknik direktör ile rahatça oynadı. elbette van persie süperyıldız bir oyuncuydu, dünya yıldızıydı, aykut kocaman böyle değildi. ama mevzubahis yazıda, takım içinde ağırlığı olmanın belirtisi tamamen zamana endekslenmiş. ilk senesinde yeni diye etkisi yoktu, son senesinde artık son demleri diye etkisi yoktu denerek tamamen varsayım üzerine hareket edilmiş. gazetelerde yazan her şey doğru mu?

    bu aslında dediğim gibi, çok uzun konuşulacak bir konu değil. çünkü kaynağı bir öznel yaklaşım. yani açıp bakıyorsun adamın şampiyon olduğu senelere, 1989, 1996. biri ilk biri son senesi. ne diyebilirim diyorsun, birinde yeniymiş diğerinde veteranmış ordan yürüyeyim. bunu yanıtlamak için örnekler verdim ben. benim bunu çürütmek için somut delil getirmem mümkün değil çünkü ortada bir şeye dayandırılan iddia yok. yazarın şahsi görüşü var.

    benim de duyduğum pek çok şahsi görüş var bundan farklı olarak. ben bunları yazsam nasıl olur? mesela o dönem fenerbahçe kadrosunun sürekli güç kaybettiğini, sirkülasyon yaşadığını, bu süreçte şampiyonluğun zaten hayal olduğunu, bütün ağırlığın aykut ve oğuz'a bindiğini, o süreçte fenerbahçe ligi ikinci ya da üçüncü bitirdiyse aykut'un oğuz'un emeğine borçlu olduğunu söyleyen insanlar var. o dönemleri canlı izleyen sadece siz olamazsınız herhalde.

    mesela şu da bir varsayım: fenerbahçe alex de souza kaptan olduğu andan itibaren 3 sene boyunca şampiyon olamadı. alex'in kaptanlığı = alex'in takım içinde güçlenmesi. o günden itibaren de şampiyon olamadık desem, güzel bir algı oluşturmuş olurum. oysa 2008 yılında şampiyonlar liginde yarıştığımız için, 2009'da yanlış aragones tercihinden dolayı, 2010'da yanlış daum tercihinden dolayı şampiyonluklar kaybedildi. olayın üstünden uzun zaman geçti diye, alex kaptan oldu biz de uzun müddet şampiyon olamadık, alex takımı karıştırdı dersem, olayı hatırlamayanları kandırmış olurum ama aslında gerçek bu değil. tıpkı bunun gibi, fenerbahçe'nin 89-96 arasında yaşadığı tüm iç sorunları, teknik direktör yetersizliklerini, kadro sorunlarını yok sayıp aykut kocaman'ın güçlü seneleriydi bu yüzden demek bir varsayımdan da öte art niyettir.

    nihayetinde usta ve takıma uyum sağlayan bir teknik direktör olan carlos alberto parreira göreve gelmiş ve fenerbahçe şampiyon olmuştur. bunun aykut'un gücünün azalmasıyla falan ilgisi yoktur. sen takımın başarılı olması için şartları hazırlarsan, takım başarılı olur. gerisi hikayedir. ilk yazımda da anlattığım gibi, dünya kupası şampiyonluğu yaşamış bir parreira ile fenerbahçe şampiyon oldu. oğuz ve aykut ile yolların ayrılmasına küsen parreira da takımdan ayrıldı. parreira fenerbahçe'ye son 25 yıldaki en yüksek puanlı şampiyonluğunu yaşatmış dahi bir hoca. kendisi bile aykut kocaman'ın takımdan ayrılmasına bozuluyor. yani oturup bi düşünelim. fenerbahçe'ye başarılarını yaşatmış, güzel dönemlerini geçirmiş insanların tamamı yanlış hareket ediyor yanlış konuşuyor, sadece tanju ve ali şen gibi hüsranlarla dolu dönemlerin mimarları mı doğru söylüyor? o dönemi yaşayan tek siz değilsiniz tekrar ediyorum. "aykut ve oğuz uğraşırdı diğerleri yatardı, sonra suçu da bunlara atarlardı" diyen pek çok insan var bunu da unutmayın

    - tanju'nun dışlanması -

    ben burda tanju çolakın karakterini kendisiyle şahsi bir meselem olduğu için aktarmadım. yazıda pek çok kez söyledim. yazının dayanağı, olayların taraflarının söylemleri, yazarın şahsi görüşleri, halk efsaneleriyle dolu. siz olayın tarafı olan tanju çolak'ın iddialarını, konunun esas dayanağı haline getirirseniz ben de derim ki, "işte sözlerini peşinen doğru kabul edip hareket etmemiz beklenen adam bu." bundan doğal ne olabilir? siz bizden peşinen tanju'nun beni dışlıyorlar klasiğine inanmamızı bekliyorsunuz. ben de bunları söyleyen tanju'nun nasıl biri olduğunu aktarıyorum. yoksa bana ne araba kaçakçılığından ya da siyasi ihtiraslarından.

    ikinci yazıda sadece tanju'nun ifadeleri değil yazarın kendi gözleminin de bu yönde olduğu söylenmiş. tamam, bu hiç değilse daha elle tutulur. sağlam pabuç olmayan kişilerin ifadelerinden, yazarın varsayımlarına döndük yine. peki ben de türk futbol seyircisinin tanju çolak ve aykut kocamanın oyun stilleri arasındaki farkla ilgili sahip olduğu düşünceyi aktarayım. tanju çolak, son vuruşu 10 üzerinden 9.5 olan, kaleyi gördüğünde affetmeyen, hantal ama sezgileri yüksek, sabit oynamayı seven tam bir cezasahası golcüsüdür. aykut kocaman ise, tanju'ya oranla daha hareketli, defans arkasına sarkmayı seven, yer yer kanatlardan da girebilen, çalım yeteneği tanju'ya oranla daha üst düzey, hareketli bir forvettir. hani hep gözlemlemişsiniz ya, oğuz'un aykut'a daha çok pas attığını. acaba bu çok doğal olabilir mi? oyun tarzlarından doğan pek temel bir olay bu. doğal yani. bugün luka modric aynı takımda forma giyiyor olsa, robert lewandowski ya da romelu lukaku arasından hangisine daha çok pas atar? rıdvan'ın tanju'yu beslemesi çok daha normaldir çünkü tanju bir ceza sahası golcüsüdür. rıdvan bir kanat oyuncusudur. oğuz'un sürekli hareket halinde olan aykut'u daha çok görmesi, statik olan tanju'yu daha çok görmesinden çok daha anlaşılırdır.

    bunlar işin tıpkı sizin yaptığınız gibi kişisel gözlem boyutu. bir de sayısal boyutu var ki bunu yazdım zaten. oğuz çetin birlikte oynadıkları dönemde tanju çolak'a aykut kocaman'dan daha fazla asist yaptığını söylüyor. eğer yalan söylediğini düşünüyorsanız bunu da gözlemlerinizle ispatlarsınız herhalde. adam ne kadar bıktıysa bu söylemlerden, gitmiş sayısına kadar öğrenmiş tanju'ya 22, aykut'a 19 asisti olduğunu.

    - prim meselesi -

    tanju için geçerli olan şey burda da geçerli. ali şen'in kişiliği beni ilgilendirmez. amcam değil dedem değil. ne hali varsa görsün. fakat bahsi geçen adamlarla ilgili temel şahit ali şen ise, ben de ali şen'in sözlerinin güvenilirliğini tekrar hatırlatmak istedim. yalan yere oyuncu bandajlatıp övünçle anlatan bir kişinin, olayın tek şahidi iken pek güvenilir olması beklenmez değil mi?

    aynı şekilde asbaşkan şadan kalkavanın açıklamalarına da yer verdim. sadece ali şen'in kişiliğini aktarmadım. şadan kalkavan'ın anlattığı hikayede prim geçmiyor, bayram öncesi paraları alabilir miyiz takımca deniyor. (bunu da o dönem ağırlığı olmayan aykut yapıyor bu da ayrı ironi) keza oğuz çetin'in ifadesine göre, tff seçiminde şenes erzik lehine oy kullandığı için bu oluyor. ama oğuz'u da olayın tarafı diye şüpheli sayalım hadi. ali şen kendisi bizzat seneler sonra yanlış yaptım, çeşitli sebepler vardı, bence gitmemelilerdi diyor. aykut'a şapka çıkarıyorum, kulübe başkan olacak karakterde gibi farklı sözleri de oluyor. e peki geçmiş mi değişti de prim gibi hoş karşılanmayacak bir meseleye karışmış adamdan şimdi helallik istedim, yanlış yaptım falan diyor. sebebi sorulduğunda tekrar prim demiyor. çeşitli nedenleri vardı diyor. şadan kalkavan'ın açıklamaları da ortada. bu mesele nerden bakarsanız bakın fludur. her kafadan başka bir ses çıkmaktadır. tutup da kesin ve net şekilde bu adamlara primci demek haksızlıktır.

    - konya meselesi -

    aslında bu konuyla ilgili benden sonra yazan yazarımız benim atladığım bir noktaya değinmiş. aynı aykut kocaman, 2015 yılındaki maçta şike şike diye bağıran konya seyircisine maçtan sonra bilezik niteliğinde açıklamalar yapmıştır. henüz daha konyaspor'daki başarılarını yaşamamıştır, yani vazgeçilmez biri değildir konya için. kovulsa kovarlar o açıklamasından sonra. ama bunları düşünmeden çıkıp konya seyircisine, kendi taraftarına karşı konuşmuştur. bunu yapan adamın 2005 yılında da hakemle ilgili konuşmasında art niyeti nasıl arayacağız? bu adam o an inandığı ne ise söylüyor. canı yanan emeği çalınan bir insan olarak konuşuyor. evet bir fenerbahçeli olarak kırılabilirsiniz aykut kocaman'a, belki yazıdaki en haklı nokta budur. keşke öyle konuşup bizi zan altında bırakmasaydı diyebilirsiniz. ama 2015 yılında çıkıp fenerbahçe için konya seyircisine ayar veren adamın, 2005 yılında bunları fenerbahçe'yi zan altında bırakmak için söylediğini düşünmek de art niyettir. o gün benim gibi fenerbahçeliler'in bile keşke olmasaydı dediği bir golden sonra çıkıp bu işin içinde emek veren birinin daha orantısız bir tepki vermesi normal.

    ve şuna da değinmek isterim, aykut kocaman 2010 yılında fenerbahçe teknik direktörlüğüne getirildiğinde taraftarın %90'ının umrunda bile değildi bu konu. girip eski entrylere okuyabilirsiniz. hatta bazı yazarlar vardı zamanında, 2010 yılında aykut kocaman'ın yollarını gözlerken, daum'un ayrılışını beklerken, 3-5 sene sonra "ama konya'da böyle demişti" diyen. eski entrylerini silenler. nedense akıllarına çok sonra takıldı bu konu. yani ne yönetimi, ne taraftarı bunda bir beis görmemiş ve kötü niyete yormamıştı 2010 yılında. bu konular nedense alex de souza ayrılığı sonrasında öfkeli bir grup tarafından ısıtılıp ısıtılıp farklı yansıtılarak insanların önüne konuldu.

    - daum meselesi -

    bunu ilk yazımda uzun uzun anlattım. yine en uzun başlık olacak. çünkü göz göre göre çarpıtma yapılıyor. daum için harcanan paraları söyledim. kulübün her mali yılda ayrı bir transfer bütçesi ayırdığını, 09-10 sezonu için harcanan bütçenin çoktan 30 milyona ulaştığını, devre arası 10-15 milyon euro harcanamayacağını söyledim. aykut kocaman'ın transfere karar veren kişi olmadığını, bu işin aziz yıldırım'dan sorulacağını da ekledim.

    aykut kocaman 2010'da takımın başına geldiğinde, bir önceki sezon 31.5 milyon euro harcayan fenerbahçe, aykut kocaman için 23 milyon euro harcamış. hani daum'a kimse alınmadı, aykut'a birçok adam yığıldı efsanesi için söylüyorum. devre arası daum'a gökhan ünal transferini yapan fenerbahçe, aykut kocaman'a kimseyi almamış. daniel güiza sakatlanıp nisan'a kadar oynamayacağı için mamadou niang alınmış, uğur boral sakatlandığı, roberto carlos ve gökçek vederson ayrıldığı için, miroslav stoch ve caner erkin alınmış. geri kalan issiar dia , ilhan eker , serkan kırıntılı transferleri ise toplam 6.5 milyon euro değerinde. ve transferin son günü joseph yobo alınmış. son gün lotosu oynanıp iyi çıkmıştı.

    yani öyle bir anlatılıyor ki, daum'a hiç kimse alınmadı (ki fener tarihinde en çok yıldız serilen hocadır önüne) , kendisi için hiç para harcanmadı, aykut'a her şey yapıldı. yahu daum göreve gelmiş, 31.5 milyon euro harcanmış. devre arası daha fazla harcayamayız denmiş harcanmamış. aykut'un geldiği sezon başı da bir önceki sezondan daha düşük bir bütçe içinde transferler yapılmış. çoğu sakat ve giden oyuncuların yerini doldurmak için yapılmış. aykut'a da devre arası adam alınmamış. fenerbahçe böyledir. sene başı harcamasını yapar, sene ortası harcama yapmak istemez. bunun birkaç istisnası hariç her zaman böyledir. aziz yıldırım'ın kuralıdır bu. bunu tüm fenerbahçeliler bilir.

    ama hop bunu da aykut'a yükle. aykut olmasa devre arası adam alınacaktı aykut aldırmadı de. bak bununla ilgili de bir soru sordum. geçen sene devre arası tek adam almayan takım fenerbahçe'ydi. 17 takım yaptı, fenerbahçe yapmadı. aykut bu sefer de kendini mi sabote etti dedim. bir cevabı var mı? yok. moussa sow ve nicolas anelka dışında fenerbahçe tarihinde devre arasında hangi fantastik transferi yapmış? bunlardan da biri daum'a diğeri aykut kocaman'a. kardeş payı. ağlamasın daum sonra.

    o kadar düz mantıkla bakılıyor ki. kulüp devre arası adam almamışken sene sonu nasıl adam aldı diye. e aragones'e de devre arası adam alınmamıştı, daum gelince 31 milyon harcandı. allah allah bak şu işe. aragones'e de mi komplo kuruldu. devre arası adam almayınca demek ki bi daha kimseyi almayacaksın. böyle saçmalık mı olur? aziz yıldırım bu. sene başı harcamasını yapar. sene ortası harcama yapmaz. bu böyledir yahu. kaç kere yazmam gerek. bundan sonra da akla ziyan komik bir iddia çıkıyor. madem transferde falan hiç rolü yoktu yattığı yerden para kazanmak için mi sportif direktör oldu diye. real madrid'de de transferlere florentino perez karar verir. o zaman tüm sportif direktörleri yatmaya geliyor. böyle mantık mı var? sportif direktör tranfer mi yapar? sportif direktörün görevi futbol takımının taleplerini ihtiyaçlarını yönetime bildirmek, çoğu zaman basına açıklama yapan kişi olmak, teknik direktörün üstündeki yükü azaltan kişi olmaktır. ki aykut da bunu çok iyi yapmıştır. baksanıza, şampiyonluğu veren daum, suçlu çıkan aykut. daha ne yapsın aykut?

    aziz daum'un transferlerine karışmıştı yani o paranın tamamı daum'un isteği doğrultusunda harcanmadı. evet doğru. buna yalan diyecek halimiz yok. bu dürüstlük bizde var. e tamam da aykut için olmadı mı bu? aykut geçen sene 7-8 tane forvet istedi, roberto soldado alındı. sonra küfürü yine aykut yedi. fener'de hangi hocanın tüm istekleri olmuş ki? devre arası transfer istiyordu, stoper istedi. yönetim çıkıp adama taraftar tepki gösterir stoper alırsak demiş. sonuç? saçma sapan goller yedik şampiyonluk giti, küfürü aykut yedi. diğer hocalar sözkonusu olunca ligdeki şaibeleri konuşun, yönetimin iş bilmezliğini konuşun, tüm olumsuzlukları konuşun. ama aykut sözkonusu olunca yönetim harika, hakemler dört dörtlük, saha dışı hiçbir etken yok, tüm sorumlu aykut. bırakın şu tutarsızlığı abi, rica ediyorum.

    daum'un yerine geçmeyeceğim konusunu da ayrıntısı ile açıkladım. siz bir açıklama yaparsınız, niyetinizi belirtirsiniz. ama hayat şartları sizi başka yere götürür. aziz yıldırım göreve daum ile devam edecekti, bunu aykut mu engelledi? adam şampiyon olamayan hocayı kovuyordu o güne dek. daum kovuldu. bakın, her olay zamanın şartlarına göre değerlendirilir. 2010 yılı mart ayında fenerbahçe için işler iyi gidiyordu. şampiyonluk ve kupa geliyordu. aykut kocaman da hayatından memnundu ve sportif direktörlük yapıyordu. sonra işlerin rengi değişti. takım sıfır kupayla sezonu kapattı. daum, aziz yıldırım'ın gazabına uğradı. o gün oluşan havayı okumak için, henüz entrysini silmeyenlerin yazılarına bakın. tüm camianın beklentisi aykut kocaman'ın göreve gelmesiydi. antu anketine bakın, taraftarın %75'i aykut kocaman'a güveniyoruz demiş. fenerbahçe taraftarı böyledir. bana taraftarımı baştan öğretmeyin. fenerbahçe taraftarı daum şampiyon olamaz, daum gitsin aykut gelsin der, sonra aykut'u beğenmezse daum'un altını oymuştu der. o güne geri dönün, 10 taraftardan 1 tanesi daum'un açıklamalarına itibar etmiştir. ama daha evvel de söyledim, ne zaman ki taraftarın kutsalı olan alex gitti, bu daum'un açıklamaları elden ele gezdirildi. e ne oldu geçmiş mi değişti? o gün altımı oydu derken herkes daum'a abi hadi ya diyordu, sonra vay anasını oldu taraftar. fenerbahçe taraftarı böyledir, yanardönerdir. herkesin geçmiş söylemleri ortada. daum ikinci kez eline yüzüne bulaştırmıştı ve herkes daum'un gitmesini aykut'un gelmesini istiyordu. aykut oraya kendi kuyu kazdığı için falan değil, fb camiasının ivmesi o yönde olduğu için geldi. herkes üstünde uzlaştı. senelerdir yabancı hocayla çalışan taraftarın da eski bir futbolcusunu orda görmeye dair bir özlemi vardı. bu böyledir. geçmiş değişmez. işler sonradan değişince "aa bu daum'a böyle yapmıştı" oldu ama biz buna yanardönerlik diyoruz.

    ayrıca hikmet karamanın açıklamasına verilen kaçamak cevap da güzelmiş hahah:) hikmet karaman açıkça söylemiş işte. daum ben görevdeyken görevi kabul etmiş, aykut hoca etmemiş demiş. yetmiyor mu? daha geçen hafta milli takım sorusu sorulduğunda, "görevdeki hoca varken böyle bir soruyu siz de sormamış olun ben de duymamış olayım" dedi. he bu da mı yetmiyor? bu takımla 75 puan toplarım haberine yalanlama geçti. "fenerbahçe yeni yapılanmadadır, sabredilmelidir, ben görevdeki bir antrenörle ilgili konuşmam" dedi. ha bu arada daum ne dedi mevcut fenerbahçe için? 8 puan farkı kapatır şampiyon olurum

    daum'un da kişiliğini boş yere anlatmıyoruz yani. kendisinin aklı bu işlere iyi çalıştığı için kişi kendinden bilir işi diyoruz. e tabi verecek cevap olmayınca hemen konuyu sulandırın.

    - alex meselesi -

    yazıya girmeden önce yazının en komik noktasını peşinen söyleyim:
    " evet, aziz, alex'e "bu takima elenmek icin sana ihtiyacim yok, topla bavulunu" demistir... aykut ise bunun ardindan alex'in takimda kalmasini isteyen yonde ifadeler kullanmistir alex'e karsi... zira olay aziz'in klasik bir ofke nobetinden ibarettir... baskanin orada alex'i gondermek gibi bir plani olmamistir... aykut bu olaya sazan gibi atlayip "evet baskanim, bence de gonderin" deseydi asil bir anda simsekleri uzerine cekecegini biliyordu... zira o durumda aziz'in"sana noluyor, benim bu takima elenmek icin sana da ihtiyacim yok merak etme" demesinin ne denli kuvvetle muhtemel oldugunu onun yaninda calisan herkes bilir... aykut'un o esnada yaptigi da politikadan ibaret..."

    arkadaş bu nasıl bir teoridir? bu adam ne yapsa siz iyi niyetine inanırsınız acaba? aziz böyle bir şeker krizine girdiği günde alex'i göndermişti hatırlarsanız. bu seferki şeker nöbeti sizi ikna etmemiş anlaşılan. alex'in kitabında geçtiği üzere nedense aziz alex'e bu sözü ilk kez söylemiş fb kariyerinde. öyle klasik bir şeker nöbeti falan değil. ama işin içinde aykut var. aykut aziz'i ikna etmiş. alex'in kariyerini 2 sene daha uzatmış. efsane sezonunun yaşanmasına sebep olmuş. bunlar hiç kabul edilir mi? ver baba hemen teoriyi. "aykut aziz'in ciddi olmadığını biliyordu, tamam gönder dese kendi kovulurdu. onu göze almadı"
    harbiden ne diyebilirim ben?

    aykut kocaman'ın alex'i 100 maçta sadece 3 kez kendi kararıyla oynatmadığını yazdım. geri kalanların sakatlık, ceza, ztk alt tur maçları olduğunu yazdım. 84 maçta ortalama 78 dakika süre aldığını yazdım. daha bu oynatmama olayı ile ilgili ne yazabilirim ki?

    bir teknik direktörün en doğal hakkıdır oyuncuları rotasyona sokmak. ki aykut kocaman kafasındaki sistemi saklamıyor. adam "ben klasik 10 numaralı sisteme" karşıyım diyor. alex'le kişisel bir olayı olmadığını yukardaki sizi tatmin etmeyen anıdan biz anlıyoruz. adamın olayı sistemsel. ilk geldiğinde de alex'e kafayı taktığı için değil takım nasıl farklı sistemlerle oyanyabilir diye deneme yapıyor. bunu söylemeyi pek sevmiyorum ama maalesef ortadoğuluyuz. bu olaylara profesyonel bakamıyoruz. teknik direktör yeni bir sistem denedi mi hemen aklımız kumpasa falan kayıyor. aklımız böyle çalışıyor yapacak bir şey yok. seviyoruz arabesk sosunu.

    zinedine zidane , real madrid'e geldiğinde cristiano ronaldo gibi dünyanın en iyi 2 oyuncusundan birini bolca rotasyona soktu. birçok kez onu oynatmadığı ve oyundan çıkardığı maçları kaybetti. bunu yaptı ama kimse altında art niyet aramadı. çünkü orası profesyonel dünya. ronaldo'nun 32 yaşında olduğunu, bazen dinlendirilmesi gerektiğini, daha önemli maçlar için sakladığını söyledi ve konu kapandı. öyle de oldu, ronaldo çıktı önemli maçlarda gollerini attı. diri kaldı, zinde kaldı. bunu hocasının kendi iyiliği için yaptığını idrak etti. eğer alex de ispanya'da oynasa bunu yapardı. ama bizim ülkemiz arabesk. alex de uyum sağlamış. 80. dakikada oyundan çıksa yüzünü buruşturuyordu. bir teknik direktörün bu hakkı da mı yok ya?

    32 yaşındaki ronaldo rotasyona girebildi, ama 33 yaşındaki alex için bunu kabul ettiremedik maalesef. galatasaray maçında oynamama hikayesini yazdım? daha üstüne ne ekleyebilirim. adam sakat olduğu halde oynarım demiş beşiktaş maçında, oynatmışlar. hem maç gitmiş, hem alex kötü oynamış, hem sakatlığı ağırlaşmış. bütün hikayenin olayı bu zaten. adam fazla oynamak istiyor. 60 dakka oynaması gerekiyorsa 75 dakka istiyor, 75 dakka oynaması gerekirse 90 dakka istiyor. galatasaray maçında da bu riski almamış aykut kocaman. çoğu hoca bunu yapardı. bir art niyeti olsa gider bjk maçında da oynatmazdı alexi.

    - medya olayı -

    bu olayı uzunca konuşmayacağım. yorumcuların aykut kocaman'a sözlerini esirgemediği konusunda anlaştıysak geriye muhabirler kalıyor. muhabirler konusunda da söylediğimi tekrarlıyorum. bütün fenerbahçe hocaları göreve geldiğinde başta ahmet ercanlar olmak üzere tüm muhabirler övgüler yağdırır. samandıra'da çok farklı bir hava var yazarlar. inanmayan baksın. ama işler kötü gitmeye başlayınca evet eleştirirler. aykut kocaman'ı o kadar eleştirmezler çünkü aykut kocaman hiçbir zaman takımı 15. sıraya sabitlememiştir, hiçbir zaman dick advocaat gibi idmanları yardımcılarına bırakıp memleketine gitmemiştir. belki de bu yüzden o kadar eleştiri almamıştır.

    son olarak:
    hakkındaki veri hırsızlığı gibi ağır suçlama için şu anlık sessiz kalıyorum. bu hayatta öğrendiğim bir şey varsa büyük konuşmamak. bu olaylar hakkında neden konuştum? çünkü olayların nasıl yaşandığını biliyorum. yalan olduğunu biliyorum. rahatça konuşurum. geçmiş değişmez. ama şu anki olay çok taze. bütün tarafları ayrıntısıyla dinledikten sonra yorum yaparım. çünkü bu olayda insan onuru sözkonusu. eğer aykut kocaman hatalıysa da hatasını söylerim. bu konuda tereddütlü davranıyorum. bunu anlamamanız normal çünkü bir şahısla kavga eden diğer şahısların tüm iftiralarını buraya yazarken hiçbir vicdani ağırlık hissetmiyorsunuz. yalan olduğunu ben biliyorum ama sizin için sorun yok. aynı şekilde şu an kendisine hain dediğiniz olay çok farklı bir yöne de gitse, hiçbir bağlantısı da çıkmasa sizin için bir sorun olmayacak. geçmişte attığınız iftiralara bir yenisi daha eklenmiş olacak sadece. bense kendisine güvensem bile olay netleşmeden ne savunucu ne saldırgan bir yorum yaparım. kimsenin hakkına girmek istemem.
6104 entry daha
hesabın var mı? giriş yap