5 entry daha
  • kitapta en sevdiğim yan şu oldu: kitapta yalanlar söyleyerek para kazanan bir adam var: kozan. karşısına gelen fransız çiftten erkek olanı, nasıl bu kadar iyi, hemi de aksanlı, fransızca konuştuğunu soruyor. kozan bu soruyu cevaplamadan geçiştirmenin bir yolunu buluyor. sorunun cevabınıu bir süre bize de söylemiyor hakan günday. ve ben bu süre içinde kendimi o saf, köylü fransız gibi hissediyorum. bilmez ve asla öğrenemeycek. böle bir herife yalvarsan da söylemez ki sana bu tip şeyleri.

    ama hakan günday okuyucus olmanın ayrıcalığı, adamın, herkese yalan söyleyen, ve hem de çok iyi yalan söyleyen kozan'ın hikayesini öğrenebilmekte. sanırım bu h.g'da sevdiğim, şu minik ve steril hayatımda asla birraya gelmediğim, belki de gelmeyeceğim, dolayısıyla ne kadar merak etsem de sırlarını asla ve kat'a öğrenemeyeceğim insanların sırlarını bana anlatması.

    ahmet altan misal, çok iyi anlatıyor duyguları, ama bilmediğimiz birşey anlatmıyor. çok iyi anlatıyor sadece.
    orhan pamuk misal, çok iyi gösteriyor her yeri, ama bilmediğimiz birşey betimlemiyor. çok iyi betimliyor sadece.
    bunlar basit örnekler, ancak hakan günday'ın farkını ortaya koymak için yeterli: yazar, okurun merak ettiği ve asla öğrenemeyeceğini bildiği, yazılı olmayan şeyleri ortaya döküp anlatmakta çok başarılı.

    sanırım iyi bir kitap, iyi bir film de, bu yüzden iyi oluyor... malafa bu açıdan iyi bir kitap*
123 entry daha
hesabın var mı? giriş yap