42 entry daha
  • hidetaka miyazaki'nin "dark souls'a ayarlanabilir zorluk seviyesi gelsin" diye kampanya başlatan arkadaşların sesini duyduğunun ispatı gibi olan oyun. hayır zorluk seviyesi yok ama bu oyun herhangi bir soulsborne oyunundan çok daha kolay (bu kolaylık mevzusuna en sonda biraz daha detaylı değineceğim).

    hakkında, hikaye ile ilgili spoiler vermeden sadece mekaniklerinden bahsederek başlangıç rehberi tadında bir şeyler karalamak istiyorum:

    öncelikle şunu belirteyim, tüm item ve mekaniklerin ismini kafama göre yazıyorum. sonra bana "vay onun adı buydu" diye gelmeyin. hem oyundaki ismiyle yazsam, henüz oynamamış arkadaşların kafası daha çok karışabilir.

    şimdi.

    sevgili souls-severler; bu bir soulsborne oyunu değil. soulslike bir stealth aksiyon oyunu. dark souls - bloodborne ile sekiro'nun benzerlikleri bir elin parmaklarını geçmiyor. hatta hollow knight bile bir noktada sekiro'dan daha çok benziyor dark souls'a.

    rpg mekanikleri tamamen kaldırılmış. karakter yaratma olayının olmadığını zaten biliyorduk ama silah ve zırh toplama (veya değiştirme), karakter statları gibi şeyler de yok.

    oyunun başında kılıcımızı alıyoruz elimize ve o kılıçla bitiriyoruz oyunu. zaten zırh diye bir şey yok. bunun yerine protez kolumuza kazandırdığımız özellikler var. sağdan soldan bulduğunuz eklentileri kolumuza takarak ekstradan bir silah kazanmış oluyoruz fakat bunların kullanımı da sınırlı. yine dağda bayırda bulabildiğimiz bez bebekler sayesinde kolumuzun özellikleri için "kullanım sayısı" edinebiliyoruz. bununla uğraşmak istemezseniz de bonfire'lardan çok cüzi bir miktarda soul karşılığında satın alabilirsiniz.

    evet bonfire'lar aynen mevcut (bu oyunda isimleri farklı olsa da ben yine bonfire diyorum) fakat yine kullanımlarına, oyunu kolaylaştıracak bir kaç dinamik eklenmiş durumda. öncelikle dark souls'daki "homeward bone" benzeri bir eşyaya sahibiz ve oyunun başında aldığımız bu eşyanın kullanım limiti yok. istediğiniz yerde, istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. buna ek olarak ikinci bonfire'ı açtığımız andan itibaren fast travel da aktifleşmiş oluyor. protez kolumuzun bu eklentileri hariç (ki zaten bunlar da 7-8 taneydi sanırım) tüm satın alımlarımızı, skill açma işlemlerimizi vs. bonfire'lardan yapabiliyoruz.

    kolumuzdaki eklentiler ise kalkan kırmaya yarayan bir balta, kalkan özelliğine sahip bir şemsiye, shuriken fırlatan küçük bir arbalet... gibi şeyler ve yine az önce de söylediğim gibi bunları kullanması sınırlı.

    oyunda stamina yok. istediğiniz gibi koşun, hoplayın, zıplayın, kaçın. yalnızca düşmanların vuruşlarını blokladığınızda dolan bir stamina barı var ve o da sadece blok yaparken görünür oluyor. dövüş mekaniği de bunun üzerine kurulu zaten. dövüşler büyük oranda "düşmanın blok staminasını (?) bitir ve son vuruşu (death blow) yap" üzerine kurulmuş ve parry yapmanın önemi artmış. parry mekaniği artık düşman vuruşunu yapmadan hemen önce blok tuşuna basıldığında çalışıyor ve başarılı bir parryden sonra denginiz olan düşmanlara death blow yapabiliyorsunuz.

    backstab gibi şeyler yok. yani var ama combat sırasında yok. backstab, düşmana gizlice yaklaşabilirseniz teklemenize yarıyor. yine stealth konumdayken görünmeden düşmanların üzerine atlayabilirseniz de aynı mekanik çalışıyor. oyunda full stealth gidebiliyorsunuz. kolunuzdaki halatlı kanca sağolsun (bunun kullanım limiti yok ve arkham serisindeki batclaw gibi çalışıyor) "bazı maplerde" rahatlıkla düşmanların aralarından akıp gidebiliyorsunuz. kancanız aynı zamanda mapi daha özgürce dolaşmanıza yarıyor ve keşif hissini coşturan ögelerden birisi haline geliyor çünkü artık seçilebilecek daha çok rota var (çatılar falan).

    gelelim en önemli mekaniklerden birine. ölüm. malum bu bir from software oyunu ve bol bol öleceksiniz. oyunda bir kez ölmeniz halinde siz yerde yatarken iki seçenek sunuluyor: öl veya diril. ölmeyi seçerseniz, son bonfire'dan itibaren topladığınız tüm xp ve paranın yarısına veda edip bonfire'a dönüyorsunuz. yok dirilmeyi seçerseniz, bir kereye mahsus olmak üzere oyun sizi diriltiyor ve hiç beklemeden tekrar kalkıyorsunuz (hatta sizi öldü diye bırakıp arkasını dönmüş giden düşmana gizlice yaklaşıp vurabilirsiniz). oyunda dirilebilmek için "dirilme barınızın" dolu olması gerekiyor. iki adet dirilme barı var; birisi bonfire'da dinlendiğinizde doluyor, diğeri ise düşman öldürdükçe. peki öldüğünüzde dirilmeyi seçerseniz hangi bar boşalıyor? bonfire'da dinlenince dolan bar boşalıyor ve diğer bar da kullanılmaz oluyor, ta ki gidip bir düşmana son vuruş (death blow) yapana kadar. daha sonra yine ölünce dirilme seçeneği çıkıyor ve dirilme mekaniğini tekrar kullanabiliyorsunuz. bahsetmek istediğim diğer detay ise; dirilmeniz durumunda dirilme barınızı dolduramadan tekrar ölürseniz oyun bu sefer xp ve paranızın yarısını alıp sizi son dinlendiğiniz bonfire'a atıyor. burada da yine küçük bir kolaylık eklenmiş: %30 gibi bir şansla hiçbir şey kaybetmeyebiliyorsunuz. evet şansa bağlı olarak tanrılar halinize acıyor ve öldüğünüzde sizden xp veya para almıyorlar. bu yüzde, oyunun başında 30 iken sonradan bulunan itemlerle falan değişiyor. şu ana kadar hiç başıma gelmese de, bir bölgede çok sık ölmeniz durumunda da bazı ilahi dengeleri bozmuş olduğunuzdan bölgeye bir hastalık yayılıyor ve bazı npc'lerin sizinle diyaloğa girmeyi reddetmesine, bazılarının tamamen ortadan kaybolmasına ve yukarda bahsettiğim yüzdenizin büyük oranda düşmesine sebep oluyor.

    imza mekaniklerden birini daha kaldırmış from software ve oyuna pause eklemiş. diğer tüm oyunlarda olduğu gibi pause yapabiliyorsunuz artık.

    dikkatimi çeken bir diğer unsur da loot mekaniği. artık etkileşim tuşuna basılı tutunca minik bir girdap oluşturuyoruz ve etraftaki tüm cesetlerin üzerindeki itemler ile coinler otomatik olarak toplanıp geliyor. hemen hemen her düşmandan bir şeyler düştüğünü göz önünde bulundurursak, geliştiriciler de boktan survival oyunlarındaki gibi ortamdaki her cesedi ayrı ayrı lootlamanın oynanışı sekteye uğratacağını düşünmüş olacaklar ki böyle bir çözüm bulmuşlar. başta biraz yadırgadım ama dediğim gibi her cesetten bir şeyler çıkıyor. bunun ameleliğini yapmaktan iyidir.

    son olarak kendimizi nasıl upgrade ediyoruz, ondan bahsedeyim.
    protez kolumuzun eklentilerini haritadan topladığımızı söylemiştim. kolumuzdaki bu silah ve araçlardan aynı anda sadece üç tanesini kullanabiliyoruz ama bu üçlüyü pause menüsünden değiştirebiliyoruz.

    skillerimizi, topladığımız soullar ile dolan xp barımız sayesinde açabiliyoruz. yani bu oyunda soul dediğimiz şey aslında düz xp. bunu belirtmekte neden bu kadar geç kaldım bilmiyorum ama durum bu.
    skill ağaçlarını, oradan buradan topladığımız textbooklar sayesinde açıyoruz (yani yeni bir textbook buldunuz, 8-9 skilli yeni bir skill ağacı ekleniyor oyuna) ve bu skill ağaçları da çok dallanıp budaklanmıyor. hatta içlerinde pasif skiller de var. son derece sade hazırlanmış skill ağaçları.

    estus flask yerine geçen health potumuzu, yine sağdan soldan bulduğumuz tohumları ana üssümüzdeki (firelink shrine) doktor hanım ablaya götürerek upgrade ediyoruz.

    vurduğumuz hasarı ve hp barımızı ise yine her mapte sınırlı sayıda olan boncukları toplayarak arttırıyoruz. bunun için de ana tapınağımıza gitmeye gerek yok. bu ve bir çok şeyi bonfire'da halledebiliyoruz. hatta yukarda belirttiğim gibi health potlarımızı yükseltmek ve kolumuzun yeni eklentilerini taktırmak dışında gitmenize gerek kalmıyor buraya.

    ben şahsen bu mekanikleri rahatça benimsesem de içimde bir burukluk mevcut. bu türü sevenler bilir, souls serisi zor değildir aslında. oyunun zorluğu mekaniklerin içine yedirilmiştir. toplanan soulların kaybedileceği düşüncesinin oluşturduğu psikolojik baskı, labirentimsi ve sürprizlerle dolu level dizaynı, oyunun diğer oyunlardaki gibi "gel sana side-mission vereyim. al haritana işaretledim, git şunu yap" demeyen ve elinizden hiç tutmayan kendine has yapısı seriyi özel kılıyor. souls serisi söz konusu olduğunda "zor" denilerek bahsedilen şey, oyunun bizzat tamamının keşfedilmeye açık olması. sadece mapleri değil seviye atlama sistemi, itemların kullanımları ve özellikleri gibi bir çok detayın keşfedilmeye tamamen açık olmasından dolayı bambaşka bir dünyada hissediyor insan kendini dark souls oynarken. çünkü deneme yanılma yöntemiyle ve biraz da farm yaparak combatı pekala kolaylaştırabiliyorsunuz fakat bir souls oyununa detaylı bir şekilde hakim olmanız yıllarınızı alır.

    işte sekiro'da bunlar eksik. oyun çok daha arcade bir yapıda. komple dark souls re-skini olmasını beklemiyordum ama yine de aldığım tüm itemler için, açtığım tüm skiller için, tanıştığım her npc için, menüdeki her bir sayı için ayrı ayrı bilgilendirme mesajları (tutorial) çıkınca insan biraz bozuluyor.

    yine de böyle kabul etmekte bir sakınca görmezseniz (gerçi niye göresiniz lan yepyeni bir oyun işte) sekiro güzel bir oyun. soulsborne serisine aşina olmayan arkadaşlar için de güzel bir başlangıç olabilir.
375 entry daha
hesabın var mı? giriş yap