100 entry daha
  • eskisi kadar oyun oynamıyorum ama dark souls ve tenchu oyunlarını komple oynamış biri olarak, bu oyunu görmezden gelemezdim. geçen cuma gecesi başlayıp, bu gece bitirdiğim oyun oldu. öncelikle oyunun çıkış hikayesini anlatayım. çünkü bu oyunun ortaya çıkışı, devil may cry'ın çıkış hikayesine çok benziyor. orda capcom resident evil serisine devam oyunu yapayım derken, bakıyorlar ki yaptıkları oyun, resident evil oyunlarından farklı bir şey oluyor. ordan devam ettirip, dmc serisini ortaya çıkartıyorlar. bu oyunda başlangıçta yeni bir tenchu oyunu olarak düşünülmüş. ancak sonrasında from software daha fantastik bir oyun yapmak istemiş. bunun sonucunda da ortaya tenchu'dan ilham alınan, souls esintilerinin olduğu sekiro shadows die twice oyunu ortaya çıkmış. bu bilgiyi vermek istedim çünkü sözlükte oyunu sadece souls oyunlarına göre yanlış bir şekilde eleştirenler var. bu tür bir gizlilik oyununda stamina olmaması veya kılıcın değişmemesi, eksiklik olarak görülmemeli. adamlar bu tür özellikleri oyunun ruhu bozulmasın diye koymuyor. öbür türlü kılıcı en iyi kılıçlarla değiştirir, staminayı itemlerle artırır, op bir karaktere bürünürdüm. sonucunda da gizlilik filan hikaye olurdu.

    oyuna gelirsek, oynanış olarak baştada ima ettiğim gibi tenchu/souls karışımı bir oynanış tarzı var. mesela grappling hook mekaniği direk tenchu serisinden alınıp, biraz daha geliştirilmiş. bu mekanik sayesinde tıpkı tenchu'daki gibi ağaçlara, çatılara veya yüksek bir tepeye çıkıp, gizli bir şekilde kill alarak ilerleyebiliyoruz. ayrıca çimlerin arasına veya gölge kısımlarda gizlenip, düşmanlarımızı yine gizlilik içinde "stealth kill" dediğimiz şekilde öldürebiliyoruz. isterseniz bunlara gerek kalmadan da ilerleyebilirsiniz ancak oyun o kadar iyi tasarlanmış ki sizi stealth modunda oynamaya teşvik ediyor. çünkü stealth modunda gitmezseniz, zaten zor olan oyun, daha da zorlaşıyor. oyundaki souls esintilerini en fazla hissettiğiniz yerler boss savaşları olmuş. geniş bir mekanda değişik atak tiplerine ve ritmine sahip bosslarla savaşıyorsunuz. ancak bu bosslar bana biraz souls tatmin ediciliğinden uzak geldi. yani bir fume knight, midir, ornstein and smough, nameless king, orphan of kos gibi ilk oynayışta, oyundan soğutacak bosslar yok. tabi bunda souls oyunlarına saatler gömüp, sabır konusunda nirvana'ya erişmemin de etkisi olabilir. yani 10 kere ölüp baştan başlamak, from software oyunlarında çok koymuyor. çünkü işin sonunda o boss'u kestikten sonraki tatmin edicilik, 10 kere ölüp de çektiğin sıkıntıyı unutturuyor. burda boss tatmin ediciliği kişisel bir şey ama oyunda şüphe duymadığım tek majör eksiklik, bossların hikayeleri souls oyunlarındaki kadar dolu değil. mesela dark souls 3'teki nameless king'in hikayesinden iyi bir film çıkartırsınız. ancak bu oyundaki bosslarda, hikaye anlamında böyle bir doluluk yok.

    oyundaki souls ve tenchu serilerinden ayrı olarak yapılmış en orijinal kısım ise kesinlikle ölüm mekaniği üzerine olmuş. öldükten sonra ölmek ile dirilmek arasında seçim yapabiliyorsunuz. oyunda çok fazla öleceğiniz için bu seçimleri yaparken rastgele değil de stratejik düşünerek yapmalısınız. ölüm seçimi, bir nevi "true death", altın ve xp'niz'i unseed aid aktif değilse yarıya iniyor. üstüne sizi souls oyunlarındaki bonfire tarzı idollerin yanına bırakıp, oyundadragonrot denilen bir hastalığın ortaya çıkmasına sebep oluyor. eğer dirilmeyi seçerseniz, savaşa öldüğünüz yerden devam edebilir, sizin öldüğünüzü düşünen düşmana arkadan saldırabilirsiniz. bunun üstüne dirilmeyi seçerek altın ve xp kaybı da yaşamazsınız. ancak böyle bir avantajın, işi zora sokan bedeli de from software oyununda tabiki olacak. oyunda dirilmeyi seçtikten sonra idollere uğramadan tekrar ölürseniz, yine dragonrot denilen bir hastalığın yayılmasına sebep oluyor. bu hastalığın yarattığı dezavantaj ise oyunda sürekli ölerek dragonrot hastalığını ne kadar yayarsanız, haritada bu hastalığa yakalanan npc'lerle iletişiminiz bozuluyor, doğal olarak xp kazanmakta zorlaşıyor.

    ek olarak şunu söyleyim, hani souls oyunları ve sekiro çok zor filan muhabbeti yapılıyor. aslında from software oyunları başlangıçta acımasız başlar. ancak oyuna emek sarfeder, sabır gösterirseniz belli bir saatten sonra akıp giden bir oyuna dönüşür. öyle baştan itibaren ubisoft ve ea'nin çıkardığı oyunlar gibi nereye gideceğini işaretlerle gösteren, görevleri liste halinde veren hazır bir durum yok. siz oyuna ne kadar zaman ayırırsanız, oyun o kadar ödüllendiriyor.

    sonuç olarak souls oyunlarının hayranı, zamanında tenchu oyunlarını oynamış biri olarak ben bu oyuna bayıldım. eskiden bioware oyunlarına müthiş bir güvenim vardı. bunda baldurs gate serisinin etkisi büyük ama bioware işin içindeyse, o oyun kesin iyidir kafasındaydım. artık bu oyunla birlikte bioware'in yerini from software aldı. bu adamlar son yıllarda o kadar yenilikçi ve kaliteli oyunlar yapıyor ki yaptığı oyunlar sadece bir oyun değil, bir tür olarak oyun dünyasında yerini alabiliyor. mesela souls oyunlarından sonra souls-like dediğimiz bir tür oluştu. sekiro'nun da bu çapta başarı sağlamasa da ölüm mekaniğinin, oyun dünyasını etkileyeceğini düşünüyorum. neyse lafı daha fazla uzatmayalım. souls oyunlarını oynamış arkadaşlar, sekiro'yu zaten oynar. burdan souls oyunlarını oynamamış arkadaşlara, sekiro'yu oynamaları için bir neden sunayım. bu oyunu oynarsanız, oyun dünyasına bakış açınız sekiro'dan önce, sekiro'dan sonra olarak değişecek, bence bu tecrübeyi yaşamalısınız.
317 entry daha
hesabın var mı? giriş yap