74 entry daha
  • uzun süredir bu kadar keyifli bu kadar 1 dakikası, 1 sahnesi bile boşa harcanmamış ve beni yerlere kocaman kahkahalarla yatırıp kıvranarak güldüren bir şey izlememiştim. malum son dönemlerde takip ettiğim diziler beni sürekli hayal kırıklığına uğrattıkları için bu şeyleri izlerken esas amacı hep unutuyoruz "eğlenmek" ve gerçekten çok eğlendim. tadına doyamadığım için bugün tekrar izliycem.

    --- spoiler ---

    michael sheen ve david tennant arasındaki ten uyumu muhteşem. evet ten uyumu. michael sheen galiba hayatı boyunca aradığı rolü bulmuş o ne sevimliliktir, ne ponçikliktir. yanaklarını sıkasım gelip sıkamadığım için içimde ukde kalarak izledim... hatta dizi yayınlanmadan önce herkes başka bişey konuşurken öyle bir performans ortaya koymuştur ki dizi izlendikten sonra michael sheen daha çok konuşulur oldu. david ve jon hamm'e nazaran.

    david tennant da sanırım doctor'dan sonra böyle her istediğini yapabileceği, yeri gelince groteskleşebileceği bir rol bulunca tadını çıkarmış. yiğidim o yılan gözleri bile yakışmış ve bu adam kesinlikle yaşlanmıyor. (allah bir daha david'e amerikan aksanı yaptırtmasın vallahi ziyan zebil) david'i bu kadar özlediğimi bilmiyordum resmen damardan damardan aldım kendisini iyi geldi bana. (ilk bölümdeki ve 4. bölümdeki doctor who göndermelerinin canını yerim durdurup 5 dk güldüm anırarak)

    --- spoiler ---

    daha yazıcam hele şu 2. turu da bir döneyim.....

    edit: geldiğinden beri her haftasonu düzenli olarak 1 doz aldığım, 6 saatlik film oldu resmen dizi. en iyi bölümü de 3. bölüm bence. aziraphale ve crowley'nin arkadaşlıklarının geçmişini görmek muazzamdı. paris'te arizaphale giyotine gitmeden önce yetişen crowley'e öyle bir bakışı var ki seni yerim yerim. melek olan aziraphale'in kıçını sürekli iblis olan crowley'nin kurtarması. e yani kötü olan o, kötülüğü onun yapması lazım. kilisede parmak ucunda sekerek yürüyen crowley'e çok güldüm ama.

    çalıştıkları "ofisler" birbirlerine düşman olsa da bu ikisi asla birbirlerine düşman olamıyorlar işte. ikisi de dünyayı o kadar çok seviyorlar ki biri çok hızlı değişen dünyaya aynı hızda ayak uyduruyorken diğeri daha sakin, klasik ama olduğu yerden memnun. azriaphale'in kendisinin mucize bir yaratık olması ama sihirbazlığının çok kötü olması ama bunun için çok tatlı bir heyecan duyması, crowley'nin bundan gerçekten irite olması... o ince ince yapılan bazen de kör gözüm parmağına yapılan göndermeler... izledikçe yeni bir şey keşfediyorum. the war olan ablanın amerikan aksanı konuşması mesela... gabriel'i oynayan jon hamm'in gözlerinin mor olduğunu 2. izleyişimde fark ettim. uzun zamandır ilk defa bir diziyi anlatırken neresinden başlayacağımı bilmeyecek kadar sevdim.

    aziraphale ve crowley hiçbir şeyi doğru beceremedikleri halde konu dünya olunca çok güzel hallettiler... gözümü yoran tek şey cgi'lar oldu... david'in yılan gözü lensi gerçekmiş bu arada, bilgisayarla sonradan ekleniyor bazen bu tarz göz efektleri... keşke kitabın devamı yazılsaymış da böyle 1 sezonda kalmasaymış dizi. oyuncular neil gaimann'ın yazması şartıyla 2. sezon için dönebileceklerini söylemişler şimdiden... çıkmadık candan umut kesilmez diyelim....
295 entry daha
hesabın var mı? giriş yap