2 entry daha
  • ağır ağır, acele etmeden, sindire sindire, her kelimenin hakkı verile verile söylenen bir türkü. nihayet birileri bu türküyü anımsadı, söyledi ve bize de anımsattı diye ismail hakkı demircioğlu'na nasıl teşekkür edeceğimi bilemediğim türkü. işte budur, türkü budur, böyle söylenir dediğim türkü.

    kısa, karanlık, soğuk kış günlerinde trt radyoları, sobada fısırdayan güğüm sesleri, hane halkıyla birlikte aynı sobalı odada bulunup, bir köşeciğinde ders çalışmaya gayret edilen zamanları dünlerden çekip bugüne getiren türkü.
    "sıla'da bir evin bacası olsam"
    gurbet ne? sıla ne? bilinmeyen günlerde gurbetin, erzincan kemaliye'ye tayinle gitmiş ablanın suretinde göründüğü günlerin türküsü. ablam da şimdi burada bir evin bacası olmak ister herhalde cümlesinin, türkçe defterine ödev olarak yazıldığı türkü.
    bir de, "çok güller kokladım, hiç birisi yarim gibi kokmuyor" diye bir bölümü vardı, tam toparlayamadım şimdi. "yar kokusu"nun en yalın en vurucu anlatıldığı türkü.
    türkü gibi türkü...
    (en kısa zamanda, bu türkü eşliğinde içmem gerek... başka türlü dağılmayacak bu efkar!)

    *****türkünün sözleri için düzeltme*****
    ismail demircioğlu'nun söylediği türküde, yukarda "tam toparlayamadım" dediğim sözleri tekrar dinledim, hatta ezberledim ve buraya da yazıyorum:

    benim yarim güzellerin güzeli
    kadir mevlam bu sevdadan kes beni
    götür yarin kapısına as beni
    desinler ki yari için can verdi

    bir mektup yazdırdım ucunu yaktım
    bir merak geldi de kapıya baktım
    çok güller kokladım koynuma soktum
    hiç birisi yarim gibi kokmuyor

    son not: efkar dağıtmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz....
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap