5614 entry daha
  • içinde bulunduğumuz durum, çoğu kişinin de dile getirmeye çalıştığı gibi kriz falan değil. işte az buçuk bilen herkes yazmış ama tek cümleyle tekrarlayalım: kriz olur ve biter, sonrasında toparlanma başlanır; ancak bizim içinde bulunduğumuz durum daha çok ertelenmiş kader, etme bulma ilişkisi, ya da ters evrim.

    siyasal islam bu ülkenin başına gelmeyi bekleyen bir kazaydı* ve geldi. ülkenin sosyo-kültürel yapısının içindeki yaygın dini inanış, tembellik, temelsiz özgüven, mağdur edebiyatı, coğrafi konum, büyük devletlerin çıkarları* ve benzeri bir çok handikapın yanında, 90'lardaki siyasi erkin beceriksizliği, 17 ağustos depremi vs... bunların bazıları değiştirilebilir şeylerdi, ya da iyi şansla hiç gerçekleşmemiş olabilirlerdi, ancak ülkenin sosyo-kültürel yapısı bir türlü değişmediği için, tek başına da olsa siyasal islam'ı bu ülkenin başına musallat edecekti. e etti.

    binbir sözle, vaatle, hoşgörüyle, herkese beyaz karanfil dağıtarak geldiler, toplumun neredeyse her kesiminden destek topladılar, hatta özellikle kemalizm ve orduyla kavgalı eski solcular, kürtçüler, liberaller ve benzeri yarı-entel topluluklar ellerinde tuzluklarla koştular. fethullah gülen cemaati zaten hazır kıta bekliyordu, okulları, kadrolaşması ve militan/asker zihniyetindeki sempatizan kitlesi ile zaten oradaydı, onlara girmeye hiç gerek yok. referandumlar, yetmez ama evet'ler., radikal, taraf, .. hikayeyi biliyorsunuz. hatta 2008 global krizinden sonra amerika'nın saçtığı paraların gelişmekte olan ülkeler akış hikayesini ve bizim bu paraları nasıl kullandığımızı da biliyorsunuz: inşaat yaptık -buraya döneceğim.

    ancak içinde bulunduğumuz durumun temel sebepleri bunlar da değil. türkiye, çeşitli sebeplerle çok düşük ağırlıkta doğduğu için bir müddet kuvöz'de tutulan bir bebek misali, kuvöz'de kaldığı sürece hızla gelişip büyüyen, ancak kuvöz'den ''çıkarıldıktan'' sonra****, yine çeşitli sebeplerle bir türlü akranlarını yakalayamayan ve nihayetinde tedavi edilmeyen/edilemeyen gelişme geriliği sonucu bedenen ve zihnen cüce kalmış bir çocuktan farklı değil. bu cücelik, bu ülkede doğup büyümüş, eğitim almış neredeyse her bireye işlemiş durumda.

    ***doğrusuyla yanlışıyla, mustafa kemal atatürk'ün bu ülke için bir planı vardı ve cumhuriyet'in ilk yıllarında bu planını, yöntemleri tartışmalı olsa da hayata soktu ve büyük kazanımlar elde etti. cemaatlerin, tarikatların, cahil yığınların oluşturduğu bir topluluktan bir ulus yaratmaya çalıştı, ortaya ilkeler, inkılaplar falan koydu, üzerine de hayatını feda etti. ancak ondan sonrakilerin herhangi bir planı yoktu ve dahi atatürk'ün planından da sapmayı tercih ettiler ki sonunda elde edilen bütün kazanımlar, 2000'li yılların ilk çeyreğinin sonlarına yaklaştığımız bu günlerde yok olmuş sayılır****.

    evet türkiye geçtiğimiz on 10 yıl içinde ucuz parayı inşaata gömdü falan. ama inanın sebep sadece paranın inşaata gömülmesi değil, bu sadece, genel kanı yanlış olduğu yönünde bir tercih; ancak bu ülkeyi bitiren şey sadece bu tercih değil, çünkü ülkeyi bu tercihe götüren yolu döşeyen şey, her bir bireyin kendi tercihlerinin oluşturduğu kolektif düşünce ve eylemler. burayı biraz açmalıyım.

    ülkeyen son 10 yıl içinde kabaca 2 trilyon dolar para girmiş olsun ve gelin bu paranın birey bazında nelere harcandığına bakalım.

    mesela parayı inşaata gömdüğümüz söyleniyor ya, ki doğru, o zaman son on yılda türeyen inşaat kralları kazandıkları paralarla ne yaptı? tabi ki daha çok inşaat yaptı, bir proje henüz bitmeden diğerine ve diğerine başladı, arsa yetmedi, şehir planları değiştirildi, yeşil alanlar, sosyal donatı alanları ve hatta deprem toplanma alanları dahi imara açıldı, böylece daha da fazla inşaat yaptı. bir koyup on aldı, yirmi aldı, yeri geldi yüz aldı. peki bu adam bu kadar parayı ne yaptı ? daha fazla inşaat yatırımından bahsetmiyorum, kişisel olarak ne yaptı ? söyleyeyim, daha çok, daha lüks arabalar aldı, hatta koleksiyon falan yaptı, daha lüks giyindi, daha lüks tatillere gitti, daha lüks karıları sikti, hatta kendine harem kurdu... kısaca ezebildiği kadarını ezdi, parayı vizyonu ve görgüsü oranında harcadı, ancak bitiremedi.

    para inşaata gömülürken, neredeyse tüm şehirlerimizde yenilenen imar planları, çoğu gecekondu bölgesindeki ruhsatsız/kaçak yapıların arsalarını altın değerinde kıldı. atıyorum ümraniye'de 500 m2 arsa üzerine 2 katlı gecekondu yapmış tokatlı emmi arsayı müteahhite % 50 oranında kat karşılığı verdi ve çıkan 10 dairenin 5'i kendisinin oldu. normalde 200.000 tl etmeyecek apart-kondusunun yerine her biri 250.000 tl değerinde 5 daire sahibi oldu. bunu kabaca ölçeklendirirsek, 1.000 m2 arsası olana 10, 10.000 m2 arsası olana 100 daire düştü. peki bu emmiler ne yaptı ? hiç. kira yediler/yiyorlar. parayı/rantı vizyonları ve görgüleri oranında eziyorlar. ha bunun bir de imara açılan tarım alanları versiyonu var ki, mesela ankara metropolitan alanının batı sınırında 100 dönüm tarlası olan başka bir emmi şu anda kaç bin tane dairesi olduğunu kendisi de bilmiyor. peki o ne yapıyor ? parayı/rantı vizyonu ve görgüsü oranında eziyor. o emmiyi hepiniz tanıyorsunuz. hani sokakta görseniz dönüp bakmayacağınız köylü/kasabalı tip.

    paranın inşaata gömülmesinden bağımsız olarak, düşük kur düşük faiz ekonomik sistemi içinde eskiden organize sanayi bölgelerinde üretim yapan sanayiciler ne yaptı ? sanayi tesislerini antrepo'ya çevirip çin'den ucuz ıvır zıvır ithal etti ve ülke içinde satıp parasını katladı. parayı ne yaptı ? kimisi inşaat işine de girip daha da katladı falan da, günlük hayatında ne yaptı ? vizyonu ve görgüsü oranında ezdi.

    köylü? köyü, toprağı bırakıp kente göçtü. gözü açık olan tarlasını bahçesini satıp küçük müteahhit oldu, halde komisyoncu oldu bir şekilde yolunu buldu. bazısı esnaf oldu, tekel bayisi, telefoncu, çiğ köfteci falan açtı, az buçuk onlar da yolunu buldu. bazısı emlakçı oldu. malı mülkü olmayan vasıfsız işlerde çalıştı, bi bok olamadı. peki parayı ne yaptılar ? müteahhit , komisyoncu olan altına range rover çekti, esnaf olan bmw 525d xdrive, emlakçı passat. parayı bulamayanlar da onlarca taksitle iphone falan aldı, avm food court'unda burger falan yedi, haftasonu sahilde mangal yaktı...

    beyaz yakalı, eğitimli kesim ? ahahah evet işte en eğlencei kısmı burası. bir şekilde memur olabilen, devlete kapağı atabilen beyler, hanımlar, kendileri gibi garanti maaşlı birilerini bulup götü sağlama aldı. krediye girip ev/araba almak çok basitti. üniversite mezunu mühendisler için, özellikle inşaat mühendisleri için her şey çok basitti, çünkü her yer inşaattı. ülkede üretim, araştırma-geliştirme falan olmadığı için, diğer mühendisler saçma sapan title'larla saçma sapan beyaz yaka işlerinde çalışmaya başladılar **, pazarlamacı falan oldular. peki bunlar ne yaptı parayı ? aslında bunlar hiçbir zaman paralanamadılar. çünkü maaşlı bir işte çalışıp da yırtamıyorsun. o yüzden bunlar da kredi kartına abandılar, alışveriş sitelerinin indirim saatlerinde bilgisayar başında nöbet tuttular, 16. çift ayakkabılarını ya da 8. çift saatlerini satın alabilmek için. euro ucuz olduğu için, yaz tatillerinde roma'ya falan gittiler*, kaş'a gittiler, sonra kaş çok bozdu, yunan adaları trend oldu falan. ayrıca her yıl son model telefon alındı, 2 yılda bir araba yenilendi, ev kredisine girildi, ciks mekanlarda brunch keyifleri, açık büfe kahvaltılar, gece gezmeleri...

    sanırım ülkenin sosyo-kültürel yapısı konusunda çekmeye çalıştığım fotoğraf, anlatmaya çalıştığım şeyle ilgili yeterli detayı verdi. o yüzden daha da detaylandırmak istemiyor ve söylemek istediğim şeyi özetliyorum.

    bakın o kadar yazdım ama akp ya da siyasal islam'ı pek suçlamadım. suçlayamam çünkü akp'de siyasal islam da, türkiye özelinde sebep değil, sonuç. sonu pavyon köşelerinde alkol ya da uyuşturucu koması şeklinde olan milli piyango ya da sayısal loto talihlileri gibi, aslında herkes zengin olabilir. biz de ülkece bir on yıllığına zengindik, ancak mesele bu zenginliği kalıcı hale getirebilmekte. bu da eğitim, vizyon ve görgü ile oluyor. atıyorum ali ağaoğlu kazandığı milyar dolarların bir ya da onda bir adetiyle gelecek vaat eden bir mobil yazılım şirketine yatırım yapabilirdi, ama yapmadı. onlarca dairesi olan tokatlı emmi parayı kefene götüreceğine ya da himmet dağıtacağına, ayda birkaç parlak öğrenciye burs verebilirdi, bu onu fakirleştirmezdi, ona dokunmazdı, ama vermedi. parayı range rover'a gömen kabzımal, bunun yerine subaru'ya binip çocuklarının daha iyi eğitim almasını sağlayabilirdi, subaru da iyi araba, ama sağlamadı. onun yerine çocuğunun altına beyaz renkli bmw 320d çekti, cebine parasını koyup nargile kafelere, beach'lere terk etti. köylü, yırtma ihtimali ile kente göçmek yerine kendini eğitip daha verimli tarım/hayvancılık yapabilir, uzun vadede gerçekten ve kalıcı olarak yırtabilirdi, yapmadı. orta gelirli memur, beyaz yakalı, para babalarına özenip parayı ve kendini yurt dışı tatillerinde, brunch'larda, hiç edeceğine, her yıl gardrobunu yenileyeceğine, boş kasa alman arabalarına on binlerce lira domalacağına, kendini mesleki anlamda geliştirebilir, yabancı dil falan öğrenebilir ve bu ülkeden bir şekilde gidebilirdi, ama yapmadı. ve bunun gibi bir sürü vizyonsuzluk, görgüsüzlük ve öngörüsüzlük örneği...

    kısaca, devlet politikalarından bağımsız olarak, biz, birey bazında da vizyonsuz, görgüsüz, eğitimsiz ve öngörüsüzüz. hasbelkadar para sahibi olsak bile, o parayı çok büyük ihtimalle, kapasitesizliğimiz sebebiyle hiç ederiz. ve bu yüzden seçtiğimiz ya da peşinden koştuğumuz önderler, idoller, yöneticiler, parti genel başkanları, teknik direktörler, sanatçılar, din adamları, kısaca her türlü önemli kişi de bizimle aynı defoları taşıyor, o yüzden bu ülkenin çöküşü artık durdurulamaz. imkanı olan terk etmeli.
1805 entry daha
hesabın var mı? giriş yap