3 entry daha
  • "deli damgası yediğiniz andan itibaren herkes size iyi niyetle yaklaşır, çünkü delilik politik değildir."

    romain gary abimizin, kendisinden kendini çıkartarak yarattığı, yaşattığı ve kendisiyle birlikte öldürdüğü; en az romain abimiz kadar abimiz olan emile ajar'ın kendisini bir tımarhaneye kapattığı romanı. kendisinin tımarhanelik olduğundan emin, onu tımarhaneye kapatan sistemin tüm unsurlarıyla tımarhanelik olduğundan da emin. bize, bilinçli olmanın, farkında olmanın, duyarlığın, toplumla uyumsuzluğa yol açtığını, bu dünyanın bir düzmece ve bu düzmecenin içinde hepimizin birbiriyle yarışırcasına rol yaparak, "mış gibi (pseudo)" yaşadığını, rol yap(a)mayanların ise, "anormal", "sinir hastası", "asosyal" vb. olarak yaftalandığını anlatıyor. bir yerde, "gerçeklik gözümün önünde duruyordu, gerçeklik kadar korkunç bir sanrı olamaz, dayanılır gibi değildi." diyor, romandaki yazarımız. aslında, savaşın, kıyımın, tecavüzün, açlığın, ikiyüzlülüğün ve adaletsizliğin binbir çeşidiyle, hayatın her alanında ve her an karşımızda duran 'gerçeğin', bütün kabuslardan, karabasanlardan, sanrılardan daha korkutucu ve daha katlanılmaz olduğunu dile getiriyor. "iyileşme, normalleşme" denen şeyin ise; bu gerçekliklerin arasında, titiz bir teslimiyetle, "normal" insanların bu oyununu bozmadan, tehlike yaratmadan, "mış gibi" oyununu oynayabilecek hale gelmek olduğunu anlatıyor. bütün bu korkunç gerçekliğin ortasında, kendinden kaçarak kendi olmaya çalışan kahramanımız bağırıyor; "emile ajar benim! ben yapıtlarımın evladı ve onların babasıyım. kendi oğlum ve kendi babamım ben! kimseye bir şey borçlu değilim! gerçeğim! balon değilim! sahte değilim; acı çeken, daha fazla acı çekip, yapıtıma, dünyaya, insanlığa bir şeyler kazandırmak için yazan bir insanım!"
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap