9 entry daha
  • bu senenin özetini elbette yazacaktım ama üstteki yazısıyla gönlü pek yazarımızın beni dipten dibe yazmaya teşvikiyle henüz yıl bitmeden bu yazıya şimdiden koyuluyorum.

    insan işten eve, evden okula, bir şehirden ötekine, bir ülkeden başka ülkeye, hatta ve hatta bir dünyadan diğer dünyalara yolculuk yapıyor da yaptığı yolculukların en müstesnasını yine kendine yapıyor. insan, 22-24 aylıkken kendi varlığının ve ben, sen, o gibi üç zamirin ayırdına varıyormuş. o tarihten sonra da insan, sosyal ilişkilerle diğer insanları tanıyor ve hatta çok ilerde de kendisini yakın çevresindeki insanlar üzerinden tanıyabileceğinin ve tanımlayabileceğinin de farkına varıyormuş, en azından ben vardım. 2019 senesinde de en içli dışlı olduğum, her anımda, deneyimimde hep popüler olan konu yine kendime yaptığım yolculuktu. bu yolculuk esnasında bir sürü insan durakları geçtim, bir sürü insan istasyonları geçtim hatta bazen yeri geldi insan limanları geçtim, geçerken biraz konakladım, otelinde kaldım, restoranında yemek yedim, bazen tok kalktım bazen zaten acıkmamıştım, güldüm eğlendim, biletler aldım çünkü başka limanları da merak ettim, bazen başka limana indim, bazen otobana inmek zorunda kaldım. ama hepsinden önemlisi yaşadım, yetmedi yaş aldım sonuçta yaş almakla yaşlanmak neredeyse aynı şeyler. ama bu sefer sadece fiziksel değil zihinsel olarak da yaş aldım zaten alıyordum da bu sefer daha bir iyi aldım. algılamak, ayırdına varmak, fark etmek, fark edilmek, terk etmek, sarılmak, sarınmak, sarınma ihtiyacı hissetmek, sarınamamak en sık yaptığım eylemlerdendi 2019 yılında. ha bir de oyun oynamak, sonuçta dünya benim oyun bahçem... bu güzel sözü nereden hatırlıyorum diye arattım, 2014 yılında fatma turgut'un seslendirdiği gençturkcell reklamındanmış, halbuki bana bir şairin dizesi gibi gelmişti. gerçi, yine 2019 senesi içinde değerli faikhuseyni ile tartışmasını yaptığım rap müzik'in edebi olarak bir yeri/değeri var mıdır konusunda bence kesinlikle var diye cevap vermesinden güç alarak, tüm şarkılara şiir olma hakkı tanıyorum, dolayısıyla o söz de bir şiirin dizesi olmuş oluyor ve gücü kötüye kullanarak kendi hafızamı haklı çıkarmış oluyorum.swh ne kadar ciddi olmaya çalışırsam çalışayım geldiğim yerde noktayı gülücük koyuyor hem suratımda hem yazımda. bu da beni ister istemez "hayatı ne kadar ciddiye alabilirim" sorusunun canlı cevabına götürüyor, "işte aha bu kadar"(editör notu: yazarı, işaret parmakları kendisini işaret eder şekilde, hayal ederek seslendiriniz!).

    2019 senesi içinde bazı çok önemli kayıplar yaşadım. bu kayıplar birilerinin fiziki olarak ölmesi anlamında kayıplar değil, daha soyut kayıplardı. bu kayıplardan bazıları insandı, bazılarıysa istek, heyecan, heves gibi duygulardı. bu insan kayıplarından bazıları duygularımın, bazıları düşüncelerimin değişimlerinden kaynaklandı. bazı kayıplarımı sonradan çok aradım, bazı kayıplarımı kaybederken korkmadım, bazı kayıplarımı kendi elimle koymuş gibi kaybettim.

    2019 senesinde de kendimi geliştirmeye devam ettim. kendimi daha çok zihinsel ve bireysel anlamda geliştirmeye çalıştım ama spordan da geri durmadım. bu sene ilk defa kürek sporu yaptım, ara ara yüzmeyi spor olarak yaptım, yılın üçüncü çeyreğinden itibaren tekrar futbol oynamaya başladım. sporun benim hayatımda her zaman yeri olmuyor, sözü-kişiliğinden-dolayı-değerli bir insanımın(kategori olarak nereye koyacağımı bilemediğimden dolayı insanım dedim, arkadaşım der gibi ama arkadaşım gibi değil) da dediği gibi spor hayatımda bir şekilde var oldu.

    2019 senesinde bazı değişimler yaşadım. evimi değiştirdim, yani bakışımı değiştirmiş oldum, artık baktığımda kapana kısılmışlık hissi veren ve perdeden kalelerden oluşan bir sokağa değil, istanbul'un boğazını görüyorum, ancak benim başıma sürekli gelen çok-iyi-şeyler-içindeki-ironik-kusurlardan biri daha burada da var, denizi göremiyorum sadece köprünün yollarını görüyorum.*

    yılın başından itibaren bazı hatalar yaptım, ama bunlardan bir çoğunu bile bile yaptım. daha önce yaptığım hatalardan bazılarını uzun süre sonra bir de şimdi yaparsam belki farklı sonuç alırım dedim, alamadım. özellikle ilişkiler konusunda bu hataları tekrarladım. daha önce en doğru, en mutluluk verici, en sağlıklı, en uzun süre dayanıklılığı olan ilişkilerin, kendiliğinden doğal olarak, organik bir şekilde gelişen ilişkiler olduğuna karar vermiştim. bu yıl daha önce de yaptığım "çabala ve olmasını sağla"-ingilizcede daha iyi anlatılıyor; make it happen hatasına tekrar düştüm. o ilişkilerden de bir sonuç çıkmadı tabi haliyle. her ne kadar arada, ergenlikteki sesin kalınlaşırken arada çatallanması gibi, kendi yaşımla eşdeğer olgunlukta davranışlar sergilesem de, yaşıma göre 3-4 yaş daha olgun olduğumun farkındayım. bu yüzden olacak; bu sene içinde yaşadığım gönülvari ilişkilerdeki kadınların yaşı benimkinden hatırı sayılır bir miktarda büyüktü. akıl yaşta değil baştadır'a alternatif olarak sunduğum "olgunluk yaşta değil baştadır" sözünün kabul edilmesi için atasözleri kurumuna başvuru yaptım, hala cevap bekliyorum. yılın ikinci yarısında çok hata yapmadım ama çok büyük hatalar yaptım. üstelik bu çok büyük hatalardan ikisini aynı insana karşı yaptım. ilkinde hislerimi açarak onu kaybetme riskine girdim, kaybetmedim ama çok ağır yaralandı normal ilişkimiz. son dönemlerde biraz toparlanmaya girmişti ki, dün topluluk içinde, halbuki en başta sormak istediğim bir soru bile olmayan öyle bir soru sordum ki çok üzdüm onu ve sanırım kaybettim. sormak istediğim soru şuydu; dört, beş aydır senin yokluğunu çok hissediyorum, sen de eskiden olduğumuzdaki gibi olabilmeyi istedin mi? konuşmayı çok sevmeme rağmen bunu hep dizginlemeye çalışırım, çünkü çok konuştuğum zamanlarda veya istediğim gibi konuşabileceğim bir ortam yakaladığımda mutlaka olması gerekenden gereksiz fazla şeyler söylerim ve bunun insanlar üstündeki etkisi en hafifiyle sıkılmak oluyor, varın daha ağırlarını siz düşünün.

    bu sene insanların neden evlendiklerini daha iyi anladım, hatta emin gibiyim artık, insan yalnız olmaktan felaket derecede korkuyor ve o korkunun verdiği telaşla ilk fırsatta evlenmeye koşuyor, yani yalnızlıktan uçar adım uzaklaşmak istiyor. hatta bazı insanlarda şunu görüyorum ki bunun ağırlıklı kısmı kadınlardan oluşuyor, aralarından birinin evleneceği zamana kadar birbirlerine refakat ediyorlarmış gibi bir halleri var. yine de hak vermeden edemiyorum, zaman geçtikçe fark ediyorum ki insanlar gerçekten de büyüdükçe ne kadar istemese de yalnızlaşıyorlar. aynı tarlanın çeşitli yerlerinde öbeklenen saman balyaları gibi, zaman geçtikçe hayatınızın geniş sahralarına seyrek aralıklarda öbeklenen insan balyaları var oluyorlar. hayatınızın çoğu yalnızlaşırken, arada sırada topluca görüşüyorsunuz ve o anlar evli insanlara nazaran düşük miktarda da olsa yalnızlıktan en uzak olduğunuz anlar oluyor.

    son konuyu da pek tabi ki sevgili sevgiye ayıracağım. 2019 senesinde de sevemedim, romantik anlamdaki bu gerçek sevgiyi bu yıl da tadamadım maalesef. kayıplarla ilgili üst tarafta bir paragrafım vardı, şu anda fark ediyorum ki hayatımdaki en büyük kayıplardan biri gerçek sevginin olmayışı ve onun kayıplara karışışıymış. uzun zaman geçmesine rağmen gerçek sevgiyi bulamayışım, onun eli kulağında olduğunu hissettirse de, bir yandan da onu bir daha bulamayacağımın daha bir farkına endişeyle varıyorum. yahu bu sevmek eylemi kolay yapılan bir iş değil miydi, öyle yazmamış mıydı 17. yüzyılda bir şair, öyle söylememiş miydi antik yunanda bir filozof, öyle yakmamış mıydı o türküyü o aşık. ben daha zor bir iş görmedim sanırım. hadi romantik anlamdaki sevgiyi geçtim, o çok zor da, insanları sevmek, arkadaşları sevmek, dostları sevmek bile daha bir zorlaşmış geliyor artık. çok enerji istiyor, çok emek istiyor, çok hoşgörü gerektiriyor, çok tahammül gerektiriyor ve daha birçok; çok, istiyor.

    ayrıca bu sene de keman çalmaya başlayamadım. kendime verdiğim bir sözü tutamadığım, en uzun süreli sözümdür keman çalmaya başlamak. kısmetse 2020'ye artık.

    bu yıl henüz bitmedi ama bu yazı onu kafamda şimdiden bitirdi, tabi şu 5 günde olağandışı şeyler olmazsa. olursa da onu seneye 2020 yazısına dahil ederiz, nasıl olsa olağandışı olaylar olağandışı zamanlar etkisini sürdürür. çavvv.
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap