16 entry daha
  • aldous huxley'in "cesur yeni dünya" adlı şaheserinin ufak bir kısmı alınıp film yapmaya çalışılmış. çalışılmış diyorum çünkü olmamış. bir kere fikir orjinal değil. yani aslında ortada kötü işlenen bir konu olması önemli değil çünkü zaten 1930'larda romanı yazılarak çok güzel işlenmiş bu konu. "soma" adlı "mutluluk" haplarını yutan insanlar ile çiçeğin polenlerini soluyup mutlu olan insanlar arasında pek bir fark yok. aynı şey.

    --- spoiler ---

    emily beecham, ben whishaw ve küçük kız "selma" adlı karakteri canlandıran jessie mae alonzo çok güzel oynamış. kullanılan pastel renkler de güzeldi fakat başka güzel bir şey söyleyemeyeceğim film hakkında. bir kere çekimler beni çok bunalttı. daha film başlarken kameranın laboratuarda sürekli dönmesi dakikalarca oradan belliydi zaten yönetmenin buna çalışacağı. sürekli içeride geçmesi de insanı acayip bunaltıyor. bunun dışında müzikler... tanrım o nasıl berbat bir müzik. yani müziklerine bir bakın ciddi söylüyorum ajdar'ın yaptığı müzikler daha az rahatsız eder sizi. yani kör göze parmak bir şekilde "rahatsız olmanız gerekiyor, rahatsız olmanız gerekiyor!" diye bağıran ve her adımını ona göre atan bir film. fakat seyirci de aptal değil ve rahatsız oluyor. yanlış anlaşılmasın rahatsız olunan konu ise filmin rahatsız etmesi değil, yönetmenin rahatsız olmalısınız çabası.

    filmin bir alt metni yok bence. varsa da o kadar net bir şekilde veriyor ki bunu alt metin diyemeyiz buna. yukarıda bazı arkadaşlar kapitalizm eleştrisi filan yazmış da yani artık çok bariz bilinen şeyler bunlar. sokağa çıkıp etrafı, insanları çekseniz bile zaten ortaya kapitalizm eleştirisi yapan bir şeyler çıkacak. sürekli daraltan iç mekan çekimleri sonrasında arada sırada doğadan bir kaç sahne göstererek insanı rahatlatması burada bir eleştiri var işte. işkolik bir anne ve ondan ayrılıp doğaya yerleşen bir baba. çocuk annesine filmin daha başında "anne o bizden çok farklı nasıl onunla birlikte oldun?" gibi bir şeyler geveliyor. anne kapitalizmi, baba ise doğayı temsil ediyor. anne insanları yapay yolla mutlu edecek şeylerin arayışı içinde fakat baba zaten onu doğal yolla veren "doğanın" içinde yaşıyor. o yüzden çiçek muhabbetinde hiç geçmiyor bile adam. konudan tamamen bağımsız. çünkü böyle yapay bir mutluluğa ihtiyacı yok. hatta çocuk babanın yanına yerleşirken bile çiçeği yanında getirmiyor. düşünün çiçek için her şeyi yapacağını söyleyen, hayatını ona adayan çocuk babasının yanına yani doğaya yerleşince çiçek filan umrunda olmuyor. yani aslında kurtuluş "özümüze" dönmekte... tabii burada özümüzün ne olduğu, "insan doğasının" sürekli değişen ve zaten kelime anlamıyla değişmek zorunda olan bir yapıda olduğunu unutmamak gerek. hangi öz? belki saatlerce çalışmak zorunda olmadığımız zamanlar olabilir.

    bir diğer eleştiri de sanki antidepresan kullanımına yapılmış gibi. çiçek poleni insanı mutlu eden bir yapıda aynı antidepresan hapları gibi. bu hapları yutanlar asla eskisi gibi olmuyor filan... bu eleştiri de çok yersiz olmuş. bu haplar insan beyninin kimyasını düzenleyen, koca bir tıp alanının ürünü. eleştirilecek yanları tabii ki var ve olmalı da daha da gelişmesi için. fakat tümden bunu reddetmeye ve kötü bir şey gibi göstermeye çalışmak insanların sorunlarından çok uzak olmayı gerektiriyor bence. bu kadar bencil olmamak gerekiyor. yani şunu bu şekilde reddetmek benim gözümde depresyona giren birine; "sahilde gez, kitap oku, spor yap" filan demekle eşdeğer ve sığ. zaten insanlar bu basit şeyleri yapamadığı için depresyonda. bu hapları kullanan insanlar gayet de iyileşip eski günlerine çok rahat dönüyorlar. boş eleştirinin lüzumu yok.

    --- spoiler ---

    özetle olmamış bir film. izleyecek olanlar çok bir beklentiye girmemeli. hatta hiç girmemeli. şimdi kafamdan şu deneysel müzik faciasını atmak için saatlerce chopin dinlemem gerek.
28 entry daha
hesabın var mı? giriş yap