• başlığın tamamı: 13.02.2018 fatih altaylı'nın yerli ve milli uçak yazısı.
    kendi haber sitesinde çıkan haber için yazdığı hoş bir giydirme yazısıdır.

    ilgili yazı:
    yerli ve milli uçak
    allah aşkına, yazdığınız şeye önce siz inanın.

    sonra da bizi inandırmaya çalışın.

    dün yine gazetelerin internet sitelerinde kocaman bir haber “flaş, flaş, flaş” diye veriliyor.

    “f-16’lar gidecek, yerini yerli ve milli savaş uçağı alacak.”

    keşke yazıldığı kadar kolay olsa.

    ama ne yazık ki değil!

    türkiye, yerli ve milli savaş uçağı yapabilir mi?

    elbette yapabilir.

    hiçbir sıkıntı yok.

    ama kısa sürede mümkün değil.

    f-35 jsf adlı uçağı duymuşsunuzdur.

    türkiye’nin de küçük ortağı olduğu, nato’nun savaş uçağı projesi.

    3 bin adet civarında yapılması ve tüm nato ordularında olması planlanan bir savaş uçağı.

    siparişleri ve peşinatları verildi bile.

    ancak henüz çok az sayıda teslim edilebildi ve hâlâ sorunlarının çözülmesi için uğraşılıyor.

    peki bu jsf projesi ne zaman başladı biliyor musunuz?

    ben söyleyeyim, 1992’de.

    tekrarlayayım isterseniz, bin dokuz yüz doksan iki’de.

    yani tam tamına 26 yıl önce.

    işi üstlenen ise lockheed martin aeronautics.

    yani şimdiye kadar onlarca ayrı modelden binlerce adet üretmiş, elinde her türlü know how’ı olan firma 26 yıldır bu uçağı geliştiriyor.

    çünkü savaş uçağı dediğin şey için, kullanıcı kuvvetler bir görev tanımı yapıyorlar ve beklentilerini söylüyorlar.

    sonrasında uçak bu beklentilere göre, motorundan her bir vidasına, perçinine kadar dizayn ediliyor.

    hepsi tek tek test ediliyor.

    ilk prototip yapıldıktan sonra bile imalata geçmesi için yıllarca uğraşılıyor.

    f-35’e oranla daha basit görev tanımları olsa bile bir uçağı sıfırdan yapmanın süresi onlarca yıl.

    çünkü bunlarla yolda gezilmeyecek, uçacak ve savaşacak.

    can taşıyacak, ülke koruyacak. yapılır mı, yapılır elbet. ama bu boyacı küpü değil.

    o yüzden böyle palavraları yazarken biraz alçaktan uçun.
  • ruslar su-27 gibi bir sanat eserini 1977 yılında uçurmuş, 1982 yılında seri üretime geçmiş 1985 yılında hizmete girmiş ve hala hizmette.

    ilk uçuştan 5 yıl sonra seri imalata geçiyor ve bunu 40 yıl önce yapıyorlar. kırk yıl önce. ayrıca bu makine uçak gemisinden de kalkış-iniş yapabiliyor.

    altaylı da çıkmış hala boyacı küpü diyor.

    eyyorlamam bu kadar.

    ek: 40 sene önceki havacılık bilgi birikimi ile adamlar su 27 yapmış uçurmuş, üstünden 15 sene geçmiş elinde her türlü know how’ı olan lockheed martin gibi taşaklı bir firma işe başlayıp bu uçağı 26 senede yapamıyorsa bunun sebebi "bekleyin ya kağıt uçak yapmıyoruz" olayı değildir.
    "bizim uçağımız çok teferruatlı ondan bitiremedik" de değildir.
    bir terslik var bu kadar uzun sürmemeli.
    o uçağını anca nat geo ya da discovery ch. da falan uçarken görebileceğiz sanırım.
  • su 27'nin araştırması için şirket kurulması 1969'da olmuş, resmi olarak sovyet hava kuvvetleri envanterine katılması ise 1990'da. üstelik soğuk savaş dönemindeki iki büyük aktörden biri olan varını yoğunu uzay araştırmalarına falan yatırıp uzaya ilk kim çıkacak yarışının yapıldığı bir dönemde.

    yani 21 sene. fatih'in söylediğinde yanlış birşey yok.

    diyanete harcadığın bütçeyi bu işe harcarsan o zaman insanlar bunun olabileceğine inanır. aradan 10 sene geçtiğinde bir noktaya geldiysen daha çok inanır.

    ama gazeteye manşet atalım, bir bok yapmasak da insanlar uçak yaptığımızı sansınlar mantığı kafası çalışan adamları hakarete uğramış gibi hissettiriyor.
  • kayseri'de 1936'da atatürk tarafından uçak fabrikası kurulmuştu. bu fabrika 1950'de kapatıldı. çünkü yıllarca çalışıp arge çalışmaları yapmaktansa marshall yardımıyla gelen hurdalar daha cazip geldi. o zamanlarda da "yıllorco yapamoyoz" diyen tipler vardı herhalde. öyle veya böyle bir yerden başlamak lazım.
  • "allah aşkına, yazdığınız şeye önce siz inanın. sonra da bizi inandırmaya çalışın." diyen "gazeteci".

    dinlerine küfreden müslüman olsa.
  • su-27 örneğine istinaden:

    su-27: 4. nesil savaş uçağı, özgün tasarım amacı sadece hava üstünlük. bomba taşıyabiliyor olması apayrı bir mevzu. keza ardından aynı platformun havadan karaya yönelik ayrı versiyonları türetiliyor. rus zihniyeti sayısal üstünlüğe yatkındır - niyesi için google earth'e bi göz atıverin.
    f-35: 5. nesil savaş uçağı, görevi ortaya karışık. 3 ayrı modeli var, sorunu üretim ve idamesinin ekonomik olması için ortak kullanılan parça sayısına kafanın takılmış olması. nato zihniyeti sayıya değil kabiliyete odaklı.

    aradaki 1 nesil farkın içinde zihniyet, gereksinim, yazılımdan low observable'a kadar bir tomar mevzu var; ha ikisi de uçak tamam ama o mevzuların yarattığı fark ışık yılı. gerçekten seri üretime geçilişi heralde mehdi'nin tekrar gelişine doğru olacak gidişata bakılınca.

    ha şu saatte lazım mı değil mi onu da bir bilen yanıtlasın. israil kendi f-35 lerini *hizmete soktu sokmasına ama burnunun dibinde çift dijit rus hava savunma sistemleri varken acep vaftiz etti mi? sorular, sorular.
  • okumadığım ve okumak da istemediğim yazıdır. lakin ki birkaç bir şey söylemek isterim bu konuda, sektörde çalışan biri olarak. biz uçağımızın kavramsal tasarım aşamasını geçemedik kaldı ki bu çok uzun ve önemli bir süreç. uçağı yapabilmemiz en iyi ihtimalle 2030 küsür. (tsk envanterine sokup operasyonel kılmaktan bahsediyorum.) biz bu uçağı yapmasına yaparız da o zamana kadar adamlar seri şekilde uzay gemisi yapabiliyor olursa şaşırmam. yine geride kalmış oluruz netice itibariyle.
    ne ise son olarak yukarıda hafiften bir jsf ve su-27 kıyaslaması gördüm süreyle ilgili. genel olarak şunu söyleyebilirim; rusların sistemleri mekanik ağırlıklıdır ve kullanıcı inisiyatifi boldur. asker her şeyi kendi yapmak ister. aslında bizim askerimiz de bu ekolü daha çok seviyor. fakat nato. batı sistemleri ise elektronik ağırlıklı ve daha hassas prensiplidir. dolayısıyla geliştirme ve test aşamaları daha uzun sürer. bu tarz platformların geliştirilme süreleri arasındaki farklar çok değildir ama olan fark ekol farklılığından kaynaklanır.
  • adam biz yapamayiz, yada yapmayalim demiyor, böyle manset atip insanlari kandirmayin diyor, yok su kalkacak, yerine su gelecek. bugün baslasan 20y il sürüyor diyor, daha adim atilmamis, ortada hicbir anlasma yok neyi mansetten veriyorsun diyor.
  • dostum sen yazı demişsin ama bu bildiğin devrim arabaları senaryosu
  • elbet bir yerden başlamak gerekir, herkese rağmen. örneğin bu iş için elli yıllık bütçe ayrılabilir, örtülü ödenek tamamen buna ayrılabilir, diyanetin bütçesi de buna eklenir. ha tabi bir de yurt dışına göç eden binlerce bilim adamı geri getirilir, neden olmasın. olur elbet. sadece gerçekçi adımlar lazım.
hesabın var mı? giriş yap