• şu fotoğrafta kucağında zenci çocukla oturan dangalak da bunlardan biri olabilir:

    https://pbs.twimg.com/media/dtv3se_u0aafpjj.png

    karı kılığına girmiş erkeklerin, çocuklarına hikaye okumaya gelmelerine izin veren ailelerin de cibilliyetini sikeyim yeri gelmişken.
  • türkiye'de ki sayıları vatan partisi seçmeni kadar değildir. hatta yarısı kadar olduğunu bile sanmıyorum. durum buyken neden üzerine bu kadar konuşulmuş anlamadım.
  • #84070340
    şimdi vaktim yok, birazdan geleceğim aşkım.

    #84075202
    canlarım ya, nasıl da tahrik olmuşlar.

    no offence beyler, ben sadece ekşi sözlük'te bir ekol halini almış cinsiyetçi nefret söylemi sevdalısı beylere daha kolay ulaşabilmek için bu üsluba geçis yaptım.
    ingiliz'le ingilizce, kediyle pisi pisi diye iletişim kurmak gibi düşün canım.
    uyum sağlamaya mecburum, ekşi sözlük son derece survival bir platform.
    ne demişler:
    https://lh5.googleusercontent.com/…byq=w512-h288-nc *
  • kadın ve erkeğin hukuki açıdan eşit olması gerektiğinin bilincinde olan,tam anlamıyla medeni kişiliğe sahip erkekdir.gurur duyulası insanlar gerçekten.
  • sekisist beyleri çıldırtan, aslında hiç de iddialı olmayan spontane girimde de yazdığım gibi, feminizm etikten ziyade biyolojik bir mesele. az sonra bu konuya biraz da olsa değineceğim çünkü şu insan hakları mevzusu son derece kapsamlı bir boş yapma olarak sözlük tarihindeki yerini aldı bile.

    öncelikle, bunun farkındalığına sahip olduğunuzu biliyorum ama hakları ihlal edilen zümre belli bir niteliğe sahipse (siyahlar, çocuklar, kadınlar, işçiler, yahudiler vb.) sorun insan hakları genelinde değil, ayrımcılığa maruz kalan kitlenin özelinde ele alınmalıdır. pratikte hiçbir sorun entenasyonel bir bütüncüllükle ele alınamaz. sen maaşına adil bir zam talep ettin diyelim, patron sana zanzibar'daki işçinin maaşına da henüz zam yapılmadığını ve bu talebin dünyanın diğer çalışanlarından ayrı ele alınmasının bencillik olduğunu söyleyemez. (söyler mi yoksa?)
    bile isteye gülünç oluyorsunuz. hakları ihlal edilmiş ya da edilmekte olan herhangi bir grup, belli varoluşsal nitelikleri yüzünden hak ihlaline uğruyorsa, ayrımcılığa maruz kalan aynı nitelikteki kişilerle birlikte o konu üzerine bir dava oluşturması işlevsel ve mantıklıdır.
    şu, " ımı ınsan hıklırıııııı!!!" ağlamalarını bir geride bırakabilsek, belki daha spesifik tartışmalara giriş yapabileceğiz.

    erkekler şöyle mağdur, orduya alınıyor, ağır cinsiyet rolü baskısı altında, güçlü ve rekabetçi olmaya zorlanıyor...
    sevgili dostlarım, yüzlerce kez belirttiğim gibi ataerkil sistem sapkın, insanlık doğasına aykırı bir rezilliktir.
    erkekler insan değil mi aq? onların da doğasına uymuyor, pek tabii onları da istismar ediyor. "insan doğası" bu. ideolojilere ettiğiniz sadakat yeminleri sizi doğanızdan koparamadı, koparamaz.
    yol yakınken, insanlık mutluluğu için gerekli olan ataerkil sistemle mücadeleyi ve yıkılmakta olan ataerkinin yıkım sürecini hızlandırmayı seçersen; vicdani ret, anti militarizm gibi ihtiyaçlarına kavuşacak ve erkek dediğin eben gibi olmalı kalıpları, güçlü olma baskısı vb gibi seni sömüren tüm her şeyin ataerkil sistemle birlikte yavaş yavaş hayatımızdan çıkacağını da göreceksin diye düşünüyorum.

    feminizm, erkeklere karşı değil; ataerkil sisteme karşı.
    feminizm, eşit haklar düşüncesinden fazlası; ataerkil sistemi değiştirme düşüncesi.
    feminizm sadece etik değil, biyolojik bir mesele.

    tabii bunlar benim görüşlerim. bilirkişi değilim, uzman değilim; kimim ben? kendi halinde bir nineyim.
    feminizm bir düşünce biçimidir. bir din, bir akım, bir ideoloji olmadığı için herkes feminizmi kendine göre yontabilir. dogmaları olmadığı gibi, mutlak tutarlılık gibi iddiası da yoktur.
    feminizm, insan mutsuzluğunun başat nedenlerinden biri olan ataerkil sistemi hedef aldığı için, erkeklerin mutluluk reçetesine de mutlaka eklenmelidir. bu nedendir ki feminist erkek, kitlesel uyuşmuşlukla dogmalara sarılmayan ve kendi olmayı her şeye rağmen göze alabilmiş farkındalık sahibi erkektir.

    -ataerki doğmadan önce-

    ataerkil sistem tarım devrimiyle birlikte dünyaya gelmiş ve kendine kalkan ve mücahit olarak yarattığı israili dinleri de himaye ederek hızla güç kazanmıştır. peki neden tarım devrimi? öncesi neydi?

    tarım devrimi öncesine minik bir göz atma yapalım:
    küçük gruplar halinde yaşayan avcı-toplayıcı kabileler.
    besinin %90'ı toplayıcılık, %10'u avcılıkla elde edilmekte.
    sistem kadın soylu, yani doğan çocuk annenin. tüm kabile onu kabulleniyor, onunla ilgileniyor.
    belli bir yaşa gelen erkekler, diğer kabilelerin kızlarıyla flört etmek ve ilişki yaşamak için küçük yolculuklara çıkıyor.
    genel bir çok eşlilik, dönemsel tek eşlilik hakim. cinsel gerilim düşük. rekabet düşük.
    kadın, kadının annesi, onun da annesi ve kadının kızı ve bunların kız kardeşleri ana sosyal yapı ve aile. ergenlik sonrası flört gezilerine çıkana ve büyük avlara katılmaya başlayana kadar erkek çocuklar da bu ailenin sevilen üyeleri.
    hayatta kalmak zor, ama bu uğurda günde on saat çalışmak da gerekmiyor. bulursan yersin, bulamazsan gezersin.
    kadın birlikte olmak istediği erkekleri kendi seçiyor. nazal seçim, mizaç uyumları, sorun çözme becerleri ve sağlık, seçimde etkili olan unsurlardan.
    kadın doğurduğu çocukları yetiştiriyor ve hayatta kalma becerisi de diğer tüm memeli dişiler gibi oldukça yüksek.
    kabilenin en yaşlı kadını, bilge lider. nesillerin devamı ve annelikle ilgili çok sayıda deneyim ve bilgisiyle kabilenin genç kadınlarına destek olabiliyor.
    kadın dayanışması dedikleri de özünde memelilerde çocuk yetiştirmek için kurulan doğal sosyal ilişkiler ve doğal işbirliği.
    derken tarım devrimi ve yerleşik hayata geçiş. tarımla birlikte artan iş gücü ihtiyacı.
    ekme biçme, ekini savunma ihtiyacı, ve kızılca kıyamet.

    -hızla büyüyen bir canavar-

    çocuklar kadınındı. çocukların birdenbire temel iş gücü, zenginlik kaynağı ve mülkiyete dönüşmesiyle sular ısındı.
    babanın belirsizliği veya tüm bu zenginliğin ve mülkün( evet mülkün) kadına ait olması kabul edilebilir miydi?
    ama annenindir çocuk.
    hamilelik geçirir, doğurur, emzirir ve yetiştirir. tüm bu fiziksel ve hormonal donanıma sahiptir.
    peki babalık bir erkeğin en doğal güdüsü müdür? bu güdüsel davranış, annelik güdüsünün köklülüğüyle kıyaslanabilir mi?
    dişi memeliler, üreme üzerinde tek söz sahibidir. eşini seçer, çiftleşir, doğurur, çocuğunu büyütmeyi seçer ya da oracıkta yer. son kısım kulağa hoş gelmemekle birlikte doğada zaman zaman gözlemlenmektedir. erkek döller, ortadan kaybolur ya da toplumsal bir yaşantısı varsa toplumsal işbirliğine katılmaya devam eder.
    evrimsel olarak üremede neredeyse tek söz sahibi olan dişilerin bu avantajı kabul edilmeli midir? denge nasıl sağlanabilir?

    erkekler bir arada hareket ederek dönüşümün ilk öncüleri olmuşlar, kadınların çocuklarını öldürerek, şiddet vb. yollarla bu avantajı kadının elinden almışlardır.
    tüm dinler kadının cinsel gücünün baskılanması üzerinedir. ( bu da mı tesadüf? ateyizler bunu da açıklasın) çünkü ataerki de etik değil, biyolojiktir.
    kadını kısıtla, gücünü elinden al, hayatta kalma becerilerini körelt, kadınlığını iğdiş et. et ki doğal akışında çiftleşmek için asla seçmeyeceği bir adama muhtaç olsun, köleleşsin. eğer seçebilirse, seni seçmeyecek; o yüzden bir yolunu bul işte.
    eğer kadın cinsel olarak kısıtlanmazsa çocuklar üzerinde de hiçbir hak iddia edemeyeceksin. hayatta kalma becerileri de diğer memeli dişiler gibi olursa bir de, siksen sana minnet etmez!
    yetiş ya elohim, göklerdeki babamız, yüce allahım!!

    bu biyolojik terörizimdir.

    her devrim önce kendi çocuklarını yermiş. erkekler de bu devrimin kazananı olamadılar.

    -çok pis sikiş döndüğü düşünülen yerler-

    sanayi devrimiyle birlikte her şeyin üstünde bir güç, kapitalizm, gelip önüne kattığı her şeyi sikmeye başladı.
    önceleri kadın, erkek, çocuk demeden alayına gidiyordu. bu sömürü insanın dayanabileceğinin çok ötesine geçmiş, toplumsal buhranlara, ruh ve beden sağlığının hızla kaybına neden olmuştu. (o yıllarda londra işçi varoşlarında doğan her iki çocuktan biri beş yaşını göremeden ölüyordu.) öyle ki ibre kapitalizmin aleyhine dönmeye başlamıştı.
    o zaman patronların aklına dahiyane bir fikir geldi:
    "biz sadece erkeği sikelim, eve gidince karısı ona pansuman yapsın ve elinde kendine bir hayat seçme gücü olmayan kadınlar bize bolca yeni iş gücü yetiştirsin."
    bir ataerkil buluşu olan evlilik, hiç bu kadar kutsal olmamıştı.

    evet, tüm bunlar hala biyolojik terörizmdi.
    kadın, erkeğini seçemiyor; çocuğu üzerinde adilce söz sahibi olamıyor; çağın hayatta kalma becerilerinden yoksun kılınıyordu.
    bir dişiyi hayatta kalma becerilerinden yoksun bırakmak kolay değildi tabii, kadınlar da sisteme uyum sağlamış ve sistemin açıklarını avantaja çevirmenin yollarını keşfeder olmuşlardı.
    yine de ne mutsuzluk bitti, ne aile içi şiddet, ne de birbirinden mutsuz aileler sürüsü...

    içinde babalık duygusu olmayan bir adam evlenmeye mecbur bırakılıyor, baba olmak zorunda kalıyor. sonuç, her akşam dayak yiyen çocuklar ve eş..
    kadına bir lütufmuş gibi sunulmuş, ona kesinlikle uygun olmayacak, evrimin doğal akışında belki denk bile gelmeyeceği bir gereksize sunuluyor kadın. "bu senin efendin." "peki ben neden köleyim?" istemediğim bir adam, ondan olan çocuklarım, güçsüzlüğüm, kısıtlı alanım ve öldürülmüş doğam...
    dırdırcı, mutsuz, dayakçı annenin doğuşu...

    kadını, çocuk sahibi olması için boktan herifin biriyle yaşamak ve nikahlanmak zorunda bırakırsanız; sizler de bok mutlu olursunuz. seçilim doğal akışında işlemediği için toplumlar bu denli çomarlaştı işte.

    kadın biyolojik ve hormonal olarak yaratıcıdır. öylesine annedir. bir arının petek örmesi, bir kelebeğin kozasından çıkması gibi; son derece ilkel ve muazzam.
    anne olmak istemiyorsa da zorla dölleyerek onu anne yapmak mümkün olmayacaktır. çocuğunu, bir kedinin yavrusunu reddettiğine yaptığı gibi çıtır çıtır yiyecektir.
    bu biyolojik terördür.
    evlilik, her iki cins için de biyolojik terördür.
    ataerkil sistem herkesi mutsuz etmiş ve metalaştırmıştır.

    ve saat gece yarısını geçmiş, dakikalarım bir sözlük mecrasında harcanıp gitmiştir...

    keşke bir solukta anlatmanın ve kısa kısa tartışmanın mümkün olduğu bir konu olsaydı bu. yemin ederim düşüncelerimin suyunun suyunu bile buraya aktarabilmem iki saatimi aldı. devam edemiyorum. belki bir gün yine karşılaşırız. yazım noktalama kontrolü yapamadığım için mazur görün. mutlu kalın.

    edit: yazım ve noktalama kontrolü yapıldı.
  • (bkz: #84085145)

    "tarım devriminden önce ataerki yoktu herşey güllük gülistanlıktı. ataerki geldi önce kadınları sonra erkekleri ezdi ve tarım için işgücü amacıyla köleleştirdi."

    ee napalım?

    "gelin hep beraber bu sistemi yıkalım. kadınlara liderliği bırakalım ve biz de kadınlar olarak insanları eskiden olduğu gibi barış ve huzur içinde komünal sistemle yönetelim. ataerki'nin gayr-i mesru çocuğu olan aile kurumunu yikalim eş seçimi yalniz kadinlarin insiyatifinde olsun".

    (arka fonda sovyet enternasyonal marşı)

    peki bu sistemi destekleyecek olan o "aşağılık beta sürüsü" erkeklerin bundan çıkari ne olacak?

    "tabii ki babayı alacak."

    (bkz: bencil gen)

    (bkz: pareto prensibi)

    (bkz: hatunların efendi adam yerine piç tercihi)

    insan doğasından, ama özellikle erkek doğasından bihaber olmanin guzel bir örneği.

    iş başvuru formlarında "bakmakla yükümlü olduğunuz kişiler" diye bir bölüm vardır.

    işte erkeği sürekli maksimum üretim ve inşa kutbunda tutan mekanizma bu. aile.

    bu elinden alindiginda en iyi ihtimalle ya hedonist olacak, ya minimalist bir hayat secip potansiyelinin çok çok altinda bir uretimle kendini idare edecek. en kotusu ise yikim kutbuna yönelecek. ( terörizm)

    her halukarda uygarligin gerilemesi.

    "ama bak iskandinavya işte pakistan.."

    (bkz: apex fallacy)
  • tumblr feminizmi değil de, kadın, erkek, çocuk demeden, tüm akıllı ve kendine yetme potansiyeli olan insanlara adil yaklaşılması gerektiğini, yaşam tarzının saygıyı hakettiğini ve saygı gösterme zorunluluğu bulunduğunu düşünüyorum. hatta bunun için ayrıca çocuk hakları kadın hakları gibi kavramları gereksiz buluyorum, çünkü insan haklarında düzenlenmiş haklar bunlar hep. hiç kimsenin cinsiyeti ırkı veya kendisinin seçmediği özellikleri yüzden "pozitif" veya "negatif" ayrılcalık görmemesi gerektiğini düşünüyorum.

    bunun aynı anda hem feministlerin hem de feminizm karşıtlarının (feminist karşıtları değil) bana kıl olması ise toplumun özeti.
  • bunun akım olarak vuku bulmuşu için (bkz: profeminizm)
  • nine korkut'un son entry'sinde yazdıkları dehşet verici. skeptico biraz silkeleyince döküldü. (silerse diye ss).

    batı uygarlığını yıkmayı amaçlayan güçlü bir grup var ve feminizm bu grubun amaçlarına ulaşmak için kullandığı araçlardan biri.

    batı uygarlığını yıkmaya çalışan bu nüfuzlu grup oldukça akıllı. uygarlığın temel direklerini iyi tespit etmişler ve bu direklerin altına dinamit döşüyorlar. feministler, eşcinseller ve batı ülkelerindeki etnik azınlıklar bu dinamitleme görevi için kullanılan maşalardan bir kaçı.

    aile kurumu batı uygarlığının en temel direği. feminist ve eşcinseller bu temel direğin altına dinamit döşemekle görevlendirilmişler. nine korkut'un son entry'sinden anlaşıldığı üzere feministleri medeniyetten önce kadınlar kraldı diye keklemişler. solipsist kadın beyni kendi çıkarı söz konusu olduğunda çelişkileri ayırt edemediği ve kadınlar burnunun ucunu dahi görmekten aciz oldukları için kandırılması en kolay kesim bunlar olmuşlardır muhtemelen.

    eşcinseller klasik kimlik politikalarıyla tavlanıyor. amaç üzüm yemek değil aile kurumunun altına dinamit döşemek olduğu için eşcinsel hakları konusunu eşcinsel evliliği konusuna getirmeyi başardılar. eşcinsellerin evlenmeye filan niyeti yoktu aslında. batı uygarlığını yıkmak için çalışan nüfuzlu kesim eşcinselleri ve sıradan halkı eşcinsel evliliğinin mantıklı olduğuna inandırdı.

    azınlıklar konusu ise toplum dokusunun altına dinamit koymak için kaşınıyor. batı uygarlığını beyaz adam kurdu, ondan başka da savunabilecek kimse yok. batı dünyasındaki azınlıkları da kimlik politikalarıyla tavladılar. azınlıkların kışkırtılmasındaki amaç batı toplumlarının dokusunu bozmak. batı ülkelerinin ısrarla göçmenlerle doldurulmak istenmesinin nedeni de bu.

    aslında senaryo hep aynı. bir grup insanı "bak seni şunlar şunlar eziyorlar" diye gaza getirmek zor değil. feministleri "sizi ataerki eziyor", eşcinselleri "sizi heteroseksüeller eziyor", azınlıkları "sizi beyazlar eziyor" diye keklemek zor işler değil. zaten bunu kolayca beceriyorlar.

    asıl mesele, zor olan iş, bütün bunları yaparken beyaz adamı uyandırmamak. beyaz adam uyanırsa planlar suya düşer. beyaz adam nasıl uyanacak? iletişim yoluyla. beyaz adamların yukarıda bahsettiğim konuları birbirlerine anlatmalarını engellemek lazım. özellikle internet çağında neredeyse imkansız görünen bu görevin altından kalkmak için interneti kontrol altında tutmak gerekiyor. interneti kontrol altında tutmak için ise büyük paralar ve tabi ki sansür gerekiyor.

    sansürü gerçek ismiyle insanlara kakalamak mümkün olmadığı için "nefret söylemi" kılıfına sokup iteliyorlar. gerizekalı normal insan sürüsü de bunu afiyetle yiyor. nefret söylemi denen hadisenin herhangi bir sınırı yok. biraz uğraşırsan sansürlemek istediğin her fikri nefret söylemi kapsamına sokabilirsin. özellikle de normal insanlar bu derece salakken.

    internet çağında sansür kolay iş değil. sıradan insanlar akıllı oldukları için değil internek çok büyük olduğu için. koca interneti sansürleyebilmek için devasa kaynaklar lazım ve batı uygarlığını yıkmak isteyen kesimde bu kaynaklardan bolca var. bunu nereden anlıyoruz? öncelikle daha taze olan şu videoya bakalım:

    https://twitter.com/…dra/status/1069783830033162240

    sansür için apple ceo'sunu maşa olarak kullanabilecek güçte insanlardan bahsediyoruz. tabi ki apple dünyadaki veri akışını kontrol eden tek şirket değil. apple tek diye sevinmeyin hemen çünkü apple tek olmasa da veri akışını ellerinde bulunduran sadece bir avuç şirket var. bunlar - apple'a ek olarak - google, amazon, facebook ve twitter. geçtiğimiz aylarda bu şirketlerin hepsinin aynı anda alex jones'un infowars'unu yasaklamasıyla ortak hareket ettiklerini görmüştük. bu kodaman kesim bu şirketlerin tamamını kontrol edebilecek güçte. bu da neredeyse internetin tamamı oluyor.

    ***

    batı uygarlığını çökertmek için kullanılan araçlardan bazıları şunlar:

    -feminizm
    -doğum kontrolü, aile planlaması ve kürtaj
    -lgbt
    -eşcinsel evliliği
    -pedofili
    -sosyalizm/komünizm
    -göçmenlik yasaları
    -şirketlerdeki kotalar (etnik ve kadın)
    -üniversitelerdeki kotalar (etnik ve kadın)
    -küresel ısınma/iklim değişikliği
    -sansür (nefret söylemi) --> en kritiği bu. yukarıdakilerin hepsi bunun üzerine inşa edilmiş çünkü.

    daha fazlası vardır, aklıma gelenleri çalakalem yazdım. medya, üniversiteler, şirketler... her yeri ele geçirmişler.

    işin ilginç tarafı, solcu yobazlar neden dinci yobazlardan bile daha bağnaz görünüyor diye merak ederdim hep. sebebi solcuların dincilerden de gerici olmasından kaynaklanıyormuş. avcı toplayıcı dönemden bahsediyorlar. dinci yobazlar hiç olmazsa 600'lü yıllara filan dönmek istiyorlar.

    konu hakkında daha da yazabilirim ama genel hatlarıyla böyle. daha küresel ısınma konusuna girmedim, o da direkt konuyla bağlantılı ama ana fikri anladınız. çevreciler, hayvanseverler vs. bilumum sol fraksiyonu işin içine katabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap