• karanlıkta aydınlığa kavuşacağımıza dair umutlar yeşerir
    aydınlıkta (gündüz) ise o yeşeren tüm umutlar yerini yeniden yineden karanlığın kucağına bırakılır.
    işte biz o siyahla-beyaz arasında karanlık yahut aydınlığın kucağında uyutulan küçük çocuklarız.
    ilk uyanan ilk elma şekerini yiyen,
    özgürlüğe umuda koşan ilk çocuk kazanacak.
    durma çocuk koş,
    koş çocuk
    aydınlığa, güzelliğe dair ne varsa onun için koş.
    elbet bir gün her şey düzelecek..
  • gecenin sessizliği ve yalnızlığında, tanrıyla baş başa kalınca insanın ümitlenmesi olayıdır. gündüz olunca yine diğer insanlar ve cehennem başlar.

    (bkz: hell is other people)

    insanları sktredin, ümidi kesmeyin.

    edit: ana? başlık başa kalmış bile.
  • genelde tam tersi oluyor bende. gece her şey gittikçe boka sarıyor hissi, sabah uyandığımda her şey aslında gayet normal seyrinde ilerliyor'a evriliyor.

    özetle, (bkz: sık canını hiçbir şey düzelmeyecek)
  • bir rivayete göre gece seratonin salgısı azaldığı için basliktakinin tam tersi şekilde insanı karamsar düşünceler sararmış.

    bende de genellikle böyle olur. ertesi gün de gece kafama taktigim şeylerin ne kadar önemsiz yada değerlendirilmemesi gereken küçük detaylar olduğunu anlarım.
  • akla, turgut uyar'ın atlıkarınca şiirini getiren durumdur:

    “tel cambazı istiyordu ki dünya istediği gibi olsun. bile bile aldanmaya vardırıyordu işi. ama olmuyordu kendisi vardı."

    önceleri terliydi avuçlarımdan kayıyordu
    sonra sonra hem alıştım hem sevdim
    dedim ki ne iyi bu kadındır gecenin yarısında
    etleri var beyaz gergin sıcaklığı var öp öp ısın
    karanlık sokakları kötü lokantaları ısınmış rakıları düşündüm göğsümden iki düğme çözdüm
    gittim bir ormanı dört ucundan tutuşturdum geldim
    burada bana göre bir şeyler vardı
    oturdum

    bu ellerimi nereye koysam yakışmıyor
    dedim ki en iyisi kucağında dursun
    şu kravatımı çiviye as gel
    sigaramı yak birlikte at arabalarını düşünelim
    sarı pirinçten pırıltılı koşumlarını düşünelim
    bir zamanlar bilerek unuttuğum ‘küçük deniz sokağı’nı
    denizi odun depolarını demli çayları
    ben iyiyim bunlar da iyi şeyler sen nasılsın
    kolların çıplak değildi ama hiç de zararı yoktu
    bir gülünce tanıyordum sen değildin ne yapsam elimden gelmiyordu

    tanıyordum elimden gelmiyordu
    yoksa ne güzel aldanacaktım

    yabancılığın daha alımlıydı belki
    ama seni bir ormanda yakalasaydım
    ilk günlerin ilk çiçeklerin tadında
    kandırdılar 23 lira 10 kuruşumu aldılar iki kadehe
    90 kuruşu da ben tutup garsona verdim

    sonunda şehre vardım gökyüzüne fişekler atıyorlardı
    bir kalabalık vardı sarıydı utanmazdı geçkindi
    böylesi daha yakışıyor bildiklerime
    gün doğsun bir arınayım istiyorum
    güneş tozlu caddeler kaygılarım beni bir arıtsın istiyorum
    işte tam böyle istiyorum...
  • yok la yok, olmayacak öyle bi'şey. gelişine tekmele sen o hissi.
  • geldiği gibi giden histir.
  • adriana limayla beraber olmak kadar hayaldir
  • sahi olacak mı böyle bir şey?
hesabın var mı? giriş yap