8292 entry daha
  • ...yorulduğun zaman söyle
    susalım, hiç konuşmayalım istersen
    sussak da, hiç konuşmasak da, sözlerin senin
    açık denizler gibidir zaten elimde
    her zaman, ama her zaman bir kıyıyı sezdiren
    hatırlıyorum da kelimelerini bir bir:
    şairlerin flaşları kalpleridir
    dışarıya da parlamalı biraz
    kaldı ki ben içimde gezinmekten yoruldum
    sensin, iyi anlarsın beni...

    edip cansever - flaş
  • ıslanmış taşlığında suskun bir bekleyişin
    yutar yalnızlığın buzdan ayını,
    akşamsefaları içinde karanlık gözlerin.
    döker çiçeğini sararan rengiyle,
    yaralı bir aşkla seğiren derin.
    ve aklın seni sürgüne gönderir
    yüzüne iğreti gelen isminle,
    en yalnız köşesinde donmuş yüreğinin.

    metin altıok
  • ve neden sonra tekrardan duyduğun gün adımı gökkubbede,
    hatırlaki mahşer günüdür
    ortalığa düşmüşüm seni arıyorum
  • çok yalnızım, mutsuzum
    göründüğüm gibi degilim aslında
    karanlıklarda kaybolmuşum
    bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
    aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
    kimse duymuyor çığlıklarımı
    duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
    bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
    ümidimi yitirmişim
    biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
    arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
    veda edeceğim

    "en yakın yabancı sendin,
    daha sürülmemişken ışığın biberi
    yaramıza,
    yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
    henüz.
    ...
    güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
    ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
    yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
    en güçsüz kollarla-

    çözüldü aşkın zarif ilmeği
    bulandı aynalar duruluğu.
    çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
    bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
    olduğunu...

    yabancıların en yakınıydın sen! "

    ey iki adımlık yerküre
    senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!
  • ........
    yaşamak debelenir içimde kıvrak ve küheylan
    beni artık ne sıkıntı ne rahatlık haylamaz
    çünkü ben ayaklanmanın domurmuş haliyim
    yürüsem rahmet boşanacak.
    ve sana bir karşılık vereceğim

    sana bir karşılık vereceğim
    toprağı deşen boğuk sesimle
    sana bir karşılık vereceğim
    amansız kum fırtınası altında
    sana bir karşılık vereceğim
    birbiri üstüne yığılırken günler
    ey taşan suların imkanı
    ey taşan suların bekareti sana
    bir karşılık vereceğim.

    ismet özel- yaşamak umrumdadır
  • bir kalır uzun resimlerde anısı sakallarımızın
    urban içinde üşüyüp üşüyüp kaldığımızın

    bir kalır yanık yağlar yataklarda o oteller
    meydanlar heykeller sizin olmadığınız o her yer

    o çok yalınç gerçekli gelip gitmeler

    bir kalır uzun duvarlar ve onların dipleri
    bir kalır yılgın adamların hep "evet" dedikleri

    çok üşürdük hep üşürdük üşümekti bütün yaşadığımız
    üşürdü ellerimiz aşkımız sonsuz uzun sakallarımız

    tükenir dağınık diriliği kaşıntımızın bir gün
    bir kalır uzun kitaplarda anısı çok üşüdüğümüzün ..

    (bkz: turgut uyar)
  • elleri vardı, siz bilmezsiniz
    ben tek başımaydım, onlar ise yalnızdı
    şubattan kalan bir gece yarısıydı sanki bütün caddeler
    yine yenik ve gazetesiz ayrılıyorduk bir çağdan
    çağın canı cehenneme
    cennet nereye düşer şimdi
    annesinden dayak yerken sorunca çocuk

    ellerin vardı, sen de bilmezdin
    hatırı sayılmak kimsenin aklına gelmeyen bir yoksul gibi
    karşında duruyordum
    senin için ıslak mendilleri kurumuş evlerin önemi yoktu
    patrona halil, ilk posta teşkilatı ve
    çekinerek kızının evinde ayaklarını uzatan babaların
    kaldım, bir yanım alacaklı tarih diğeri aşk.
    radyoların canı cehenneme
    ben birşey demesem allah yine de anlıyordu

    elleri vardı, demedim kimseye
    başına ne gelirse hepsi yaşamaktan
    ve bir çocuğun oyuncağının ardında yitip giden elleri
    iki keder arasında gülmek doğru sayılmaz
    bir parkın yoldaşıydım sanki
    hiçbir richter tespit edemese de
    richter’in canı cehenneme
    titriyordu elleri

    elleri vardı, siz bilmezsiniz
    bir gülse kansere ve bana
    yani durmadan çocukluğundan bahseden bana çare bulunacaktı
    birkaç damla kan sızardı gözlerinden
    bolşevikler tövbeye dururdu
    aylardan şubat
    güneşini avuçlarında saklayan bir uçurum gibi sessiz
    yaşamın canı cehenneme
    gözlerin doluyordu
  • herkesin özlem duyduğu ortak zamanlardır çocukluk.

    -çocukluk- /cahit sıtkı tarancı/

    affan dede'ye para saydım,
    sattı bana çocukluğumu.
    artık ne yaşım var ne adım;
    bilmiyorum kim olduğumu.

    hiçbir şey sorulmasın benden;
    haberim yok olan bitenden.
    bu bahar havası, bu bahçe;
    uçurtmam bulutlardan yüce.

    havuzda su şırıl şırıldır.
    zıpzıplarım pırıl pırıldır.
    ne güzel dönüyor çemberim;
    hiç bitmese horoz şekerim!
  • sen gittin ya
    yokluğun dokunmadı kapkara gecelerde
    sesin yankılanmadı ıssız sokaklarda
    gülüşün düşmedi aklıma
    gözlerini aramadım insanlarda
    sen gittin ya
    yalancı bir adam oldum çıktım sevgilim..

    mlsszfurfur
  • bana hissettirdiklerini seviyorum
    sanki her şey mümkünmüş gibi
    sanki yaşamaya değermiş gibi...

    cahit zarifoğlu
46845 entry daha
hesabın var mı? giriş yap