• yağmurlar da diner moruk
    gökyüzüne bakmayıveririz bir gün
    zaten üç damla suyun bir avuç toprakla çarpımından
    doğdum ben
    bunun için çamura kestim son günlerdesen hiç bob dylan dinledin mi
    hiç dün gece dinledin mi
    şarabı rakıyla karıştırıp
    saatler moruk saatler... ne olmuş saatlere
    kurmayıveririz bir günben parmak hesabıyla bir ömür yaşadım
    yükseklik korkusundan başım hiç dik durmadı
    iğreniyorum kendimden bile bazen
    dünyadan her zamankaldırıp yakamı inerim gecenin ayıp yerlerine
    eve geç gelen adamların hüznüyle
    biz ne kötü yaşadık be moruk
    bir kuş kanatlarını dürünce rüzgarsız kalmak gibi
    o kadar yalnız, o kadar umutsuzduk
    -geçmiş zaman kipi gitmedi burda ama neysemoruk diyorum artık benimle büyüyenlere...
    ahmet erhan
  • bir an sevinç duyarken, korkuyorum sonra hemen,
    haydut yıllar çalar götürür diye hazinemi;
    bir an, başbaşa kalmaktan öte bir şey istemezken,
    sonra diyorum ki, alem niye görmesin sevincimi?
    bazan, sana baka baka kendime çektiğim ziyafetle,
    doydum sanırken, bir bakışın açlığıyla ölüyorum sonra,
    senin bana verdiğin ya da verebileceğinden öte,
    ne bir şeyden zevk alıyorum, ne de çabalıyorum almaya.
    işte böyle, her gün hem açlıktan ölüyor, hem tıkanıyorum;
    ya oburca her şeyi yiyorum, ya da hiçbir şeye dokunmuyorum.
    (bkz: shakespeare)
  • ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
    nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
    belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
    biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
    parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
    pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
    kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
    iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..

    ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
    durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
    sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
    işin yoksa çiçek al, saç tara, parfüm sık.
    küsmesi, barışması, ayılması, bayılması
    hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
    meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
    güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
    bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
    hepsi ağzıma sıçtı..

    ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
    her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
    seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
    ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
    içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
    ben seni severim sevmesine de
    iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..

    ali lidar @alengirli şiir
  • hiçbir şeyim az olmadı senin kadar,
    ve hiçbir şeyi istemedim
    seni istediğim kadar
  • bütün pencerelerde bekleyen benim,
    ve
    o çalmayan bütün telefonlarda
    aylardır konuşan da.
    kabul.
    bir kez daha yolda karşılaşalım
    onunla da avunacağım.
    adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
    sesini duysam, susacağım.
    `yel esiyor ama
    değirmen dönmüyor.
    kuraklık bu,
    adın ekmeğe dönüşmüyor.

    turgut uyar
  • bütün kuşlar tünedi
    göğümdeki tek kanatsın.

    | şükrü erbaş
  • kediler raflara düşüyor baba
    kabr üşüyor, damar paslı, koma lütufkâr
    ki tedbir dahi kemik ve mutlaka kar
    yağıyor, kitleniyor bana bir terzi.

    seviyorum çölde çana gerek yok, mersi.
    zift çözülmüş baba derim sıyrılıyor bu taşra
    çok aşık bir polis geçse, vakit daralsa
    ağlamayın kediler
    zina
    sîna
    si.
  • kardeşim
    sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
    uçak sağ salim inebilsin meydana
    doktor gülerek çıksın ameliyattan
    kör çocuğun açılsın gözleri
    delikanlı kurtarılsın kurşuna dizilirken
    birbirine kavuşsun yavuklular
    düğün dernek yapılsın hem de
    susuzluk da suya kavuşsun
    ekmek de hürriyete
    kardeşim
    sonu tatlıya bağlanan kitaplar yollayın bana
    onların dediği çıkacak
    eninde de sonunda da...

    nazım hikmet *
  • biz ki istanbul şehriyiz,
    seferberliği görmüşüz :
    kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,
    vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi
    bir de ittihatçılar,
    bir de uzun konçlu alman çizmesi
    914'ten 18'e kadar
    yedi bitirdi bizi.

    ikinci bap
    kuvâyi milliye destanı
    nâzım hikmet
  • yüzümü bulutlara kaldırıp
    dua eder gibi mırıldanıyorum
    kuşlarla, otlarla yıkanıyorum
    rüzgarla, ilkbaharla
    güneş gözkapaklarımı ısıtıyor
    ah! güvenilmez ilkbahar güneşi
    rüyada mıyım, gerçek mi bu
    hem var gibiyim, hem yok gibi
    bir güney kentinde, bir kıyı kahvesinde
    başakların sonsuz salınışı
    burada, kendimle başbaşa
    ömrümü böylece tamamlayabilirim
    bir kuşu dilinden hiç öpmedim
    belki bir gün öpebilirim
    belki bir gün rüzgar olurum ben de
    eserim başakların üzerinden
    kalbim bir yaz gününe karışsın isterim
    bir kuş cıvıltısında doğmak için yeniden

    ataol behramoğlu
hesabın var mı? giriş yap