• her şey bir kenara sırf "joseph hammer ve osmanlı tarihçiliği" makalesi için bile okunmayı hakeden kitap. kitabı ilk baskısı hil yayınları tarafından temmuz 1982 yılında yayımlanmıştır.
  • bir çeşit türk tipi firma sloganı

    (bkz: başka şubemiz yoktur)
  • trt haberde yayınlanan kültür sanat programı.
    (bkz: savaş şafak barkçin)
    (bkz: celaleddin çelik)
  • 'modernleşme ve doğululuk batılılık çekişmesi' makalesinde hocanın türk edebiyatına fena giydirdiği kitaptır.
    öncelikle 19. yüzyıl'da askeri ve tekik gelişmelerde görülen ilerlemenin düşünsel ve kültürel alanda görülemediği ve günümüze kadar gelen bir kısırlık içinde olduğunu söyler. tanzimattan bu yana felatun efendi ile rakım bey karşılaştırmasının ötesine geçilemediğini iddia eder. bunun sebebinin sadece idarecilerde ve idari mevzuatta aranmaması, aydınların da kafasını açmaları gerektiğini, tek yönlü, anglosakson kanallardan sadece beslenilmemesi gerektiğinin altı çizilir.
    türk edebiyatının çoğunun gündelik hayatın bir manifestosu olduğunu, halbuki asıl özgür kalabilirse ve hayatı resmedebilirse zaten tezlerin de kendiliğinden oluşacağını söyler.
    en önemlisi de bence, türkiye'nin kendi özgün türünü, kendi sesini vs. bulması gibi meselelerin teorik olduğunu, bunların çok da kafaya takılmadan sadece dünyayı geniş kaynaklardan anlama çabası ile dünya hakkında özgürce yazması gerektiğini söyler türk aydınının.

    halil berktay da 'yaşadığımız şu korkunç 30 yıl' kitap(çığ)ının son paragrafında şöyle diyordu.

    'bir zamanlar nazım, brecht ve yılmaz güney vardı. şimdi yalnızca sıla, kurtlar vadisi, televizyon klipleri ve gelip giden rock yıldızları mı olacak?
    bu ülkenin sanatçıları var mı? var mı gerçekten? şu yaşadığımız korkunç 30 yıl, geleceğin kültürüne, sanatına, müziğine, edebiyatına nasıl yansıyacak?'
  • medeniyet ve kültür araştırma merkezi (mekam ) isimli gubidik bir oluşum bünyesinde, ankara muhafazakârcı liberal entel dantel camiasının bilindik siması serhat buhari tarafından ilk olarak 2013'te çıkarılmaya başlanan ve yılda dört sayı olarak planlanan bu dergi, sanırım 2 sayı yayımlanıp tarihe gömülmüş. elime tesadüfen geçen "muhafazakâr düşünce ve sanat" temalı ilk sayısı, hayli iddialı bir yazar kadrosuyla çıkmış: mustafa isen, besim dellaloğlu, hasan bülent kahraman, beşir ayvazoğlu, hilmi yavuz, sadık yalsızuçanlar, ali yaşar sarıbay, mümtaz'er türköne, selman ada...

    akp etrafında kurulan liberaller ile islamcılar ittifakının henüz çatlamadığı dönemin bir ürünü olan bu dergiye devlet kaynağının bolca akıtıldığı, sadece birinci kalite kuşe kağıda basılı olmasından değil, içindeki kamu bankaları reklamları ile danışma kurulundan gayet net anlaşılıyor. yukarıdaki isimlere ilaveten ayşenur islam, mustafa armağan, muhsin kızılkaya, bekir berat özipek, naci bostancı, etyen mahçupyan, hüseyin çelik, ümit meriç, şükrü hanioğlu, kenan gürsoy, iskender pala, mehmet akif aydın falan varmış danışma kurulunda.

    madem dergiye ilişkin bu kadar ayrıntı verdim, bari içindeki ibretlik bir yazıdan da bahsedeyim. ocak 2013 tarihli ilk sayısında yer alan "muhafazakâr düşüncenin 'estetik kaygısı'yla imtihanı" başlıklı yazıyı (s.115-120) kaleme alan uludağ üniversitesi sosyoloji'den dr. bengül güngörmez ile gubidik mekam şeysinin başkan yardımcısı üzeyir tekin, akp'nin kültür ve sanata neden yeterince mesai harcayamadığını bakın hangi teorinin canına okuyarak açıklıyorlar:

    --- `"muhafazakâr düşüncenin 'estetik kaygısı'yla imtihanı"` ---
    ak parti ilk iki dönemlik iktidarında maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi teorisindeki sıralamaya benzer bir sıramalamayı izledi desek yeridir...

    ak parti bütün enerjisini birinci merhalede ülkenin istihdam ve ekonomik kalkınması, adalet ve hukuk alanında iyileştirmelere, demokratik siyasetin kurumlaşmasına, uluslararası siyasetin alt yapısının yeniden kurulması ve diğer altyapı hizmetlerine yönelik (okullaşma oranlarının yükseltilmesi, sağlık alanında iyileştirmeler, ulaşım ve haberleşme, tarım alanında iyileştirmeler, sosyal güvenlik ağının toplumun tüm kesimlerine yaygınlaştırılması, turizm ve spor alanları) çalışmalara ayırmak mecburiyetinde kalmıştır. bütün bu saydıklarımız maslow'un bize saydığı dört ihtiyaca -fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyacı, sevme sevilme, sayma sayılma ve aidiyet ihtiyacı- karşılık gelmektedir...

    kanımızca hakiki mesele ak parti'nin önce karınları doyurup sonrra kültür ve sanatla uğraşma maksadındaki bir politikayı izlemesi meselesi değil, önce kendini gerçekleştirebilme, yani siyaseten iktidarken tam da muktedir olduğunda medeniyet ve kültür sahasında da tekâmül gösteren adımlar atıp atamayacağı meselesidir.
    --- `"muhafazakâr düşüncenin 'estetik kaygısı'yla imtihanı"` ---

    asıl adımları atanlar, akp'nin icraat listesini makalemsi bir şeye dönüştüren yazarlarımız olmuş. aradan geçen 9 yılda bengül, prof ve bölüm başkanı olarak gerçekten de maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin nasıl tırmanılacağını nefis göstermiş. 2016'da düzenlenen uluslararası recep tayyip erdoğan sempozyumu'nda sunduğu "recep tayyip erdoğan'ın türk ve islam siyasetindeki yeri" başlıklı bildirisinin ise olası bir rektörlük adaylığı için nefis bir hamle olduğunu söylememe izin verin lütfen.

    bahse konu makalemsinin diğer yazarı olan üzeyir tekin ise cv'sinde yazdığına göre kariyerine bayağı hızlı başlamış. “adalet ve kalınma partisinin sosyolojik analizi” başlıklı y.lisans teziyle, 2012 yılında güya recep tayyip erdoğan’dan “ak parti üzerine yazılmış en iyi yüksek lisans ve doktora tezi” birinciliği ödülünü falan almış. "ak parti’nin muhafazakar demokrat kimliği" ve "abdülkadir aksu" konulu kitaplarının ise mv aday adaylığına yönelik sinyaller olduğunu söylemeye gerek bile yok. mv olamamış ama tarım işletmeleri genel müdür yardımcısı, yönetim kurulu üyesi falan olmuş, sonra hızla görevden alınmış falan.

    o değil de, valla kusura bakma sevgili abraham maslowcuğum; güzelim teorini biraz yoruyor, farklı emellerimize alet ediyoruz ama inan değiyor bu yorgunluğa.
hesabın var mı? giriş yap