• (bkz: siktir git dedirten kıdemli zırvaları)

    geçti hocam geçti; tıbbiyeden mezun olan tarık akan'ın steteskobunu alıp çemişgezek'e gittiği yıllar geçti. uyanın artık o günler yeşilçam'ın siyah beyaz ekranlarında kaldı.

    artık hastanın sırtına ellerini koyup kırk - kırk bir dedirtip vokal fremitus baktığın sürede hrct çekilip kesit kesit akciğere bakılıyor.

    steteskopu koyup üfürüm duyma günleri geçti artık miyokardit tanısında sintigrafi-mr kapışması yaşanıyor.

    tıp sanatı kalaycılık, bileycilik gibi unutulan değerlerimiz arasında yer alacak. artık tıp makineleşiyor kim teknolojiye uyum sağlarsa o öne geçiyor. tıbbiyede kıdem her şeydir ama artık lazer, robot kullanan cerrahlar kıdemlilerinin önüne geçiyor.

    tıbbiyede muhtemelen yüzyıllardır yeni nesil çok kötü geyiği yapılır ama her gelen nesil eskisinden daha başarılı olur.

    hem tıbbiye usta-çırak ilişkisi değil miydi? demek ki bizim ustalarımız kötüydü suçu kendinizde arayın.
  • bahsi geçen anketteki sorunun anne babanızı donem arkadaşına emanet eder misin degil de hangisine emanet edersin olduğunu düşünüyorum.
    a-sınıf arkadaşım
    b-uzman
    c-doçent
    d-prof

    tabiki d çıkmıştır.
  • "güvenilmez" bir genelleştirme olmakla birlikte bu argümana türlü türlü itirazlarda bulunan / bulunacak genç hekim arkadaşlara sesleniyorum:

    itiraz ettiğinizde, bundan beş sene sonra da, on sene sonra da, yirmi sene sonra da bugünkü bilgi, deneyim ve becerinize sahip olacağınız gibi salak bir dolaylı iddiada da bulunmuş olursunuz.

    ayrıca bütün tıp fakültesi eğitiminiz daha "güvenilir" bulduğunuz hocaların yanında çıraklık şeklinde ilerliyor. yani; sizi şu an iyi yapan şey, zaten bu argümanın dayandığı bir öncül.

    ama tekrar ediyorum: genelleme anlamsız. az da olsa bir kısmı çan eğrisinin sağ ucunu oluşturacak elbet.
  • akdeniz üniversitesinde anketmiş, ttb başkanı pkk lı bir itin söylemiymiş geç abicim bunları, annemi babamı hiç bir zaman hocaya götürmedim ben, gittim asistanla hallettim işimi, cerrahi işlem gerekir hocanın en kralına giderim o ayrı, asistan hocaya danışmayı uygun görür o ayrı onun dışında hep asistanlarla hallederim işlerimi, onlar da genç doktorlar.

    tıpta ben yeterliyim diyen insan kendini bilmeyen insandır, sorumluluk alanın içinde yeterli olabilirsin ancak, dahiliye diyorsun bir sürü yan dalı var, genel cerrahi diyorsun hocalar alan alan ayrılmış rektum birinde kolon birinde mide birinde karaciğer birinde vs, bütün bir dahiliye ya da genel cerrahi için koskoca prof bile ben yeterliyim diyemez, hepsinin altından kalkarım diyemez. acilde ve ya aile hekimliğinde tedavisi başlanabilecek hastalıklar için yeterliyim ama ciddi bir problemi olan hasta bana gelmesin zaten onun yeri acil veya aile hekimliği değil benim görevim acil bi sıkıntısı varsa halledip doğru uzmanlık dalına yönlendirmek, ben çare bulamam ona, ileri tetkik gerekir, uzman bir göz gerekir. 6 yıllık fakültenin sonunda beni kardiyoloji polikliniğine koymuyorlar ya da dahiliyenin gastro polüne koymuyorlar kalp yetmezliği ya da ülseratif kolit tanısı koymiycam ben. mezuniyet sonrası acil e koyuyorlar orası için yeterli olmamız bekleniyor, yeni sorumluluk almanın bizzat tek başına hasta bakmanın eksiklikleri yaşanıyor ama 2-3 ay sonra çatır çatır hasta bakar o adamlar, varsın soğuk algınlığı olan hastada oral spreyi eksik yazsın, varsın ateş düşürücüyü reçeteye eklememiş olsun, varsın viral hastalıkta antibiyotik reçete etsin noolacak yaa. ölmezsiniz korkmayın.

    ha yok itirazınız varsa bir yıl paramızı da versinler, tecrübeli doktorun yanında yancı olarak hasta bakalım (avukatlarda öyle bişey var sanırım, bir yıl bişeyler yapıyorlar stajımsı falan), ha yok onu yapmıyorlarsa itiraz edin tıp fakültesi müfredatına, son yıl bizi bedava iş gücü olarak kullanmak yerine adam gibi doktor işi yapalım, hemşireler çenesini kapatsın diye kan alıyoruz şeker bakıyoruz, hoca rahat görsün diye pcdeki sonuçları dosyaya işliyoruz vs, itiraz edin bir yıl düzgün bir doktorluk stajı yapalım öyle başlayalım hasta bakmaya. sanmayın ki şu an çok boş mezun oluyoruz ama memnun değilseniz buyrun, doktorluk öğretin bu çocuklara, kan aldırtmayı şeker baktırtmayı bırakın ayak işi yaptırmayı bırakın diyin hadi hep birlikte.
  • rusyada hic gidilmez.
  • kısmen doğrudur bunun sebebi şudur; türkiyede çok fazla üniversitede tıp fakültesi kurulmuştur. öğrenciler eskiden olduğu gibi içi dolu eğitimler almak yerine saçma müfredatlar ile donatılmaktadır ve bu sebeple mesleğe başlayan kardeşlerimiz hasta nasıl muayene ediliri ve nasıl teşhis koyuluru ancak derslerde öğrendiği rakamsal değerleri gösterir testlere dayandırdığı için test doktorluğundandır güven vermez.

    zaten bu yüzden soğuk algınlığı dışındaki hastalıklarınız için hep doktor araştırırsınız ve öyle gidersiniz. fakat bu onların suçu değildir, bazı meslekleri bayağılaştırmanın sonucudur.

    örneğin yurt dışında 35 yaşından önce hakim savcı yapmazlar insanları ancak bizim ülkemizde sınavlara başvuru şartlarında yazar 35 yaşından küçük olmak diye.
  • katıldığım açıklama. bundan 4 sene önce babamın göbek deliğinin kenarındaki şişi farketmesiyle akşam vakti apar topar acile gittik. bezelye tanesi kadar olan şişiğe "deri altında iltihap var" diye teşhisini koydu genç, havalı ve dövmeli doktorumuz. dolayısıyla antibiyotik yazdı. denizci olan babam seferdeyken ağrısı olunca abanmış antibiyotik ve ağrı kesiciye. seferden dönünce bezelye tanesi kadar olan kitle nohut boyutuna gelmiş. uzman ve tecrubeli bir doktara gittik. koyulan teşhisi söyledik doktor "saçmalamışlar bu fıtık! boşu boşuna antibiyotik kullandırtmış" dedi. yani genc doktorların deneme tahtası olmak hiç mantıklı degil. tecrübeli doktorların da gereksiz operasyonlarını bertaraf etmek gerekiyor.
  • valla ben dahil çoğu arkadaşım kendine güvenmiyor. geçen gün babamla konuşurken odamda, tus kitaplarını gösterdim dedim ben bunların hepsini nasıl bileyim? o da ben hukuk fakültesinden mezun olduğum zaman sudan çıkmış balık gibiydim, hukukun, "h"sini bile bilmezdim demişti. şimdi tatava yapmayın. her meslek tecrübe edinerek ve daha çok okuyarak öğreniliyor. biz de elimizden geldiğince yapmaya çalışıyoruz. ayrıca intörn doktorluğu ek hemşire kapasitesi olarak görmeyip tıp fakültesi son sınıf öğrencilerine hekimliğim pratik yönlerinin öğretildiği bir dereceye de acilen getirilmesi gerekiyor.

    "hata yapmak tıbbın doğasında var. birilerini öldüreceksin. eğer bu gerçeği kaldıramıyorsan, başka bir meslek seç veya tıp okulunu bitir ve öğretim görevlisi ol."

    (bkz: house md.)
  • bundan yaklaşık 10 yıl önce diş hekimliği fakültesini kazandığımda , o sene benimle birlikte kaç kişi diş hekimi oldu diye merak edip teker teker hesaplamıştım. devlet-vakıf toplam 900 küsür kişiydi .bundan yaklaşık 5 yıl önce kontenjanlar ne oldu diye hesaplayayım dediğimde bu sayının devlet-vakıf 3600 kişi olduğunu öğrendim. tıp fakültelerinde durum daha da vahim. artış oransal olarak diş hekimliğinin gerisinde olabilir ancak sayı farkı olarak 10 bini geçen bir artış söz konusu.

    bu kontenjan artışı nasıl sağlandı? 2 şekilde
    1. yeni üniversiteler açarak
    2. var olan üniversitelerin kontenjanlarını arttırarak

    yeni üniversite açmak: yabancı ülkelerde tüm alt yapı ,üst yapı , teknik ve akademik imkanlar sağlandıktan sonra bir yasayla açılırken; bizde önce yasa çıkar, sonra bir ara yolunu yaparız ,eksik malzemeleri tamamlar adamımızı bulursak hoca yaparız. o yüzden ki bizim yeni üniversitelerimizde ne teknik ne de akademik alt yapımız mevcut değil. öğrenciler vaka görmeden mezun oluyorlar. güncel ekipmanlardan yeni tedavilerden bihaber mezun oluyorlar. başkalarının deneyerek , öğrenerek ,tecrübe edinerek öğrendiği metodları kitaplardan okuyarak 'ezberliyorlar'

    var olan üniversitelerin kontenjanını arttırmak: ülkemizde -tamamen yeterli olmasa bile- maddi manevi imkanların sağlandığı üniversiteler hacettepe , çapa,ankara,ege gibi köklü üniversitelerdir . gerek vaka sayısı gerek öğrenci başına düşen akademisyen sayısı gerek de ekipman olarak. ancak son 10 yılda bu güzide fakültelerimizin kontenjanları ortalama 2 katına çıkarıldığı için öğrenciler ne amfide yer bulabiliyorlar ne de doğru düzgün hasta bakabiliyorlar. bir de bunun üstüne 'tam gün' yasası altında üniversitelerde özel muayenehanesi olan hocalara ya devletten ayrıl ya da sadece devlette kal ancak para kazanmak için hasta bak dendiği için işin akademik boyutunun içi tamamen boşaldı. ben mezun olmadan önce bir endodonti(kanal tedavisi) stajında belki de en 20-30 dişe kanal tedavisi yaparken şu an mezun olduğum üniversitede 2 ya da 3 kanal tedavisi yapan diş hekimi oluyor. ben 100e yakın diş çekerken şu an diş çekmeden mezun olanlar mevcut. kadın doğumda intern yapan arkadaşıma hiç doğum görüyor musun diye sorduğumda 'ne doğumu kadın bile görmüyorum demişti'

    o yüzden gerek akademik yetersizlik gerek de vaka(hasta) yetersizliğinden dolayı öğrenciler tıp fakültesi ya da diş hekimliği fakültesi diploması almak için çalışıyorlar. hekimlik mi? kimin umrunda .
hesabın var mı? giriş yap