• eğer bu kelime olmasaydı spikerler napardı acaba. spikerlerin en çok(belkide tek) kullandığı kelimedir bu. sıkıştıkları anda gerçekten ile yeni bir cümleye başlarlar biter iş. sözlerime burada son verirken:

    -evet sayın seyirciler..
    gerçekten biraz sonra liverpool-chelsea maçının görüntülerini izleyeceksiniz..
    gerçekten mükemmel bir maç oldu, sakın kaçırmayın.

    (bkz: ben bugün bunu gördüm)
  • ilkyardim, sivil savunma ve afet tatbikatlarinda anahtar kelimedir. tatbikat sirasinda birinin "gercekten" yaralanmasi vs. haricinde kullanilmasi yasaktir. sakasi yoktur, adami cizerler.

    misal bir kurtarma senaryosundasiniz, dagci arkadaslariniz kaybolmus (bi de pustlar feci saklanmislar inadina. cukur kazip icine girmisler resmen) ve arayan gruptan bir arkadasinizin kayip dustugu ve ayagini kirdigi haberi geliyor.

    - atakan dustu, ayagi kirildi.
    - gercekten mi?
    - degil.

    gidilir once ayagi kirik arkadasla ilgilenilir, atel yapilir yanina bir adam birakilir ve sonra kayiplari arama isine eksilmis takim icinde gorev dagilimi yaparak kaldigi yerden devam edilir. ya da,

    - atakan dustu, ayagi kirik.
    - gercekten mi?
    - gercekten.

    tatbikat durdurulur. "kayip" arkadaslar telsizle aranir, onlarin da yardimiyla yarali arkadasa ilk yardim yapildiktan sonra en yakin hastaneye ulasmasi saglanir.

    bu kadar onemli bir kelimedir gercekten.
  • ing. (bkz: really)
  • geçenlerde arkadaşlarla oturduğumuz bir akşam sohbetin koyulaştığı bir zaman diliminde, cep telefonundan çaktırmadan videoya alınmışım. hararetli hararetli bir şeyler anlatıyorum. bir kaç gün sonra video elime geçti. izledikçe farkettim ki bu kelime resmen ağzıma yapışmış durumda ve videoyu birlikte izlediğim hiç bir kişi bu konu hakkında tek bir eleştiri getirmedi. sonrada düşündüm ve gözlemledim. durum sadece benle alakalı değil. "gerçekten" v.b. bir kaç kelime ağzımıza yapışmış durumda ve bu son dönemlerde oldu. dikkat etmeye başlayınca siz de farkedeceksiniz.
    sanırım çok yalan söyleyen bir toplum olduk ve karşımızdakinin anlattıklarımıza inanması için araya bunu sıkıştırma ihtiyacı duyuyoruz. gerçekten ilginç bir durum.
  • insanın söyleyecek bir sözü yoksa kendinden bahseder. bütün insanlar bu yüzden çok şişmandır. ne söyleyebileceklerini araya araya, kendi etrafında döne döne büyük bir kütle havuzuna dönüşmüşlerdir. bakınca göremezsiniz, gördüğünüz insan şeklinde bir ettir sadece. ama yayılan her dalga, şişman bir insan kendi meselesinin sınırına denk gelir. her döndükleri yerde kendilerini gördüklerinden, büyük bir dairenin içinde her yana eşit uzaklıkta ağlayabilecek küçük bebekler gibi yüzlerini buruşturup kendilerinden bahsetmeye başlarlar. gerçekten ne kadar sevmişlerdir, başlarında gerçekten ne kadar kötü bir olay gelmiştir, çok dürüst olmak her zaman bir sorun olmuştur ve bir baş ağrısı bir baş ağrısı, soluğu yeryüzünde zor almışlardır. gerçekten yaşamak böyle bir şeydir, soluksuz bir anlatı. kimsenin kimseye değmediği uzun bir sokak düşünün, kollarınızı yana açıyorsunuz hiçbir şeye değmiyor dokunmuyor, ama biliyorsunuz her yerde bir insan hikâyesi. dinleyicisini beğenmemiş, sıkıntılı bir kahvaltıya eşlik edilmiş, güzel bir aşkın içine etmiş. gerçekten bir insan hikâyesi, tüm uzun sokakların sonunda.

    bu sokağın nereye çıkacağını asla bilemezsiniz. üzerinde gittiğinizde, varacağınız yer de aynı mesafeyi alır sizinle çünkü mekânın üç boyutu olduğu gibi zamanın da üç boyutu vardır. siz bir yere giderseniz, çemberinizin sınırındaki, yani o uzun sokağın sokağındaki kendiniz, yaşlanmış ve çok sevdiği için artık büyümüş kendiniz vardır. siz yürürseniz ancak bir yere yürüyebilirsiniz, başka bir zamana geçmeniz için başka bir yola ihtiyacınız olur. gerçekten diyorum. o uzun yolun sonunda sizi bekleyen ev, hiçbir zaman orada olmayacaktır. siz yola çıktığınızda o ev de eskimeye başlayacak, siz çürüdükçe o ev çürüyecek, anlattığınız yer hikâye, anlatıldığı anda bitmeye başlayacağı için, siz gerçekten ne sevmiş ne konuşmuş ne de ölmüş olacaksınız. şişman insanların arasında uzun bir yolda ilerleyen, kendine kendini inandırmaya çalışan başarısız bir ölü olarak yaşayacaksınız. yani hepimiz böyleyiz, en güzel hikâyeyi ararken arada kendimizden bahsetmeyi severiz.

    gerçekten bir yere gitmek ya da bir şey olmak ne zor böyle düşününce. ya da gerçekten bir insan olmak, bir insan meselesinde başarılı olmak. gitmeye kalktığınızda, niyetlendiğiniz yer eskiyor; insan olmaya çalıştığınızda, sonucunuz hata veriyor. bir yerin üç boyutu oluyorsa, içinde yaşadığınız zamanın da üç boyutu oluyor. siz gerçekten bir uzayın içinde kendi kendinize salınmaya başlıyorsunuz. birbirimizle değiliz biz, yalnız olduk, yalnız kalacağız. zamanı sonunda çözen kim çıkarsa, işte en çok onunla yakınlaşacağız. çünkü zamanı çözmenin ne demek olduğunu, mekânı görerek bulacağız. insan, göremediği şeyi çözmek ister hep. bir fareyi, bir atomu, uzaktaki sevgiliyi. gerçekten yaşamak bu yüzden de zor, her şeyi görüyorsun ya da görür gibi yapıyorsun. aynaya değil de, aynanın içinde bakıyorsun. içinden değil içinde. gerçekten. görülebilecek her şeyin arasındasın ve sen de bu sırdan bir parçasın, ama gören kim seni ya da görülen şey ne, hiçbir zaman bilemiyorsun. bu aynadan adımını atman gerekiyor. zamanın bulunduğun boyutundan çıkıp, ama bu zulmü gerçekten isteyip, adımını atıyorsun. bak bu adımın gideceği yeri bilmiyorsun. her yere gidebilirsin, her şey olamazsın. her şey olmaya bir yemin bu adım. gerçekten atabilir misin?

    şişman insanda tüm çözümlerin. her yer dolu, her şeyin dolu senin. dünya kendinden bahsedenlerin dünyası ve biz buna zaman demek zorundayız. biz buna inanmak zorundayız. senin ölçü olarak seçtiğin şey artık zaman. bulunduğun yer sana yetmiyor çünkü baktığında, yani aynanın içinde baktığında, görebileceğin şeyler zayıf bir insan akımı, zayıf bir topluluk. bu değil. sen sağa ve sola dönen bir insansın, senin bir geleceğin var, senin bir geçmişin var; şişman bir insan olarak, kendinden bahsetmekten erinmeyen şişman bir insan olarak görebileceğin şeyler var. sen, olduğun şeyle yetinemezsin; ne olmuş olduğunu ve ne olacağını da, bir bakmayla görmen gerekir. göremeyen, konuşamaz. gidemeyen, olamaz. mekânı anlamayan, zamanı bilemez. düşünmen gerekiyor. gerçekten anlaman gerekiyor: senin derinliğin neresi? senin uzunluğun neresi? senin genişliğin neresi?

    şimdi seni, içinden çekip tepene koysaydım ve yürüdüğün yoldan sadece kendini değil kendi zamanını görebilseydin, o zaman bu kadar şişman olmaktan belki de pişman olacaktın. anlattığın sözlerden utanacak, her diliminde kendinle ilgili pek de hazzetmediğin bir ayrıntı görecektin. durduğun yerde bile, buna inanabiliyor musun? durduğun yerde bile ölebilecektin ve bunu çok sinir bozucu bulacaktın. gerçekten neyi yaşamıştın, gerçekten neyi yaşıyordun, bir baktığında görebilecek, en çok bundan sıkılacaktın. durduğun için böyle, böyle çıkabildiğin için o kör aynanın içinden, artık bir yere gitmekle bir şey olmanın farkını da biliyor olacaktın. bilmek, sana sorumluluk yükleyecek; sorumluluk sana bakmanı gerektirecekti. artık bakmaktan ve görmekten başka bir şey yapamayacaktın. durduğun yerde, ilerleyen kendini, kendini zamana veren kendini görecektin. doğduğunu ve öldüğünü görebilecektin, bırak evine gitmeyi. zamanı artık üçe bölecektin: sen, senden önce yerine geçmiş kendin, senden sonra yerine geçecek kendin. gerçekten.
  • (bkz: o rly)
  • http://yasamatolyesi.com/…amak-iste-butun-mesele-bu

    ps: beğenenler oy verirse sevinirim, bir yarışma çünkü bu.
  • sergen'in kullanmayı çok sevdiği bir kelime.
  • kullanım alanı "sahiden, harbiden, hakikaten, cidden" kelimeleriyle aynı olan bir pekiştirme sözcüğüdür. ör. sen gerçekten malsın.
  • kullanildigi cumle hakkinda gercekten suphe uyandirir
hesabın var mı? giriş yap