• burada gelip plaj, meyhane soruşturan kolay tatilcilerin, piyasacıların gitmemesi gereken ada. iki ay sonra da arkadaşlarına anlatacaklar sonu bozcaadaya dönecek. git tarihini oku, ruhunu keşfet, koylarını rastgele bul. kaybol, sorun yaşa. hap gibi tatil istiyor bizim millet.
  • sonsuz gökyüzü ve efi badem kurabiyesiyle görülmeye değer, ayrıca çok sessiz en inanılmaz kısım burası.

    laz koyu gerçekten çok güzel deniz berrak ve ılık. akçay'da denizde donmuştuk burası inanılmaz güzel geldi o yüzden.

    bir de kekik kokusuna bayılıyorum..

    ek: yıldızlar i-na-nıl-maz.
    ek2: her yerde 34 plaka araç var ve bir de yunanlılar.
  • okuduğum süre içerisinde durmak istemediğim mezun olduktan sonra her tatil zamanı gittiğim güneşin en son battığı güzel ada
  • "adayı başta sona kadar yürüyün zaten keşfetmek uzun zaman almaz"

    yok artık!
  • bozcaada'nın başına gelen bela buranın da başına gelmez ve ada bu güzel haliyle kalır umarım.
  • kefalos ve eşelek'te kiteboard yapılıyor. tüm balkanlar karavanlarıyla kumsallara doluşmuş durumda. bizim pek ilgimizi çekmemiş bu spor dalını adamlar burnumuzum dibinde icra ediyor. özenilmeyecek gibi değil. adanın batı ucunda kalan uğurlu'da pek rüzgar olmadığından denize girmek için ideal.

    türkiye'nin geri kalan heryeri gibi burası da yakında betonla istila edilecek gibi görünüyor.
  • insana huzur veren sakin ada, gidin görün ve anlatın..
    etleri güzel, kuzuya yanaşmayın felaket yağlı havasından mı suyudan mı anlamadık ama oğlakları süper.

    görseller ile birlikte güzel bir yazı derlemesi için blog;
    https://goo.gl/e7fsb2
  • aydıncık civarlarında, balkanlardan ve karpatlardan gelen karavancıların takıldığı, tarlaların arasından gidilip; - ulan burası nasıl bir yermiş diye söylerken çok acayip bir kumsalının ve denizinin olduğunu keşfettiğiniz.

    o güzelliğe giden bir asfalt yol varsa köy yollarının çıktığı yerleri merak ettiren ve güzelce sahili diye bir yerin varlığına vardırıp binlerce metrelik bir sahilde insana dair bir şey görmeden denize girmenin keyfine vardıran.

    yıldızkoyu çok popülerdir deyip, burun kıvırdığınız fakat görmeden geçmeyeyim kaygısına düşüp, denizden çıktığınızda; - hayat dediğiniz çok acayip ve gerçekten çok güzel dedirten coğrafyadır gökçeada.

    dünyanın çok farklı yerlerinde nehirlere, göllere, denizlere, okyanuslara girip yüzmüş biri olarak söyleyebilirim ki, imroz aklınızın ve kalbinizin bir köşesinde hep o'nun gibi yerini tutacak bir kaide olacaktır.
  • hasan munusoglu'na ait "otekinin ucuncu hali: imroz'da otantiklik ve turizm" makalesini okudugumdan beri adalarin gunumuz vaziyetini aklimdan atamiyorum. sanki cocuklugumda annemin istanbul icin anlattigi tum hikayeler kulagima tekrar fisildaniyor. polislerin, buyukdedemin kapisina gelip kendisine ulkeyi terk etmesi icin yalnizca 48 saati oldugunu soylemeleri ve tavuklarina kadar her seyine el konulmasini oradaymis gibi yasiyorum.

    isin gercegi senelerce hafife* aldigim ve hatta gormezden geldigim bu aile gecmisi, birkac senedir, gene tasaga almama ragmen stockholm sendromuna benzer bir sekilde beni gun gectikce icerisine aldi. oyleki bircok seyi icsellestiriyor ve daha fazla hikayeyi daha fazla detayiyla ogrenmek icin kivraniyorum. daha once anneme haftada bir iki defa kisa sureli aramalar gerceklestirirken simdi iki gunde bir cesitli bahanelerle daha fazlasini duymak icin ariyorum...

    o yuzden hikayenin en basina gidelim.

    uzun ve yorucu savas 1923’te imzalanilan lozan antlasmasi’yla bir sonuca baglanmis ve turkiye ile yunanistan arasinda dini referans alan bir nufus mubadelesinin gerceklestirilmesine karar verilmistir. buna gore, turkiye cumhuriyeti sinirlari icerisinde yasayan ortodokslar ve yunanistan’da yasayan muslumanlar kendi cografyalarini terk etmeye mecbur birakilmislardir.

    lozan’da mubadelenin disinda birakilan bolgeler: yunanistan’da trakya, turkiye’de istanbul, imroz(gokceada) ve tenedos(bozcaada) olmustur. mubadelenin disarisinda birakilan bu topluluklarin egitim, din, dil gibi kulturel haklari gene lozan antlasmasi’nda guvence altina alinmistir. tum bunlar teoride olumlu gozukse de isin gercegi bambaska… ancak o baska bir entrynin konusu. bu baslikta ımroz’un gunumuz ve guncel durumundan uzaklasmamak arzusundayim.

    imroz, 1912 yilinda yunanistan’in egemenligine gecmis ve ancak lozan sonrasi turkiye sinirlarina katilmistir. adanin ortodoks demografisi dikkate alinarak ımroz’a birtakim ozel haklar ve guvenceler verilmistir.

    ancak lozan’in uzerinden oldukca az vakit gecmesine ragmen once yunanca egitim yasaklanmis; devaminda ada ozel guvenlik bolgesi ilan edilmis ve buraya askeri birlikler yerlestirilmistir. gene oldukca kisa bir sure icerisinde adaya karadenizden insanlar yerlestirilmis ve rumlara ait araziler kamulastirilmistir. fakat adanin irzina gecen seyler arasinda basi, turkiye’nin en buyuk koyu shinoudi’nin yakinlarina kurulan acik cezaevi cekmektedir. nitekim yerel halk bu cezaevindeki mahkumlardan da cok cekmistir.

    dunya gorusu sig; cografya bilgisi oldukca vasat olan turk lumpenleri* imroz(gokceada) ve tenedoz‘daki(bozcaada) niteliksiz etnoturizmin en buyuk besleyicileridir ve ne yazik ki bu adalari birer tuketim merkezi haline getirmislerdir.

    turkler* tarafindan isletilen yunanca isimli restoranlarda gecmise dokunabilme yanilgisi da bu cehaletin bir baska illuzyonudur.

    bugun imroz’da, mutlaka ziyaret edilmesi tavsiye edilen rum koyleri adanin gecmisini ifade etmekten oldukca uzak koylerdir ve adanin gercek belleginden hicbir parca sunmazlar. zamaninda ulkenin ve dolayisiyla adanin en buyuk koyu olan shinoudi ve niceleri kasitli olarak arka plana atilmistir. ada halkinin, nufus mubadelesinin kapsamina alinmamalarina ragmen hangi nedenlerle ortadan kaybolduguna dair tum gercekler halinin altina supurulmustur.

    rumlar, tarihi ve kulturel anlamda kamudan silinmis olmalarina ragmen geride biraktiklari kultur ogeleri sacmasapan bir eskitmeyle korkunc bir masturbasyonun parcasi olmus ve metalastirilmistir.

    bugun imroz’daki turist kafilelerinin geride kalan uc bes yerliyi rahatsiz etmesinin yegane sebebi de bu sacma otantiklestirmedir.

    “her yaz ada kesiyoruz. rum koyu kafasi falan…”

    senin o minik kafani...

    imroz’da sergilenen sahte otantiklik, avustralya’da aborjinler uzerinden yurutulen senaryoya oldukca benzer. sahnelenen etkinlikler beyazlar tarafindan duzenlenir ve gene beyazlara satilir; beyazlara sergilenir. aralarindaki tek fark adada aktif bir rum halkin mevcudiyetinden soz edemeyisimizdir. kalan mevcut yerlilerin ya da yazin adaya donenlerin de gundelik hayatini ve rituellerini disariya sahneleme kaygisi yoktur. ıste tam bu sebepten 15 agustos’taki meryem ana bayrami turistler icin muthis bir eglence olsa da katilma firsati bulamazlar. cunku bu her hafta harbiye’de izleyebileceginiz mehteran takimin sovuna benzemez. burada sahnelenmis, senaryolastirilmis hicbir sey yoktur. dolayisiyla mevcut masalar yerlilerce rezerve edilir ve turistler ancak goz ucuyla bakabilirler.

    adadaki suni otantiklik, salak topluluklarin gundelik hayatlarinin disina cikma arzusu ve egzotik bir seyler gorme taleplerini karsilama amaciyla turizmciler tarafindan yaratilmistir.

    acaba jean didier urbain turizmi dunyanin sahtelestirilmesi olarak tanimlarken ımroz ya da tenedoz’u biliyor muydu…

    bugun cogunlukla yaz aylarinda adaya donen rumlar, adaya sonradan yerlesmis insanlarca turist olarak gorulmekteler.

    imrozlular, ayni ıstanbul’dan goc eden rumlar gibi atina’nin belirli mahallelerine yerlesmislerdir. ımrozlular kendilerini turk, yunan ya da rum degil; once adali olarak tanimlarlar cunku onlar icin kimlik mekansaldir.

    ulke aleyhine hicbir faaliyetleri olmamalarina ragmen kibris sorunu bahane edilerek rehinlestirilmisler ve yunanistan’a karsi muzakerelerde koz olarak kullanilmislardir.

    kaldi ki turkiye sinirlarinda yasayan rumlarin o donem kibrislilari ne kadar sevdigi de tartismalidir.

    bugun imroz’dan 20 dolar ve iki cantayla ayrilmalarina izin verilmis insanlar yunanistan’da kimliklerini korumus ve asimile olmamak icin ellerinden geleni yapmistir. turkiye’de gavur denilen insanlar yunanistan’da senelerce turkosporos yani turk tohumu denilerek asagilanmistir. oysa turkiye’den giden rumlar yunanistan’da fazlasiyla burjuva bulunmuslardir. gene bu insanlar, ıstanbullu* rumlar gibi yanlarinda muthis bir zenginligi yunanistan’a goturmus ve ozellikle 60’lardan sonra ulkenin kulturel kalkinmasinda onemli rol oynamislardir.

    1955’te 105.000 olan rum nufusu, 1975’te 5000 kisiye kadar indi. buradan gocun temel sebebinin 6-7 eylul olaylari degil; 1964’teki surgun oldugunu anlayabilirsiniz. ancak turkiye’de 64 surgunune dair cok az sey biliniyor. 64 surgunu icerisinde korkunc hikayeler barindiriyor.

    rumlar, bu donem neredeyse teker teker sinir disi ediliyor ve ajanlik gibi sacma sapan suclamalarla tum mallarina el konularak ulkelerinden kovuluyor. bu karar ilk once yunan pasaportu sahibi rumlar uzerinde uygulaniyor –ki bircogu yunan pasaportu sahibi olmalarina ragmen hayatinda yunanistan gormemis ve yunanistan’da hicbir akrabasi olmayan insanlar…

    yunan pasaportu sahibi rumlar icin kibris sorunu bahane edilerek cikartilan sinir disi karari ailenin turk pasaportu sahibi diger uyelerini de ulkeyi terk etmeye zorluyor. baba sinir disi edilmis… ailenin geri kalani ne yapacak?

    bozcaada nedir? bozcaada, cihangir’in dort tarafi suyla cevrili bir imitasyonudur.

    imroz… imroz, imroz’dur. gokceada dedigim gun agzima tukursunler.
  • gökçeada (imbroz-imroz), ege denizi’nin kuzeyinde çanakkale’nin 40 km. batısında yer alır ve türkiye’nin en büyük adasıdır.

    bunun yanı sıra inceburun’un (avlaka burnu) türkiye’nin batıdaki en uç noktasını oluşturması açısından da ayrı bir öneme sahiptir.

    yazın güzeldir ama kışın ulaşım zorluğu ve yetersiz aktiviteden kaynaklı pek çekilecek tarafı yoktur.

    adanın isminin ciddi ciddi "kedi adası" olarak değiştirilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. kışın özellikle insan nüfusundan daha çok sokaklarda kedi görmek sizleri şaşırtmasın.
hesabın var mı? giriş yap