• portland'daki her 5 kişiden 9unun insan olmadığı dizi. bi kaç collateral victims harici juliette, hank, komiser wu sayabildiğim 3 insan evladı, o da şimdilik.
    asıl monroe grimm olacak adam, maşallah nick'in sayfa sayfa okuduğu notların özeti onda... da işte kader.
  • tam şu soğuk günlerde battaniye altına girip izlenecek keyiflik dizi. katil kim? ya da suçlu nerede? sorularını sorarken ortalamanın altında bir kurgu ile olayların anlatılması pilot bölümünün en zayıf noktası olsa da; fantastik öğelerin ergin olmamış bir lirizmle sunulmaması dizinin en büyük artısı.
    supernatural benzetmesi de gereksiz bir "benzerini bulma" arayışıdır. çünkü dizinin, supernatural ile tek bir benzerliği bile yok. tek çağrışım (belki) av-avcı ilişkisi olabilir ama bu ilişki hangi dizide işlenmiyor ki?
    dilerim bu pilot bölümdeki rehavet ileri ki bölümlerde kalkar.
    sweet dream'in iki farklı meşhur versiyonun dizinin başında ve sonunda kullanılması ayrı bir dikkat çekici güzellikti.
  • --- çok da spoiler olmayan spoiler ---

    pilot bölümü sweet dreams'in eurythmics versiyonu ile çok gaz bir şekilde başlamış, marilyn manson versiyonu ile daha da gaz olarak devam etmiştir. çakma supernatural olmasa da supernatural'a kardeş geldi diyebiliriz. şimdilik ilk 5 bölüm, devam ederse de ilk sezon, her bölüm bir olay ile geçecek gibi.

    --- çok da spoiler olmayan spoiler ---
  • --- spoiler ---

    trubel olmasa bizimkiler sittin sene adam olmayacaklar. kız diziye resmen kan değil beyin getirdi.
    --- spoiler ---
  • elindeki sınırlı karakterle yapılabilecek her türlü entrikayı çevirebilen dizidir. nick, hank, sean, juliette, monroe, rosalie ve elbette adalind çevresinde dönen, birkaç küçük yan karakterle desteklenen dizide karakterler bence kendi içlerinde yaşayabilecekleri bütün olayları yaşadılar, yaşamaya da devam ediyorlar. sadece bunun için bile tebrik ediyorum kendilerini. xd ayrıca gözleri farklı yönlere bakan korkutucu juliet umarım gerçekten ölmüştür. trubel cansın. hatun bir geldi ortalığı toparladı, dizinin zeka seviyesini yükseltti amk.
  • müthiş bi finalle son bulmuş dizidir. tamam hiçbir zaman top class dizi olmadı ama bana bunca zamandır iyi vakit geçirtti. devam etseydi iyice bayacaktı muhtemelen de 6.sezonunda bırakacaktım izlemeyi ama tam tadında bitirerek gerçekten güzel bi finalle noktalandı. en sonunda bi sürü dilde teşekkür etmişler aralarında türkçe olması da ayrı sevindirdi.

    güle güle güzel dizi. seni iyi hatırlıycam hep.

    --- spoiler ---
    5

    4

    3
    2
    1

    o çubuk hakkında üç tahminim vardı: favori tahminim isa'yı gerdikleri haçın bi parçası. plase tahmin, musanın asası veya asanın bi parçası. komple asa o çıkarsa "hmm düşündüğümüz kadar büyük değilmiş" geyiği döner demiştim hatta.* üçüncü tahminim de nuh'un gemisinden bi parça idi. ikincisi tuttu.

    bir de schrodingerin kedisinden bahsetmişlerdi bi bölümde hatırlarsanız. dizinin sonu da bi nevi oraya bağlandı. yani iki alternatif gerçeklik vardı; nick ve trubel'ın sağ kurtulup kafatası elemanın yenildiği ama diğer herkesin öldüğü gerçeklik ve finaldeki sahne. nick o portaldan geçerek ikincisini gerçek kıldı. benim yorumum bu. zaten finale doğru patır patır herkes ölünce bi şekilde geri geleceklerini tahmin etmiştim. ama ilkten hank ve wu ölünce bi hassiktir olmadım değil.

    kelly ve diana'nın büyüdüklerini görmek güzel. grimm'lik müessesini winchester kardeşler misali family businessa çevirmişler amk *
    bir de diana'nın operasyona giderken "üçüzler de geliyor" diyerek monroe ve rosalie'nin çocuklarını da anması güzel olmuş.

    demek ki all is well

    --- spoiler ---
  • s04x12 itibariyle

    --- spoiler ---

    julliet bu dizide en gıcık olduğum karakterdi. kadın iğrenç suratsız bir cadıya dönüşünce benim gözüme daha bir sevimli gelmeye başladı. ironik bir durum...

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    juliette gibi gereksiz ötesi bi karakteri de hexenbiest yaptılar ya daha ne denir. bir de nasil bi cadi olduysa herkes bundan korkar oldu üstelik de türünün ilk örneğiymis.
    --- spoiler ---
  • az önce tamamladığım dizi. final için meh diyebiliyorum anca. neyse spoilera geçelim de diziye dair rahat rahat söylenebileyim.

    --- spoiler ---

    ben bu diziyi çok severek izlemeye başladım. fantastik kurguları zaten severim, grimm masalları'ndan esinlenerek dizi ortaya çıkarmak oldukça yaratıcı gelmişti.
    buffy*'yle supernatural'ı çarpıştırmışlar da ortaya grimm çıkmış gibiydi. birinin içindeki çeşitli yaratıkların, saving people, hunting things, family business'in içine the chosen one konseptini atmışlar, ortaya tam benlik bir şey çıkmış diyordum. spn'deki gibi her yaratık kötü de değil falan, sonunda x-men'deki gibi wesen hakları tartışmalarına uzar belki diyordum. uzamadı.

    önce bir büyük kötü olarak the royals ittirildi. sean renard bunların üvey oğluydu, onların tarafında gibi görünüp onların arkasından iş çeviriyordu falan. royals neden kötüydü tam olarak anlatılmadı hiç, anlatıldıysa da ben kaçırmışım. tamam 7 aile varmış, 7 grimm bunlara hizmet ediyormuş. ama neden zamanında grimmler bunlara hizmet ediyormuş? royalları bu kadar ürkütücü yapan nedir? zira sadece politik güçlerini gördük dizide, wesen bile değildiler muhtemelen. o kadar korkunçlu gibi yansıtıldı, hatta adamlara karşı the resistance bile kurulmuş, millet direniyordu bir şeylere. sonra noldu? bir iki prens öldü, bir adet kral öldü, hooop royallar hiç olmamış gibiydiler. saçmalığın daniskasıydı bu benim için. bu royalların devamı yok mu arkadaş? 7 aileydi hani bunlar? hiç intikam bile almaya çalışmadılar, kimse renard'a da ulaşmaya çalışmadı falan. pfft. saçmalık.

    royalların tek iyi yanı alexis denisof'u görmeye bahane olmasıydı sanırım. it was nice to see you wesley.

    sonrasında gelen black claw muhabbeti ve sean renard'ın bir gecede ortaya çıkan mayor olma tutkusu. sean demişken, adam dizinin en sürtük ruhlu karakteriydi sağolsun. ha boyu posu yerindeydi, yani sürtmek yakışıyordu adama yalan değil. dizideki her dişi kişinin nick'e aşık olmasındansa renard'la yatmaya çalışması daha olası bir hikayeydi en azından. neyse. ne diyorduk? black claw. evet. ilgi çekici bir örgüydü mesela bu da, bunu da "büyük kötü güç" olarak itelediler bir sürü, renard'ın gözü döndü mayor oldu çat diye black claw'un üst düzey yöneticilerinden biri oldu. ki renard'ın bu kadar kolay teslim olacak bir karakteri yoktu, dizi başından beri mantıklı hareket eden, makul bir adam olan renard bir anda karakter dışı hareketler içinde piyon olmayı kabul etti. meisner gibi kuul ötesi bir adamı hiç ettiler, kelly gibi grimm gibi grimm kadını hiç ettiler, sonra noldu bu big-bad-wolf black claw? anca 6. sezonun son 1-2 bölümünde trubel gelince duyduk ki "they're all done." pffft #2. tamam baştaki adam zauberbiest mi ne zıkkımsa, acayip güçlüydü de, o ölünce bu kadar kolay mı dağıldılar? dünyaya yayılmış bir örgütü temizlemek bu kadar kolay mıydı? saçmalık. renard da half zauberbiest idi, kendisinin niye hiç gücü yoktu acaba?

    biraz fikir uçuşması yaşıyorum gibi oluyor, konudan konuya atlıyorum. dizinin tamamını 2-3 ay gibi bir sürede izledim ve bu süre boyunca kimseyle diziyi tartışma fırsatım olmadı. o nedenle 6 sezondur kafama takılan her şeyi yığıyorum şu an. bozuntuya vermeyin.

    renard'ın meisner'ı öldürdükten sonra onun hayaletini görmesi ve "doğru yol"u bulmasına ne demeli? grimm'in en başından beri kendi evreni vardı ama bu evrende her şey tutarlıydı, hayaletler ya da o tür metafizik ögeler yoktu. her şeyin bir wesen açıklaması olurdu. bu sırf renard bizimkilerle çalışsın diye uydurulmuş ve fazlasıyla sırıtmış bir örgüydü. pfft #3. ki meisner ne kral adamdı, hafiften adalind'e de yanıktı, onları pek ala end game yapabilirlerdi. mesela onlar birbirine aşık olsa sırıtmayacaktı, bir yaşanmışlıkları var neticede, diana eline doğdu adamın hatta. ama genius senaristler ne yaptı? (caps on) adalind'le nick'i end game yaptılar! (caps off)

    bu saçmalık kendi paragrafını hak ediyor. nick ve adalind'in sözde büyük aşkı(!). yersen. ki yiyenler olmuş nette gördüklerime göre ama bu çiftin tutması bence daha çok insanların juliette'ten nefret etmesi sebepli. ben juliette'i sevdiğim için olsa gerek, nadalind'i hiç sevemedim, o olması gereken aşkı hiç göremedim. o olay çok ani ve çok zorlama gelişti bana kalırsa, aşklarının hiçbir temeli yoktu (çocuk konusuna geleceğim, vurmayın).
    nick şerefsizi sen 7 yıldır (sanki dizide bu kadar demişlerdi) birlikte olduğun, defalarca evlenme teklifi ettiğin, senin tuhaflıklarını kabul etmiş, senin başkasıyla yatmanı kabul etmiş, senin yüzünden hayatının alt üst olmasını kabul etmiş ve yine sırf sen tekrar grimm olabil diye nefret ettiği bir kadının kılığına girip o halde seninle sevişmeyi midesi kaldırmış bir kadına bir anda bakamaz hale geliyorsun. kadın hexenbiest'e dönüştüğünü sana söylemeye korkuyor, sen hexenbiestlerden nefret(!) ediyorsun ve onu böyle kabul etmeyeceksin diye. dizi sonunda bir hexenbiest'le mutlu bir aile hayatı sürdürdüğün ironisini es geçerek, juliette'in sana bu kadar büyük bir şeyi söylemeye çekinmesi bile baştan sorun. sonra sırf seyirci juliette'ten nefret etsin de ayrılmalarını sorun etmesin diye juliette'e bok bok hareketler yaptırdılar. ha kızmakta haklıydı nick'in ikiyüzlülüğü karşısında, ama royallarla anlaşmak, anasını öldürtmek falan. no no. never get between a guy and his mum. ha sonra eve olarak robotik ama ultra kuul olarak geri döndü, gücüyle ortalığı dağıttı ama nick ve adalind'den intikamımsı bir şey almasını isterdim. en azından bu kadar sakin kabul etmeyeydi. dik dik baksa bile olurdu :(
    dizinin başından beri oynamadığı taraf kalmayan, ruhu kaltak, çocuğunu satmak için hamile kalan adalind'in bir anda evinin kadını, çocuklarının anası olması senaryosuna inanan var mı gerçekten? burada bir royaldan hamile kalmak için aynı hafta içinde 2 kardeşle yatan birinden bahsediyoruz people, come on. analık güdüsü tamam güçlüdür de o kadar da değil. sonra dediler ki hexenbiestliği gittiği için mum gibi oldu, pamuk gibi bir insan artık falan. sonra güçleri geri geldi, hala melek muamelesi devam ediyor? eee? hani hexenbiestliğin şirretliği? hani adalind'in kurnazlığı?

    ayrıca,

    adalind juliette iken gebe kaldığına göre, kelly teknik olarak nick'le juliette'in çocuğu olmuyor mu? ikisinin genetiği yok mu ortada? renard'la adalind olaydı, dizinin başında ultra aşık değil miydi renard'a? hem anasıyla hem de kendisiyle yatmasına rağmen?!! midesiz kadın. sonra bu kadını bize nick'in büyük aşkı diye ittiriyorlar. yemedim yemiyorum! sırf bu sebepten bile 5. ve 6. sezonların meh olduğunu söyleyebilirim. juliette'le nick end game olmalıydı abi, 6 sezonluk dizinin 4 sezonunda birlikte ve mutluydular, defalarca evlenme muhabbetleri döndü, gerçek hayatta oyuncular birlikte, bir çift için daha ne gerekiyor olm?!

    evet diziyle esas problemim buydu asdfhdgs. finalde diana'nın aynadan nick'i çekmesi ve bir anda her şeyin yoluna girmesi klişesinden bahsetmek bile istemiyorum şu an. çünkü grimm zaten klişeleri olan bir diziydi. monroe ve rosalee'nin her bir boku bilmesi ya da kitaplara iki bakarak her şeyi bulmaları vs.

    şunu da söylemeden geçemeyeceğim, dizinin başında o trailer ve kitaplar ortaya çıktığı ilk andan itibaren dedim ki şunları bir dijitalize et. bilmem kaç yıllık kitap kadar riskli kaynak mı olur yahu? etrafında gamsızca bir şey yiyip içtikçe valla ben geriliyordum, yağlı yağlı parmaklarla dokunuyorlardır onlara diye. sonra trailer yandı, mik gibi kaldın ortada. vallahi müstahaktı o trailer'a o hor muamelene.

    bir de grimm olmanın wesen görmek dışında bir esprisi de yoktu açıkçası. zombi olduktan sonra bir işitmen keskinleşti ama ne süper güç ne ekstra bir yetenek, hiçbir özelliği yoktu. wesenler bundan korkup kaçtığı kadar saldırsaydı 2. sezonu çıkmazdı dizinin. en sonda bile stick'i veriyordu hemen, aptal. gözünü sevdiğim trubel. grimm gibi grimm, helal olsun kıza. dizinin renklerinden biriydi.

    hank'in dizideki yegane görevi "what do we got?" ya da "how do you want me to handle this?" demek. bir de millet nick'e ulaşmak için bununla yatıyor arada. mesela (caps on) adalind!!!! (caps off) bunu unutmadık herhalde, değil mi?

    süper güçlü, olayların merkezindeki büyücü küçük kız hikayesini de the originals'tan daha yeni izlediğim için meh idi. diana da gayet itici bir çocuktu, sürekli gülümseyerek milleti öldüren creepy kız çocuğu. tam korku filmi. koca son sezon boyunca biri de oturup kıza sormadı ya başka ne görüyordun ne biliyorsun diye. moron hepsi.

    --- spoiler ---

    neyse. söylendikçe söylenesim geliyor. aşk üçgenini saymazsak, pek çok hatasını da görmezden gelerek, oldukça severek izlediğim bir dizi oldu. her bölüm başında (bir masaldan alıntı olduğunu umduğum) alıntılar güzel bir detaydı mesela. fuck aşk üçgeni. seni bir o konuda affedemiyorum grimm.

    edit: oha ne kadar uzun yazmışım. dizilerini ciddiye alan bir insanım, yeah yeah, get over it.
hesabın var mı? giriş yap