• the lady downstairs had a lizard adlı enfes mi enfes ep'si yeni yayınlanmış olan nehir sesli müzik insanı. dinlemek serin bir akşamüstü serin bir ormanda kaybolmak gibi. güzel, düşündürücü, tedirgin edici. spotify'dan ulaşılabiliyor.
  • yeni ve hayatınızda kalıcı olacak bir ses, müzik keşfetmek istiyorsanız toplanın, bir şey anlatacağım:

    mucizelerle aklın dışına çıkınca karşılaşıldığı söylenir, halbuki aklın ihtiyaçlarına cevap verirler. 2 + 2'nin 4 edişi işe yararlılığı yüksek, içerdiği kesinlikle güven veren bir bilgidir, yaşam kesin bir sonucu sürekli hatırlatıp duvarları yüksek bir hapishaneye çevirene kadar. insan beşi özler.

    dün gece hayat sebep'in konserini izledim. dört etmeyen bir iki artı ikiydi. çok tuhaf bir yerdeydik, bir şehrin bir zamanlar kalbi olmuş, sonra başkaları tarafından fethedilip asıl sahipleri kovulmuş, sonra yeni sakinlerinin de sıkılıp uzaklaşmış olduğu bir köşesinde. üç dört kilometre ötesinde bir insanın yürüyerek geçip gitmesi için fazla uzun, uzuuun yolların geçtiği, o yollarda güneşte kuruyan otların bittiği, günün belirli saatlerinde sarı bir denize benzeyen, ve dibinde kimsenin isim vermediği tanımadığı böcekler, yabani hayvanlar saklayan bir yerde. denizin çok yakında durduğu, ama varlığını nasılsa unutturmayı başarabildiği bir köşede.

    hayat piyanonun başına oturduğunda, piyanonun tuşlarına şehirde gidecek bir yeri olmadan kendini yollara vuran biri gibi yersiz, yönsüz ama birbirini tamamlayan adımlarla dokunduğunda sanki o terk edilmiş kalbe geri döndü, kalbin asıl sahipleri. ve yanlarında denizi, yabani hayvanları ve onların hikayelerini de getirdi.

    henüz dinlememiş olanlar için müziğini tarif etmeye çabalayım: virginia woolf 'un ünlü sorusunu bilirsiniz: shakespeare'in bir kız kardeşi * olsaydı, nasıl yazacağını sorduğu. sonra da kendisini çevreleyen o hayatın yazmasına izin vermeyeceğini, dolayısıyla delireceğini söyleyerek cevapladığı. soruyu biraz değiştirelim: syd barrett'ın bir kız kardeşi olsaydı, nasıl bir müzik yapardı? gitar değil piyano çalsaydı. ve shakespeare'in kız kardeşinden farklı olarak o müzik yapabilseydi. ve barrett gibi delirmese ama deliliğin, o mutsuzluğa da, mutluluğa da benzemeyen sokaklarında coşkuyla dolaşsaydı. sesi kendine ait bir ses yeni bir ses olsaydı.

    henüz okumasanız da neyi anlattığını derin bir sezgiyle bildiğiniz bir kitabı hayal edin.

    havası alıştığınızdan farklı, ışığı tanımadığınız bir renkte, rüzgarı usul usul konuşan yabancı bir şehri ve içinizdeki yabancının o şehre ait olduğunu hayal edin.

    tanıdığınız bildiğiniz bir insanın gölgesinin aniden büyüdüğünü, devasalaştığını, göğe doğru uzanan o gölgenin sadece siyah değil kırmızı, lacivert, sarı pek çok renge büründüğünü hayal edin.

    hayat'ın müziğini anlamak için pek çok şey hayal etmeniz lazım. önce buna cesaret, sonra da hayal edin ve bütün bu hayallere aklınızı, kulaklarınızı açın.

    bir gün hayat'ı da müziğini de tanıyacaksınız, eminim. umarım bu tüm diğer günlere benzeyen bir günün gri bir anında değil, ilk kez güneş tutulması izlediğiniz, ilk kez bir şiir okuduğunuz ya da bakışınızı uzaklara çevirdiğiniz bir gün olur.

    eğer bugün olsun istiyorsanız, hazırsanız:
    spotify

    youtube

    .
hesabın var mı? giriş yap