43 entry daha
  • hintliler icin "tuvalet kulturleri yoktur" derler. bu, surekli bir mit olarak dolasmis durmustur, ancak hakikaten boyle birseyin varligi mevcut zannedersem. zira pakistanli arkadaslarim olmasina ragmen, bir turlu soramamaktayim, ancak sokagin ortasina sicmak gayet normal bir davranis olarak gorulmekteymis. mis-mus diyorum, bilemiyorum.
  • aslinda tarihi m.o. 3000 yilina kadar dayanan bir medeniyetleri vardir. cok verimli olan hint topraklarina dogru ilerlemis olan bir suru farkli kavmin birlesmesinden olusmaktadirlar. ancak dis gorunusleri itibariyle daha cok mezopotamya kulturlerinden gelen insanlara benzemeleri, sasilmamasi gereken bir durumdur.

    yayilmaci bir politikay izleyen mezopotamya halklari, m.o. 4000 yilindan da onceki zamanlarda doguya dogru ilerledikce, bolge halklari ile kaynasmis, daha bir bolgenin insani ile benzer hale gelmislerdir (cinliler bundan daha farklidir, cok daha izole ve uzak olduklarindan genetik havuzlari daralmistir, araya gobi colu, himalaya daglari gibi dogal engeller de girince, deniz ulasimi da zor oldugundan, cin hep soyut kalmistir. bkz: cin).

    daha m.o. 2000 yilinda bile sumerliler ile ticarete baslamis olan ve onlarlan iletisime gecmis olan hint halklari, daha sonradan kuzeyden gelen ve avrupa-kafkasya-kuzey hindistan ucgeninde buyuk bir alana hukmetmeye baslamis olan aryan irki tarafindan ele gecirilmislerdir. ancak abartildigi kadar buyuk bir etki yapmamis, sadece afganistan'in da icinde bulundugu hindistan'in kuzey bolgeleri ve kuzey hindistan bu istilaya maruz kalmistir. sanskritce gibi diller, hintlilerin dillerine bu zamanlarda girmislerdir. ancak nazi propagandasi sonucunda aryanlar'in butun hindistan'i vaktinde ellerinde tuttuklarina inandirilmistir bircok kisi. halbuki genetik bulgular, bunu dogrular nitelikte olsa da, sadece kuzey bolgelerini icine almaktadir.

    daha bu zamanlarda buyuk bir adim atip buyuk bir politeik yapiya ulasmalari, bunun sonucunda gayet komplike bir kast sistemi oturtmalari (aryanlar'in getirdigi soylense de, basarili bir bicimde bu sistemi uygarliklarina kendileri dahil edebilmislerdir), iste bu m.o. 1000-500 yillari arasina denk gelir -ki daha sonradan "dunyaya uygarlik getirmek" adina kolonizasyon girisiminde bulunan ingilizler ve fransizlar, burada buyuk bir ironi yaratacaklardi. demek istedigim, daha ingiltere topraklari uzerinde yasayanlar goguslerini yumruklayip bogururken, hintliler bir medeniyet kurmuslardi bile.

    ramayana gibi figurlerin cikmasi da yine ayni senelere denk gelir. bu donemlerde yavas yavas aryanlar ve dravidiyanlar arasindaki farklar tekrar ortaya cikmaya baslar ve aryanlar topraklardan cogunlukla atilir.

    hinduizmin ortaya ilk ciktigi zamanlar, m.o. 600 yillaridir. aslinda budist sistem getirtilmeye calisilmis olsa da, kabul gormemistir, zira kast sistemini ortadan kaldirmaktadir ve senelerdir buna alisan halk, daha o donemlerde bir devrime hazir degildir (zaten devrimler cagi olmamistir ilk ve orta caglar hicbir zaman).

    daha sonralari, yaklasik m.o. 300 yillarinda (322 yanlis hatirlamiyorsam), yunan peloponezyen savaslarinin hemen ardindan yukselen makedonya yunanlari'ndan buyuk iskender, hindistan'i fetheder ve daha sonra roma imparatorlugu'nun daha cok kuzey afrika ve ortadogu medeniyetlerine daha bir fazla yapacagi helenistik kulturu yayma durumunu kendisi hindistan'a kadar goturecektir.

    simdi asil onemli olan kisim geliyor; mauryan hanedanligi.

    mauryan hanedanligi kuruldugunda, hemen budist ve taoist cin hanedanlarindan ayri ayri elciler ulkeye akin etmeye baslar. bunlarin arasinda budist ve taoist misyonerler de vardir. ancak onerdikleri din degisimi olayinda basarili olamasalar da, yine de bir sekilde sikh filan gibi farkli hinduist mezheplerin dogmasina sebebiyet verir.

    daha sonralari dagilan mauryan kralligi'nin geride biraktigi hint kavimleri, hemen ardindan baktriyali yunanlilar dahil olmak uzere, partiyanlar gibi bircok farkli kavmin istilasina maruz kalir.

    bu kadar cok istilanin ardindan buyuk ve muthis bir kulturel alisveris yasanmaya baslar. bu kulturel alisverisler, orta asya'nin ticaretini acacak, daha sonra kendi icine kapanmaya karar veren cin hanedanligi'nin aksine, buyuk bir asya ticareti yaratacaktir. ipek yolu iste bu zamanlarda acilmistir (yaklasik m.o. 150 ile m.s. 300 yillari arasinda).

    daha sonralari ufak kralliklar donemi baslayacaktir. bu ufak kralliklar doneminde kast sistemi daha da bir oturacak, hatta zaten birbirlerinden bircok yonlerilye ayrilmis olan hint kavimlerinin aralarindaki baglari daha da bir koparacaktir (yani araya mesafe koyduklarindan ve farkli devletler kurduklarindan, hintler arasindaki kultur alisverisi buyuk olcude duser).

    chola imparatorlugu bu siralarda kurulur. sanskritce'den olan etkilenme, iste bu zamanlarda (900-1300 yillari arasi) artik en uc noktasina gelmistir (her ne kadar yuzlerce yil once ilk istilalar yasanmissa da, farkli kralliklarin hukum surdugu donemler, sanskritce'nin etkisini arttirmistir).

    yine ayni donemlerde, zaten birbirlerinden baya ayrilmaya baslamis olan hint kavimleri arasinda bolgesel siveler, bolgesel diller, bolgesel dinler ve hatta bolgesel alfabeler turemistir.

    daha bir ormanlik olan guney hindistan'a ise, ilginctir, pek buyuk devletler ve kralliklar hicbir zaman kurulmamistir.

    bana gore asil onemli olan hint tarihi, ortacaglar'da baslar.

    once, ilk buyuk akin, 1000 ila 1200 yillari arasinda gazneliler olarak da adlandirdigimiz turkler tarafindan yapilir. burada hicbir sekilde tarih hocalarimizin abartmasi yoktur, cunku hakikaten de gazneliler, herhalde selcuklular'in yaninda en belirgin turk devletlerinden biriydiler.

    gazne'nin hukumdarligi ise ilginc bir sekilde sona erer. gazne hukumdari ghuri, oldugunde hint topraklarinin egemenligini eski kolesine devreder. eski kolesi ise daha sonra gazne egemenliginden cikacak, "kole hanedanligi" adi verilen ilginc bir olusuma sebebiyet verecektir.

    bu kole hanedanligi yuz yil kadar filan ayakta kalir.

    iste bundan sonra, gurajat, delhi, mugal gibi bircok farkli hanedanlik hukum surecektir. bu sure icerisinde timur'un istilalari, sii mezhebinin iranlilar sayesinde bati hindistan'da yayilmaya baslamasi, hatta mugal hanedanligi'nda yasanan savaslar, hindistan'in kaderini belirler. ingiliz somurgesi baslayana kadar da mugal hanedanligi ayakta kalir.

    daha sonralari ingiliz somurgesi baslayacaktir. kisaca, bircok farkli sebepten dolayi kolonizasyona girismis olan ingiltere (ki tek bir sebebi olamaz kolonizasyonun, yani marksistlerin soyledigi gibi "kapitalizmin getirisi" degildir sadece olay), hindistan ile arasinda buyuk bir ticaret agi kurar.

    hindistan'dan alinan mallar, east india company araciligiylan daha sonra kuzey amerika'ya filan satilmaya baslanacaktir. zira kolonizasyonun sebeplerinden biri de budur; ellerindeki mallari anavataninda satmak yerine, kendi kolonilerindeki insanlara zorla satarsin...

    cay uretimi de cok onemli hale gelmistir bu siralarda. hatta oyle onemli hale gelmistir ki, bu cay ticaretinin tekelinin east india company'e verilmesi nedeniyle amerikali kolonilerde yasayan zengin tuccar ailelerin atlantik okyanusundaki hakimiyetleri sarsilir ve amerika birlesik devletleri'nin kurulmasinda onemli bir rol oynar. (hindistan'in abd'nin kurulmasindaki dogrudan olmayan bagi gorebiliyor musunuz?)

    ancak ticaret yaptiklari hintlileri "eh ele gecirelim ki marketimiz buyusun" dusuncesiyle ele gecirirler. unutmayiniz, o zamanlarda 600 ila 700 milyon insan filan yasamaktaydi hindistan'da; tek bir hintli icin bir santimlik bir kumas uretsen, ingiltere'deki bir fabrikanin yillar boyunca kumas uretmesi gerekmekteydi mantiken! oyleyse nicin boyle bir pazari domine etmesinler ki?

    ilk defa 1800lu yillarda ayaklanmaya baslayan hintliler, kanli bir sekilde bastirildiktan sonra, ancak 1947 yilinda, hem liberal demokrasi arayisi icerisinde olan ve kolonilerin gelecekte artik dert olacagindan emin olan ingiltere'nin kendi istegi, hem de mahatma gandhi'nin cabalariylan, hindistan ozgurlugune kavusur.

    kisa bir sure sonra, farsi akinlar nedeniyle sii olmus olan bati ile turk akinlari sebebiyle sunni olmus olan kuzey ve biraz musluman, biraz budist, birazsa hindu olan en dogu kisim hindistan'dan kopup pakistan'i kurarlar. daha sonra dogu pakistan, 70'li yillarda banglades olarak ayrilir. bunun uzerine hint-paki gerginligi tekrardan ortaya cikar. olaylar gelisir...
  • 2015 yılında mumbai ve yeni delhi'ye gitmiştim.

    bir hafta önce annem ve babam seyahat için gittiler (hayatlarında ilk defa), haydarabad taraflarına, oradan agra ve yeni delhi'ye, konuşuyorduk nasıl diye, tek dedikleri şey "pislik, sefalet".

    annem babam çok gezerler. çocukken beraber mısır'a da gitmiştik ve oradaki sefaleti de görmüştük. onlar meksika, brezilya gibi yerlerdeki fakirliği de gördüler, soludular, ama hindistan için "bir daha asla" modundalar.

    ben o kadar o modda değilim, ama bu ülkenin insanının hijyen anlayışı yok, o yüzden "pislik, sefalet" konusunda %100 katılıyor ve hatta arttırıyorum.

    kimse de bana "ama kültür farkı, sen kendi medeniyetinin kültürünü onlara empoze edemezsin" filan demesin. zira patojen aynı patojen, bok aynı bok, sen onun içide yaşadığından toleransın daha yüksek diye pislik senin "saygı duyulacak kültürel norm'un" olmuyor. hijyen dediğin şey evrensel. öyle olmasa her sene "let's clean up india" gibi seferberlikler filan yapıp durmaz yerel yöneticileriniz, hiçbir şeye yaramasa da...

    yeni delhi'de havada asılı bir çöplük kokusu var. ben çocukken ümraniye çöplüğü'nün kokusu gelirdi, oradan hatırlarım. şimdi yeni havalimanına (istanbul havalimanı) giderken de bu kokuyu alıyorsunuz, zira katı atık bertaraf tesisi var biliyorsunuz yol üstünde. bu kokunun 7/24 havada asılı olduğunu düşünün.

    annem anlatıyor, delhi'ye trenle geçmişler (herkes bunu önermiş ısrarla). first class'te gitmişler. kamaralarda 4 tane yatak var. beraber gittikleri kamaradaki 2 yolcu çok şeker insanlarmış, muhabbet etmişler, orada sorun yok. ama birisi bir durakta inmiş. sonra yatağın çarşafı, yastığı filan "heralde değiştirirler" diye düşünüyorsunuz ama görevli gelmiş, sadece yatağı düzeltmiş, gitmiş. kim bilir kaç haftadır onlar değişmedi, kaç insan kafalarını o yastığa koydu etti...

    ama bu normal işte. hani "ayaklarının hemen yanında hamur yoğuran, parmaklarıyla yemeğe yuva açıp eliyle kürek gibi içine sos boşaltan, kaşık kullanmaktan bihaber" tipler var ya? onlar normal işte.

    eliyle gıdaya dokunduktan sonra, artık ortası kapkara olmuş olan bir beze parmaklarını hızlıca silerler. o bez allah bilir ne zaman en son yıkandı (ya da yıkandı mı?).

    mikrop festivalidir hindistan.

    kültürel ve tarihsel açıdan çok ilginç şeyler de gördüm tabii (bak 2003'te hakkında entry bile girmiştim, ilgiliyimdir severim #3463926). mumbai'de zerdüşt tapınakları görünce, anavatanında yok olmuş gitmiş bir din nasıl halen daha ayakta kalmış burada ona hayret etmiştim mesela.

    hintliler yemeklerini büyük kağıt tabaklarda yerler genelde (evde değil, dışarıda, işe gidip gelenleri diyorum). sonra bu kağıtları, üstünde biryani kalıntılarıyla birlikte sokağa atarlar.

    oraya buraya işerler, işeme duvarları vardır, sidik kokar her yer. kapalı mekanda bile yere tükürürler. bak çok ciddiyim, kapalı mekanda yere tükürüyor herifler. bu arap ülkelerinde havalimanlarında hindistan, bangladeş ve pakistan'a gidecek uçakları genelde ayrı terminale almayı tercih ederler, çünkü yolcuları leştir, kimisi tarif edilemez şekilde kokarlar.

    bak çok ciddi söylüyorum, agra'ya gittiğimde taj mahal için, arabadan dışarı bakarken yol kenarındaki kaldırımın normal kaldırım taşıyla filan yapılmamış olduğunu, tamamen atılan çöplerin üstünden insanlar geçe geçe onları ezerek bir tabaka oluşturmuş olduğunu ve bunun kaldırıma dönüştüğünü görmüştüm. gerçekten yere yapışmış, kazısan zor çıkacak ve hatta parçalanabilecek gofret ambalajları, meyve suyu ambalajları vardı, ama üstüne o kadar basılmış ki, kaldırımın bir parçası olmuş. sanki biri koymuş da üstüne akrilik dökmüş gibi, ya da yere ambalajın resmini çizmiş gibi, o derece.

    iki ay önce abd'ye gittim, orada pasaport kuyruğunda beklerken gelen leş soğanımsı ter kokusunun sahibini aradığımda yemin ederim hintli bir çift gördüm. yani uçakta yanıma otursalardı, 10 saat yolculukta çekemezdim, şikayet ederdim. türk hava yolları nasıl prosedür izliyor bilmiyorum ama bazı havayolları leş gibi kokan yolcuları uçaktan indirebiliyor, ve bu terms of service dahilinde.

    kısaca, pislik yuvasıdır. kimse de "kültür kültür" diye anlatmasın. evet, kültürü ve tarihi gerçekten meraklısına çok ilginç, ki benim o yüzden çok hoşuma giden yanları olmuştu kendi seyahatimin, ama 2 gün boyuncaki titremeli kusmalı zehirlenmemi de unutturamayacaksın bana hindistan.

    pislik yuvasıdır. bok çukurudur. gerçekten düzelmez, düzelemez, imkansız.
415 entry daha
hesabın var mı? giriş yap