• filmler üzerine düşünmek pasta yemek gibidir. kimi yönetmen dümdüz pandispanyanın üzerine azıcık krem şanti sürüp önünüze koyar. kimi yönetmen de birbirinden farklı malzemeleri uyum içinde kullanır ve tadı beyninize kazınan şahane tatlar yaratır. christopher nolan da ikinci kategoriye giren yönetmenlerden biridir. basit bir cinayet soruşturmasını işlediği insomnia 'da bile size katman katman olay anlatır. böylece üzerine düşünmesi keyif veren filmler üretir.

    inception da benim üzerine kafa yormayı sevdiğim filmlerden biridir. çünkü film o kadar zekice tasarlanmış ve labirentlerle doldurulmuş ki finali bağlamanızı sağlayacak ipuçlarını toparlayamadan filmin büyüsüne kapılmış oluyorsunuz. ayrıca yönetmenimiz bu hikayeyi kapalı bir sistem olarak tasarlamış. bu yüzden filmin size söylediğinden başka bir şey bularak finali net bir yere oturtamıyorsunuz.

    ben de bu çıkmazdan kurtulmak için denkleme dışarıdan müdahale etmeye karar verdim ve filmi çözmek için leonardo dicaprio'nun oynadığı shutter island'dan ve bu filmle büyük benzerlikler içeren muhteşem anime paprika'dan faydalandım. şimdi bu iki filmin yardımıyla inception ne anlatıyor ve finali nereye bağlanıyor yorumlayalım.

    --- spoiler ---

    ilk önce inception ve shutter island'ın benzer yönlerine bakalım. iki filmde de leonardo dicaprio'nun canlandırdığı ana karakterler eşlerini kaybetmiş ve durumu kabullenemediği için mental problem yaşıyorlar. shutter island'dan devam edersek oradaki ana karakter teddy, gerçeklikle bağını tümden koparmıştı. gerçek benliği olan andrew'u bile hatırlamıyordu. bu yüzden iki doktor, onu gerçeğe döndürebilmek için bir oyun düzenliyor ve teddy'e çözmesi gereken bir bulmaca veriyordu. böylece andrew'u delüzyondan kurtarmayı amaçlıyorlardı. bu bilgiler cepte. şimdi inception'ın paprika'yla olan benzerliğine bakalım.

    inception'da yaygınlaşan ve gizlice kullanılan rüya aracının adı pasiv device. ve bu cihaz belli ki uzun süredir var. çünkü artık dünya çapında biliniyor ve zararları bile ortaya çıkmış. paprika'da ise ortak rüya görmenizi sağlayan dc mini henüz yeni bir icat. hatta prototip bile sayılır. o yüzden faydaları ve kapasitesi yeni yeni öğreniliyor. pasiv, ilk olarak askerleri eğitmek için kullanılıyordu. dc mini ise psikiyatrlar tarafından hastaları rüyalarını yorumlamak için kullanılıyor. bu yüzden pasiv'den çok daha masum ve faydalı olduğunu söylemek mümkün. bu cihaz hakkında deneyler yapan kişi de hastalara yardımcı olmak için paprika adlı alter egosunu kullanan atsuko chiba. şimdi bu bilgiyi de aldıktan sonra üç filmi birleştirerek inception'da neler olmuş olabilir bir bakalım.

    öncelikle olay akışı konusunda christopher nolan'ın bize anlattığı çoğu şeye güvenemeyiz. çünkü karakterleri gibi kendisi de labirent yaratmayı çok iyi biliyor ve memento'dan bildiğimiz üzere seyirciyi yarattığı bu alternatif gerçeklikte istediği gibi dolaştırabiliyor. ancak ilk adımı atabilmek için sağlam bir noktaya ihtiyacımız var. bu nokta da marion cotillard'ın canlandırdığı mal'in ölmüş olması ve bir şekilde cobb'un bundan kendisini sorumlu hissetmesi.

    burada önemli olan şu; biz mal'in gerçekte nasıl öldüğünü bilmiyoruz. çünkü olayı cobb'un gözünden görüyoruz. cobb da sürekli "onun aklına intihar düşüncesini ben soktum." diyor ama bu illaki rüyalarla ilgili olmayabilir. belki de gördüğümüz otel odasında cobb eşini aldatıyordu, yakalandı ve bu nedenle mal intihar etti. ya da başka bir şey ancak cobb sandığımız gibi insanların bilinçaltındaki fikirleri çalma ya da zihinlere fikir yerleştirme uzmanı olmayabilir. ancak ariadne, cobb'un rüyalarına girdiğinde net bir şekilde cobb'un saplantılı bir halde mal'i bırakamadığını öğreniyoruz. bizim başlangıcımız da burası.

    bu nokta tam olarak shutter island'a benziyor. bu yüzden cobb'un da aslında eşini kaybettiği için delüzyonlar yaşadığını ve birileri tarafından tedavi edilmeye çalışıldığını düşünebiliriz. tedavi yöntemi de shutter island'ın aynısı. iki filmde de ana karakteri kendi çözeceği bir bulmacanın içine atıyorlar. mesela bu filmde, mal'in de söylediği gibi cobb'un peşine düşen şirket çalışanları, dev şirketlerin birbirine düzenlediği komploların hepsi yalan olabilir. amaç cobb'u strese sokarak mal ile yüzleştirmek ve onun ölümünü kabullenmesini sağlamak. peki bu işi kim yapacak?

    bu cevabın referans noktası da paprika'dan geliyor. o filmde insanlara yardımcı olan paprika'nın yerini bu filmde ariadne alıyor. ariadne ile biz bir mimarlık öğrencisi olarak tanışıyoruz. burada cobb, rüya inşa etmenin mantığını ariadne'ye anlatıyor ve tüm kontrolü elinde tutuyormuş gibi görünüyor. ancak aynı durum shutter island'daki karakterde de vardı. o filmde de leo'nun karakteri bütün soruşturmayı yürütürken sanki ortağı onu takip ediyormuş gibi görünüyordu ama filmin sonunda ortağının aslında her şeyi bilen doktorlardan biri olduğu ortaya çıkıyordu. bu yüzden ariadne bir şekilde paprika rolünü üstleniyor olabilir.

    peki neden başka biri değil de ariadne? çünkü cobb etrafındaki herkesi önceden tanıdığını düşünüyor ve aralarında stabil bir ilişki var. bu nedenle ilişkilerinde farklı boyutların açılamayacağını düşünebiliriz. ancak ariadne yeni biri. bu yüzden ilişkinin sınırları henüz çizilmemiş. ayrıca ariadne, çok gerek olmadığı halde cobb rüya görürken onun rüyasına dahil oluyor ve cobb'un asansör olarak tasarladığı anıların hepsinde dolaşmaya çalışıyor. bunun nedeni de cobb'un kafasından atamadığı tüm varlığı görmek ve sonunda onu tedavi edebilmek.

    ariadne mal'in ne kadar derine işlediğini fark ettiğinde, cobb'un çocuklarını kullanıyor ve saito'nun vurulmasını sağlıyor. böylece saito, limbo'ya yani mal'in yanına gidecek, cobb çocuklarını tekrar görmek istediği için mal'le yüzleşmek zorunda kalacak ve sonunda onun ölümünü kabullenecek. böylece tedavi de tamamlanmış olacak.

    sonuç olarak bu çıkarıma göre filmin sonunda cobb gerçekten çocuklarına kavuşuyor. ancak saito, holding'ler, ariadne ve gördüğümüz o maceranın çoğu yüksek ihtimalle tedavinin bir parçasıydı. amaç imparatorluk haline gelmiş bir şirketin veliahtının zihnine farklı bir fikir yerleştirmek değil, cobb'un bir şekilde zorlu bir bulmacayı çözmesini sağlamaktı. cobb bunu yaparken de bir şekilde ölen eşiyle karşılaşacaktı ve onun ölümünü kabul edecekti. bunlar oldu ve cobb tedavinin sonucunu alarak evine dönebildi.

    --- spoiler ---

    bu tabi çok aşırı bir yorum. zaten filmin senaryosunu yazmak 10 yıl sürdüğü için inception'ın paprika ve shutter island'dan referans alması çok da mümkün değil. çünkü bu üç film aşağı yukarı aynı dönemde yapıldı.

    ancak diğer iki filmden referans almak bir şekilde o topaç hala dönüyor mu yoksa düştü mü bunun cevabını veriyor. yoksa sadece nolan'a kalsak hala filmin birinci saatinin kırkıncı dakikasının yedinci saniyesinde neden o replik geçti onu düşünüyor olurduk.
  • muhteşem bir başyapıt. hakkında tanımına veya filmin özelliklerine dair neredeyse her şey yazılmış burada o yüzden tekrara girmeyeyim. ilk seferde anlaması gerçekten zor bir film, yıllar sonra tekrar dikkatli bir şekilde izledim ve anladım. ilk izlediğimde (10 sene önce) ergen kafayla ne kadar anlayabilirdim ki zaten gerçekten. herkes kendince farklı teoriler çıkarmış. düşündüğümden çok farklı teoriler olsa da bunlardan bazıları gerçekten mantıklı geldi.

    --- spoiler ---

    filmin sonunda topaca dikkat verilmiş ancak bariz bir şekilde sendeliyor, ben o yüzden kesinlikle cobb'un artık gerçek dünyaya döndüğünü düşünüyorum. zaten christopher nolan'ın, michael caine'e söylediği "senin olduğun her sahne gerçek" sözü de bunu kanıtlıyor bana göre. ayrıca topaç, hiçbir zaman cobb'un totemi olmadı, bu filmde de defalarca dile getirildi, topaç artık ele ayağa düştü resmen herkese gösteriyordu bu totemi ki bu da inception'ın felsefesine ters bir durum. "totemini bir tek sen bilmelisin" evet, cobb bunu her uyanıştan sonra kullanıyordu gerçek dünyada olup olmadığını test etmek için ancak bunun mal'a olan duygusundan kaynaklandığını düşünüyorum. belki de mal'ın her seferinde "sen yanlış düşünüyorsun, gerçek olan benim dünyam, bizim dünyamız. dünyamıza dön" sözlerinin etkisi altında "lan acaba karım haklı mı? onun rüyasında falan mı yaşıyorum acaba" endişeleriyle bu topacı da her uyanıştan sonra sürekli çeviriyor olabilir.

    üstelik cobb'un gerçek dünyada parmağında yüzük olmaması ve rüyada yüzük olması onun totemi olabilir diyebilirim ama bir de şu açıdan bakmak lazım: adamın rüya gördüğü yok, göremediğini dile getiriyor ve rüya görebilmek için uyuşturuyor kendini sürekli. zaten bu işin üst düzey profesyoneli ki zamanında karısına inception yapmış bir adam. rüyada mı gerçekte mi olduğunu anlaması için çok da toteme ihtiyacı yokmuş gibi geliyor. karısını gördüğü her rüyasında onun gerçek olmadığının farkında ama buna inanmak istemediği için gerçekmiş gibi davranıyor kendine de.

    bir de dikkatimi şu çekti: filmin ilk sahnesindeki saito - cobb konuşması ile son sahnesindeki konuşma birebir aynısı olmamış, aynısı olmasını beklerdim tutarlılık açısından.

    ve buraya en sevdiğim replikleri bırakıyorum.

    ariadne: why do you do this to yourself?
    cobb: ıt's the only way ı can still dream.
    ariadne: why is it so important to dream?
    cobb: ın my dreams, we're still together.
    (en çok bu repliğe kalbimi bıraktım)

    mal: ı'll tell you a riddle. you're waiting for a train, a train that will take you far away. you know where you hope this train will take you, but you don't know for sure. but it doesn't matter. how can it not matter to you where that train will take you?
    cobb: because we'll be together.

    ariadne: what's happening?
    arthur: cobb is drawing fischer's attention to the strangeness of the dream, which is making his subconscious look for the dreamer. for me. quick, give me a kiss.
    ariadne: they're still looking at us.
    arthur: yeah, it was worth a shot.

    cobb: she had locked something away, something... something deep inside. that truth that she had once known, but choose to forget. and she couldn't break free.
    (hangimizin hep bildiği ama unutmayıp seçip derinlere gömdüğü bir şeyi yok ki...)

    ve en "vay anasını" repliğini bırakıp gidiyorum.

    arthur: ıt would have to be a 747.
    cobb: why is that?
    arthur: because on a 747, the pilot is up top, and the first-class cabin is in the nose, so no one would walk through. but you'd have to buy out the entire cabin and the first-class flight attendant.
    saito: ı bought the airline. ıt seemed neater.

    --- spoiler ---

    puanım: 9.5/10
  • (bkz: paprika) çakması
  • geçen ay son olarak şöyle bir teori paylaşıldı
  • saygıdeğer nolan’ın yaklaşık on yılda yazdığı, izledikten sonra uyuyup uyandığınızda rüyada mıyım lan yoksa dedirten, zihnimizi havaya uçuran bu filmle alakalı bilgileri derleyip paylaşmak gerekirse:

    1- filmdeki ana karakterlerin isimlerinin ilk harfleri dreams kelimesini oluşuyor.
    (dom, robert, eames, arthur, mal, saito)
    peter, ariadne ve yusuf’u da eklerseniz "dreams pay" oluşur.

    2- christopher nolan, inception ekibindeki rolleri film yapımı sürecine dahil olan rollere benzetmiş. cobb’u yönetmen, arthur’u yapımcı, ariadne’yi prodüksiyon tasarımcısı, easmes’i oyuncu, saito’yu stüdyo ve fischer’ı da seyirci olarak düşünerek yazmış.

    3- leonardo di caprio'dan önce rol brad pitt ve will smith'e teklif edilmiş.

    4-filmin penrose merdivenleri, dönen geçit, çığ dağı ve sıfır yer çekimi sahneleri gibi pek çok özel efekt, bilgisayar tekniğiyle değil pratik yöntemlerle oluşturulmuş.

    5-dom cobb’un hikayedeki asıl meselesi eve dönmekti. dom, slav dillerinin çoğunda da ev anlamına gelmektedir. latince’deki domus’tan türemiştir. domesticated (evcilleştirilmiş) ve domicile (mesken) gibi kelimelerin kökü de bu kelimeye dayanmaktadır.
    cobb ise fonetik olarak (khwab) urduca, sanskritçe, hintçe gibi dillerde rüya anlamına gelmektedir.
    yusuf, incil’in genesis bölümünde 37 ile 50’inci ayetlerinde bahsedilen ve rüya yorumlama yeteneğine sahip dini bir figür olan joseph’in arapça’daki biçimidir. yusuf kardeşleri tarafından köle olarak satılmıştır. rüyaları yorumlama yeteneği vasıtasıyla da firavun’a yedi yıl sürecek kıtlık felaketine hazırlanmasında yardım etmiştir. sonucunda da ödüllendirilmiştir. yusuf miti, islam’da da musevilik’te de büyük benzerlikler gösterir; eski ahit’in yaradılış bölümünde anlatılan hikâye kuran’da yusuf sûresi’nde geçmektedir.
    marion cotillard’ın karakterinin ismi olan mal, malorie’nin kısa kullanımıdır aslında. fransızca bir kelime olan “malheur” yani talihsizlik ya da mutsuzluk anlamlarına gelen kelimeden türemiştir. kısa hali olan “mal” ise fransızca’da yanlış/kötü ya da şeytani anlamlarına gelir ki diğer latince temelli dillerde de bu şekildedir.

    6- 528491 sayısını filmde pek çok kez görüyoruz. fischer’ın cobb’a verdiği sayıda, 528 ve 491 olmak üzere otel odalarının numaralarında, eames’ın fischer’a 528-491 olarak verdiği sayıda, güç odasında 52 ile başlayan kombinasyonda ve 528-491 olarak belirlenen güvenlik kombinasyonunda gördüğümüz bu sayı film boyunca karşımıza çıkıyor.

    7- ariadne, cobb onu işe alırken çizdiği bulmaca, kral minos'un labirentidir. yunan mitolojisinde ariadne, girit kralı minos ile kraliçe pasiphaë’nin kızıdır. ariadne theseus’a geri dönmesi karşılığında labirentten çıkış yolunu bulabilsin diye bir yumak kırmızı ip vererek minotaur’un üstesinden gelmesine yardım eder. bu mit, richard strauss ve hugo von hofmannsthal’ın oyun içinde oyun olan “ariadne auf naxos” adlı operasının temelini oluşturmuştur. bu da rüya içinde rüya hakkında olan ınception’a etki etmiştir.

    8- filmin ingiltere’nin bedfordshire bölgesinde başlayan çekimleri, kanada’nın alberta bölgesinde devam etmiş. sonraki çekimler de fas, tokyo, londra ve los angeles gibi bölgeler olmak üzere farklı ülkelerde yapılmış.

    9- filmin tema müziğindeki yavaş, kasvetli ve tiz trombonlar aslında filmde kullanılmış da olan édith piaf’ın “non, je ne regrette rien” şarkısının başlangıcındaki hızlı ve yüksek tempolu trampetlerin yavaşlatılmış versiyonudur. dahası rüyanın içinde olan birisi tarafından duyulduğunda ise müzik yavaşlatılmış olarak algılanıyor. bu nedenle filmin tema müziği non, je ne regrette rien’in başında rüyayı gören kişinin duyduğuyla hemen hemen aynıdır. bu tematik kullanım da şöyle makul bir sonuca ulaştırıyor bizleri: filmin bitip şarkının bitiş jeneriğinde çalmasıyla seyircinin artık “filmden uyanması” gerektiğinin sinyalleri veriliyor.
    aynı zamanda filmin 2 saat 28 dakika olması da piaf’ın bu eşsiz eserinin orijinal uzunluğu olan (kaydın ilk baskısında) 2 dakika 28 saniyeye atıftır.
    https://youtu.be/uvkq0c4qdvm

    10- christopher nolan filmi 3d olarak çekmeyi reddetmiş.

    11- warner bros film için pazarlama kampanyasının bir parçası olarak ınception: the cobol job adında bir dizi çizgi roman yayınlamış.

    12- nolan filmdeki ana karaktere ilk filmi olan following’deki (1998) baş karakterleden birisi olan cobb’un ismini vermiştir. ayrıca aynı isim ünlü mimar henry n. cobb’a da selam çakar ki zaten filmdeki pek çok gökdeleni, binayı ve limboyu o tasarlamıştır

    13- cobb’un arabasına çarpan tren sanıldığı gibi bir bilgisayar efekti değil; yük treni görüntüsü verilmiş bir traktör ve onun uzunca römorkuymuş.

    kaynak:
    -unbelieveble-facts
    -listelist
    -filmloverss
  • en az interstellar kadar overrated film.

    ergen efektleri, vasat müzikler, kurtlar vadisi tadında çatışma sahneleri, herkes başyapıt dediği için başyapıt demeler.

    marion cotillard için dahi izlenmez.
  • bu filmi kaç kere izlediysem hep aklıma şu detay takıldı. mal intihar ettiği sahnede ikisi de aynı otel odası ve aynı pervazdalar fakat ikisi de karşı karşıyalar. yani intihar etmedi. gerçekliğe döndü.
  • bir soru sormak istiyorum izleyen kitleye soru şu : en son sahne cocuklarına kavuştuğu zaman masaya bir metal parça çevirdi o metal parçanın anlamı eğer düşmezse rüyada eğer düşerse gerçek bunu dikkatle izleyen birisi fark etmiştir hatta bi zar sahte zar vardı mühendis kız aralarına yeni gelince o bahsetmişti . peki en son çevirilen metal parçası düşmedi ama yaşanan en son kısım gerçek bence asıl paradox budur.
  • christopher nolan ın efsanelerinden
  • --- spoiler ---

    filmle ilgili çok teori var. mesela yusuf ile tanışma sahnesinde cobb uyanınca rüyada mı değil mi diye totemi döndürüyor ancak düşüyor ve ne oldu göremiyoruz. ondan sonra yaşanan her şey rüya diyen var. ama bu bana pek mantıklı gelmiyor en basitinden ariadne karakteri bu olaydan sonra kendi totemini yaratıyor.eğer rüya olsa bu gerçekleşmezdi bence. bu tarz filmlerde asıl sıkıntı insanların sürekli teori üretmek istemesi. bence hiç bir yönetmen başında yada ortasında çözülen ama insanların yanlış anladığı bir film tasarlamaz. filmlere çokta komplike yanaşmamak lazım. filmin asıl çözüm noktasının örnek verdiğim gibi sahnelerde gizli bir cevap olduğunu düşünmüyorum. nolan sonunda bence kendisi için de çok önem arz etmeyen sırf böyle bir belirsizlik yaratmak için acaba dönüyor mu duruyor mu olayını yapmış. ben aslında totemin düştüğünü ve gerçeklikte olduğunu düşünüyordum. ancak biz filmde cobb un bu totemi bir kere çevirdiğini ve düştüğünü görüyoruz. orada totemin düşmesi 20 saniye falan sürüyor. final sahnesinde ise totem 1 dakikaya yakın dönüyor. eğer gerçekte olsa dönüş süresi arasında neden bu kadar fark olsun ki ? ben nolanın bunu bilerek yaptığını ve aslında cobbun gerçekte olmadığını belirtmek istediğini düşünmüyorum. bence atlamış ya da pek önem vermemiş bu noktaya. sendeleme konusuna pekte takılmamak lazım çünkü dönmeye başladığında da hafif sendeliyor zaten kıpırdamadan dönmüyor. dediğim gibi sadece böyle bir son yazmak için yazmış bence. sonunda da bazıları baksana hafif sarsıldı bence gerçek desinler diye öyle bir şey yapmış.

    biz o kadar çok konuşup karmaşıklaştırıyoruz ki filmde ki mal karakteri gibi olduk :d her filme sonsuz teori üretilebilir bunlar mantıklı da olabilir ancak bu onun gerçek olduğunu göstermez. benim için yönetmenin kafasındaki önemli. yönetmenin de benim düşündüklerimden ekstra bir şey planladığını sanmıyorum. michael caine de bir konuşmada senaryoyu okuduğumda pek bir şey anlamadım nolan'a sordum o da bana senin olduğun sahneler gerçek demişti. diyor. yani çokta uzatmamak lazım :d
hesabın var mı? giriş yap