• dan brown'u türk televizyonlarının ana haber bültenlerine konuk eden kitap. yolda bu kitabı okuyarak yürüyen bir gençle röportaj yapıyor sunucu -evet genç adam bir taraftan kitap okuyor bir taraftan yürüyor- tesadüfe bakın ki ayasofya'nın önündeler. kurgu ötesi anahaber bülteni haberlerinin kurgu ötesi dan brown'u olurmuş...

    ayrıca bu kitap bir başka evekitap.com kampanyasının ürünüymüş.

    http://www.evekitap.com/cehennem_109338

    harvard simgebilim profesörü robert langdon kendini italya’nın merkezinde bambaşka bir dünyanın içinde bulur... tarihin en kalıcı ve gizemli başyapıtlarından biri olan dante’nin cehennem’ine yuvarlandığını hisseder.

    dünyanın geri dönülmez bir dönüşüme uğramasını engellemeye çalışırken klasik sanat, gizli geçitler ve fütüristik bilimden oluşan bir tablo içinde, langdon amansız bir düşmanla savaşır. bir yandan ustaca düzenlenmiş bir bulmacanın çözümünü ararken, bir yandan da kime güveneceğine karar vermek zorundadır...
  • robert langdon'ın maceralarını ilk defa okuyacaklar için güzel bir kitap. ancak bu, da vinci şifresi'nin ve melekler ve şeytanlar'ın okunmadığı anlamına gelir ki öncelikle onların okunması, tatlarının kaçmaması açısından önemli.

    --- spoiler ---

    kitap yeni bir hikayeyi dan brown'ın artık klişeleşmeye başlayan (hatta çoktan klişeleşmiş) tarzıyla anlatıyor.

    nedir bu tarz?
    robert langdon yine çok uzaklarda bir koşuşturmacanın içinde buluyor kendini.
    etrafında yine ona karşı ilgi duyan, onun ilgi duyduğu bir kadın var.
    yine dünyayı sarsacak bir sır, bir tehlike sadece robert langdon gibi usta bir sanat tarihi profesörü tarafından çözülebilecek gizemli akıl oyunlarının ardına gömülmüş.

    langdon zaten aynı langdon... harris tweed ceketi, klostrofobisi ve özel üretim mickey mouse saatine olan düşkünlüğüyle oradan oraya koşturuyor, tarihi gizemleri, o gizemle alakalı eseri anlatırken bazen şıp diye ama çoğunlukla bir başka etkenin çağrışımıyla çözüyor...

    ancak en sıkıcı husus kahramanların gerçek yüzlerinin artık aşırı tahmin edilebilir hale gelmesi zira dan brown hep aynı yöntemi kullanıyor. kötü karakterler şaşırtıcı bir şekilde dost, dostlar ise çok iyi rol yapabilen birer düşman çıkıyorlar.

    ilk okuduğum dan brown kitabı da vinci'nin şifresi'ydi ve gerçekten çok beğenmiştim. sonrasında serinin ilk kitabı yani melekler ve şeytanlar'ı okudum, o da gayet güzeldi ama iki kitabın kurguları arasındaki derin benzerlikler hem dikkat çekici hem de hafif rahatsız ediciydi. sonrasında robert langdon'un başrolde olmadığı dijital kale'yi okuyup da aynı kurguyla karşılaşınca hayal kırıklığına uğradım. sonraki kitap kayıp sembol ise hem kurgunun tekrarlandığı hem de hikayenin güçsüz kaldığı bir eser olarak fazlasıyla sıkıcıydı. cehennem ya da orijinal adıyla ınferno ise kesinlikle 4 kitaplık serinin en kötü kitabı değil; aksine bu, dan brown'ın ilk okuduğunuz kitabıysa fazlasıyla sevebilirsiniz ancak dan brown kendini fazlasıyla tekrar eden işler ürettikçe kitapları birer roman niteliğini yitirip tarih ve sanat hakkında hoş bilgiler kaynaklar olmaya yaklaşıyorlar.

    --- spoiler ---
  • biraz ucuzlasın, dr özel indirim yapsın 8 lira civarı kargoyu da öderlerse alırım, yoksa bizim torrent usulü çalışan kitapçıya gelmesini bekleyeceğim.
  • dan brown'un sonunu dante gibi yıldız kelimesi ile bitirdiği 2013 tarihli romanıdır.
  • beşte birini bitirdim ve langdon'ın kendi standartlarında bile en zayıf kitabı olduğunu söyleyebilirim. konu şimdiden her şeyiyle açık, şifreler gizemler yetersiz, aksiyon zaten önceki kitapların karbon kopyası olduğundan vasat. hikaye istanbul'a gelse de benim için biraz daha ilginçleşse diye bekliyorum artık.

    edit: brown ve langdon birbirine karışmış :)))
  • evekitap.com sitesinden almaya karar verdigim kitap. burada reklamlarini da yapip millete bedava kitap dagittiklarini ogrenince nasil olsa satin alacagim, bari (reklam karsiligi bile olsa) kitap dagitan birinden alayim dedim.

    ayni gun icinde kargoda diye kirmizi harflerle reklam yaptiklari icin siparis verdim, hala uskudar'dan pendik'e teslim edemediler. haftasonu okumak istiyordum, artik haftasonumu baska bir kitapcidan alacagim bir eserle gecirecegim.

    el netice; heyecanla beklediginiz eserler icin boyle riskli hareketlere girmeyin, efendi gibi daha akliniza yatan kaynaklara yonelin.

    link vereyim, belki beni de bedava kitap cekilisine katarlar..

    http://www.evekitap.com/sayfa/inferno-sozluk
  • en güzel kısmı kesinlikle istanbul'da geçen final bölümü olan kitap. şehrin canlılığı, kaotizmi, zenginliği etkisini hissettirmiş resmen romanda.

    [http://kitapmuhabbeti.blogspot.com/…em-inferno.html http://kitapmuhabbeti.blogspot.com/…em-inferno.html]
  • böyle anlar için twitter'ı kapattığıma üzülüyorum, iki cümlelik şey için entry girmek saçma çünkü ama yani tuttum tuttum bi yere kadar, lan bu kitabı brown'ın editörü, yayıncısı okumamış mı, pattadanak basmışlar mı.. kitabın yüzde yirmisiyle yüzde otuzu arası (kindle'da sayfa numarası yok) düştükçe düştü, sıktıkça sıktı, ne soru var ne gizem var ne aksiyon var.. paso langdon ve yanındaki kadın ilerleyip duruyorlar ve sırf bunu ilginçleştirmek için her neredelerse brown oranın tarihi üstüne hiç bi ilginçliği olmayan şeyler yazıp duruyor. adamın önceki kitabı beklendiği kadar satmamış diye duydum, bence bu ondan da az satacak. öyle bi page turner niteliği yok pek yani.. neyse devam ediyoruz yine de.
  • the lost symbol'den sonra, dan brown'un bildiği sulara geri döndüğü, pek de iyi yaptığı başarılı eser.

    kitap, beklentileri aşmamakla birlikte, bir dan brown eserinden umulan noktalarda doyuruyor. işin macera kısmında yine bildik numaralar çeviririken, özellikle tekrar rönesans aleminin içine girmek yazara iyi gelmiş. üstelik bu defa romanın temeline koyduğu "ahlaki ikilem" de, bugüne kadar tema bellediklerinin en başarılısı.

    --- spoiler ---

    dante'nin ilahi komedyası oldukça başarılı bir seçim. zaten kitap baştan başa, o büyük yapıta saygı niteliğinde.

    yalnız kitabın istanbul ile ilgili kısmı bir parça hayalkırıklığı yarattı, ne yalan söyleyeyim. muhtemelen yazar istanbul'a hiç gelmemiş, sadece resimlerden ve tanıdıklardan yardım alarak son bölümü kotarmış. floransa ve venedik'i neredeyse yaşayarak anlatmış bir yazarın, istanbul'da yavan kalmasını bununla açıklayabiliyorum ancak. üstelik beklentilerin aksine, ayasofya ve yerebatan sarnıcı ile ilgili detaylar üstünkörü geçilmiş. zaten belki bu üstünkörülüğün kendi de farkında olan yazar, istanbul'u ve eserleri dikkat çekecek kadar fazla övmüş. hatta abartmış.

    kitabın sonu pek çok açıdan alışılmış finallerin dışında. soruyor ve bırakıyor. başarılı!

    not: robert langton birikiminde bir roman karakterinin, üzerinde galata yazan otobüsü görünce, yoldan geçen adama, "galata da ne?" demesi biraz abes kaçmış.
    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap