• yemekeleri ultra her şey dahil iğrenç olan otel. kaldığım 5 gün içerisinde sadece bir gece adam gibi kırmızı et çıktı o da turistlere yalakalanmak için hazırlanan türk gecesindeydi. bunun haricinde kötü olan şeyleri içi boş ve soğutmayan hatta ısıtan minibarları, kirli havluları, sızıntı yapan tesisatı, süper beceriksiz ve gereksiz olan animasyon ekibi, çok pahalı kablosuz internet (saati 8, günlüğü 20 lira), ancak kendisini soğutan klimaları vs...

    iyi yanları da yok değil elbet, mesela denizi gerçekten güzel ve ciddi manada bir orman içine yerleşmiş gibi otel.

    lafın özü eğer bir 5 yıldızlı otelden beklentileriniz çok fazla değilse gidin çok pişman olmazsınız, ha ama eğer ben ultra her şey dahile gittim her şeyden isterim derseniz babayı alırsınız bu otelden.

    edit: ne kin kusmuşum la. gayet güzeldi olm otel işte.
  • bu yıl 360 gün çalışıp 5 gün tatil yapmak üzere bu otele gittik eşimle beraber. (hadi çalışmadığım bazı haftasonlarını filan düş 330 olsun!!!) son dakikaya kadar ne zaman gideceğimize karar veremediğimiz için bir türlü rezervasyon yapma şansımız olmadı. ancak geçen yıl da gümbet'te fuga'da kalmıştık, o yüzden coğrafyasını sevdiğimiz için yine buraya gitmek istedik. ne var ki fuga da yer yoktu. aynı bölgede olması münasebetiyle burayı tercih edelim dedik. rezervasyonu yaptıktan sonra du bagayım yorum neyin var mı? diye nette bakındıkta sonra hemen hemen bütün yorumların olumsuz olduğunu gördüm. derhal rezervasyon yaptırdığımız aracı firmayı arayıp durumu ifade ettim ve rezervasyonu değiştirmek istediğimi söyledim. karşı taraf yorumlardan haberdar olduklarını, bu yıl başında ciddi bir renovasyon olduğunu ve tesisin yenilendiğini söyleyerek beni ikna etti. biz de kafamızdaki kuşkularla yola çıktık. genelde oda 12:00 de boşalır da 14:00 teslim edilir ya, bir de bu hep gecikir ya, biz de bir saat daha verip saat 15:00 de otele girdik. maalesef saat 16:30'a kadar odaya yerleşemedik. neyse dönemsel yoğunluk filan bozmayalım morali, girdik odaya... oda da temizlik filan yapılmamış, eski çarşaflar öylece düzeltilmiş leş gibi. zaten düdük kadar oda tek artısı klima küçücük hacmi çabucak soğutabiliyor...
    velhasıl yemek vakti yemekhane modunda doluşuldu restorana tabak çanak yok... fiyaskoo!!!

    neyse bunu yazmaya başlayalı bir yıl olmuş, unutmuşum, sinirim de geçmiş... suser kardeşim, gitmeyin, götürtmeyin...
  • uzunca bir deneyim entrysi döşemek için tatil boyunca yaşadığım rezillikleri üşenmeden kafamda biriktirdiğimi düşünürseniz gitmemeniz gerektiğini zaten anlarsınız ama ben yine de buraya ne yaşadıysak yazayım da bu otelimsi belediye tesisi bozmasına gitsem mi acaba diye düşünen olursa vazgeçsin.

    2017 şubat ayında bakırköydeki ets tur ile görüştük, bodrum’da merkeze ve eğlence yerlerine yakın, her şey dahil bir 5 yıldızlı otel tavsiyesi istedik. bodrum gümbet mevkinde yer alan isis’i önerdiler.

    15 - 20 temmuz 2017 tarihlerinde ultra her şey dahil konseptinde konakladık burada. ilk gün geldiğimizde lobide sıra vardı. ets tur çalışanlarından nilgün hanım bize çok yardımcı oldu. tatil boyunca bize yardımcı olma niyetinde olan tek kişi de oydu zaten. lobideki sırayı nilgün hanım sayesinde atlattık ama bekleme esnasında bavulları lobide bir köşeye bırakmıştık ve bavullardan birisinin üstünde eşimin şapkası vardı. sigara içmek için dışarı çıkıp içeri girdiğimizde şapka yerinde yoktu. şapkayı resmen çalmışlar. lobidekilere söyledik, görmedik dediler, üstlerine gittik ama sonuç alamadık. tatilimizin rezil olmaması için kavga gürültü çıkarmadan allah belasını versin kim aldıysa diyerek geçiştirdik. daha dakika bir, gol bir anlayacağınız. ya çalışanları, ya konaklayanları hırsız bu otelin. lobide 5 dakika duran çantanın üzerindeki şapka yok oldu gitti. pahalı bir şey değildi, tatil başlamadan bitmesin diye uzatmadık. neyse. bu daha ne ki!

    akabinde bizi odamıza yönlendirdiler. 4004 numaralı odada kaldık. anladığımız üzere 4 ile başlayan odaların tamamı rezillik ve kepazelik için yapılmış. çok net söylüyorum hayatım boyunca ne otellerde, ne pansiyonlarda kaldım ama böyle bir kepazelik görmedim. şöyle tarif edeyim, odada pencere yok. evet, evet doğru okuyorsunuz, 5 yıldızlı otel odasında penceremiz yoktu! 5 metrekare bir balkonumuz vardı. karşısı duvara bakan ve klima motorunun sesi sebebiyle açmaya korktuğumuz bu balkonun kapısı olmasa odamız zifiri karanlık kalacaktı. ayrıca odanın giriş kapısından tutun da içerideki mobilyalara kadar her şey en az 20 yıllık. banyodaki küvet ve klozet sapsarı ve yarım metrelik bir cam ile kapatılmış, yıkanırken tüm banyoyu su basıyor. hijyen sıfır. ıslak zemin yarım yamalak yapılmış. duvarda fayans yok. küf kokuyor. karanlık bir mahzeni andıran odamızda bir adet antika televizyon, çekmeyen kanallar ve hışırtılı ses vardı. şok olduk, odayı beğenmediğimizi söyledik; bir şey yapamayacaklarını söylediler. tam turizm dönemide oldukları için boş odaları yokmuş başka. 5 gün bu rezil odada kalmak zorundaydık. kaldık.

    hijyen mevzusu ayrı bir skandal. odanın her yeri tozlu ve kullanılmışlık hissi veriyor. zaten sarı klozet ve küvet yeterince canımızı sıkmamış gibi bir de housekeeping sıkıntısı var. yastıkların kılıfını şöyle bir kaldırıp içindeki yastığın rengine baktığımızda olayı daha beter anladık. sapsarıydı o yastıklar, sapsarı... odamızı temizleyen de yaşlı bir teyze. her gün o civarda elinde temizlik malzemeleriyle dolanmasından anladık ve sorduk: yavrum çarşaflarınız her gün değişmez ama ara sıra odanız temizlenir dedi. teyze o kadar yaşlı ve o kadar yorgun ki kadına bir şey diyemedik. anlayacağınız 5 günlük tatilimizde odamız 2 kere temizlendi. 3 gün boyunca odamızı toplayan bile olmadı. sabah yatağı nasıl bıraktıysak akşam da öyle bulduk. resmen pislik içinde uyuduk uyandık.

    minibar komedi unsurlarından birisi. içinde 2 adet kola, bir adet büyük su, bir adet küçük meyve suyu ve bir adet sade soda var. dikkatinizi çekmeli; kola harici hepsinden sadece bir adet var ve alkollü hiçbir şey yok. 2 kişilik odada bir adet soda, meyve suyu, su vs… zaten kendisini bile soğutmaktan aciz olan bir dolabımsıya koyulmuşlar. sabah koyulan su akşama soğumamış oluyor. gülmek mi ağlamak mı lazım bilemiyorum.

    buraya kadarı sadece otele girişimiz ve odayı görüşümüzden ibaretti. asıl kepazelik otelin hizmetlerinde.

    odanızdan çıkıp tesislere inmeye başladığınız anda içinizde bir belediye sosyal tesislerine giriyormuş hissiyatı uyanıyor. zira her hizmetin önünde uzunca bir sıra, etrafta plastik tabak ve bardaklarla gezen tipler, ağzına kadar dolmuş çöpler ve lüksten aşırı uzak bir kalite standardı var.

    ikramlarla ilgili en komik, en rezil durum “bitecek” olmaları. hani cem yılmaz’ın açık büfelerle ilgili yaptığı espri var ya, “bitecek”, hah işte o burada tamamen gerçek hale geliyor. çünkü ultra-her şey dahil bu otelde eğer hızlı davranmazsanız yiyecek-içeceklerin tamamı hemencecik tükeniyor. bittiğinde yerlerine yenisi konmuyor. mesela patates kızartması almaya gittiniz ama yeni bitmiş, başındaki görevli arkadaş size “şimdi bitti abi” deyiveriyor. yahu nasıl bitti yani, buradaki herkese yetecek kadar yok mu dediğinizde “abi yenisi gelmiyor, bu kadardı, bitti valla” açıklamasını yapıyor. siz de ultra-her şey dahil bu otelde ne halt etmeye bu paraya konakladığınızı düşünerek şezlongunuza dönüyorsunuz. bir dahaki sefere bir ikramın yapılacağını anladığınız anda koşarak sıraya geçiyorsunuz. eğer bu durumu kendinize yedirebilirseniz tabi…

    şezlong demişken… yeterli sayıda şezlong yok. neredeyse hiçbir şeyden yeterli sayıda yok zaten ama en can sıkıcılarından birisi bu. sabah 9 gibi kalkıp havlularınızı şezlongların üstüne atmazsanız saat 10’da yer bulmanız imkansız hale geliyor. geldiğimizin ikinci günü yaklaşık 2 saat boyunca güneş altında boşalan şezlong beklememizin sebebi saat 9’da kalkıp yer tutmamış olmamızdı. kepazelik boyutu bu derecede anlayacağınız.

    en büyük keyiflerden birisi plajda şezlongunuzun yanında buz gibi birayı içip hafif çakır keyif olduktan sonra denize atlamaktır. burada çekır keyif olmanın dışında bunu yapabilirsiniz. çakır keyif olmanız biraz zor çünkü verilen içkilerin kalitesi en en en dipte, zaten tek bir marka votkaları var ve onu da kullanırken bin kere rica etmek zorunda kalıyorsunuz. aksi halde damlatıyorlar resmen. bira sudan farksız ve lezzetsiz. buzlu soda için ondan lezzetli yeminlen. yani… alkol de kepazelik seviyesinde. hem kalitesiz ve çeşit yok, hem de tadı yok.

    mesela kola mı içeceksiniz? sabah saat 9da sıraya girmemişseniz o kolayı kağıt bardakta içeceksiniz. çünkü hepitopu 20-30 tane cam bardak var ve yarım saat içerisinde tamamı tükeniyor. yüzlerce kişinin konakladığı bu 5 yıldızlı otelde 20 30 tane cam bardak var. günlük konaklamamız boyunca sadece 2 kez fincanda türk kahvesi içebildik. gerisinin tamamında kağıt bardaklar içinde türk kahvesi içmek zorunda kaldık. restoranlar dışında size verilen öğle arası snack gibi tüm gıdalar ya peçeteye sarılı yada plastik tabak-çatal ile veriliyor. kendinizi dandik bir üniversitenin dandik kantininde hissediyorsunuz. zaten “bitecek” kaygısıyla koşa koşa sıraya girmiş olmanız ayrı bir psikolojik etkiyken bir de elinizdeki plastik çatal olayı bitiriyor. istanbulda yaşayanlar için söylüyorum, florya sosyal tesisleri bu otelden çok daha konforlu bir ortam sunmuyorsa ben de yarını görmeyeyim. bu kadar rezillik olması gerçekten akıl alır gibi değil.

    konaklamamızın varoşlukta sınırları aştığı nokta disko oldu. yemekhanenin içinden geçerek exit yazılı bir kapının ardından ulaşabildiğiniz disko için şöyle bir durum var; “abi burayı kimse kullanmıyo ya, gelen içeri bi bakıyo sonra gidiyo”. hahaha! çok güldük ama durumun vehameti de hepimizin aklındaydı. ibrahim adında bir görevli yemekhanede bizimle ilgilendi. disko henüz açılmamış olduğu için kendisine sorduk, ne zaman açılır diye. adam otel müdürünü aradı. “müdürüm burda misafirlerimiz var da, diskonun açılmasını istiyolar” dedi ezile büzüle. olaya bakın, müdürden özel izinle disko açtırdık! yaklaşık 15 dakika sonra disko açıldı. ama ne açılış! içerisi toplam 100 metrekare var yok. zifiri karanlık. yukarıda bir tane disko topu var ama kendine hayrı yok, yarısı yanmıyor. bar tamamen terk edilmiş, barmen yok, içki yok. gösteriş amaçlı dahi içki yok yani, yanlış anlaşılmasın. tamamen bomboş bir bar. sadece müzik kabininde biri var, o da otomatiğe takmış şarkıları, dışarı çıktı 5 dakika sonra. içeride toplamda 7 kişiydik. 4 kişi zaten bizim grup. zifiri karanlık bir odada şakalaşıp güldük. diğerleri de 2 rus kız, bir tane de genç. 15 – 20 dakika saçmalayarak kendimizi eğlendirdikten sonra çıktık gittik. muhteşem disko maceramız budur. böyle bir rezilliği yaşamak zaten tek başına yeter de artar da işte bitmiyor ki canına yandığım otelinin derdi.

    ilk gün yemekhanenin rezilliğini gördük. kasap köfte gördüm uzaktan. yanına gidip bakınca hevesim kursağımda kaldı. hazır alınmış, ama bakın yarını görmeyeyim ki yemin ediyorum, bim’den alsanız daha kalitelisini yersiniz. böyle bir lezzetsizlik, böyle bir kalitesizlik yok. merdivenaltı imalathanede üretilmiş olsa bile bu derece berbat bir şey olamaz. 4 tane almıştım, bir tanesinin yarısını yedim, gerisini bıraktım. salata yıkanmamış, çıkır çıkır ağzınızda ötüyor. tatlılar çöpten alınma gibi, berbat ötesi. yemekleri ne kadar gömsem de yeterince ifade etmemiş olurum. işyerimde öğle aralarında çıkan yemeklerden daha kötüsünü bulamam derdim, bulmuş oldum. burada yemek yiyen insan mide fesatı geçirir. berbat. berbat!

    yemeklerle ilgili bu kadar rahatsız olunca gittik şikayet ettik elbette. bize şu söylendi ”tesiste 4 adet a la carte restaurant var, her gün birisinden ücretsiz olarak faydalanabilirsiniz” böyle olunca biz de 5 günlük tatilin sadece 1 gününde yemekhanede yemek yemiş olduk. diğer günler a la carte restaurantları kullandık ve yemekleri için diyebileceğim tek kelime “süper” olacaktır. osmanlı mutfağı, italyan mutfağı, çin mutfağı ve balık restaurant olmak üzere 4 tane a la carte var ve hepsi çok iyi. fakat burada da ayrı bir sıkıntı var. a la cartelardan yararlanabilmek için rezervasyon yaptırmanız ve yiyeceğiniz yemekleri seçmeniz gerekiyor. bunun için de sabah saat 08:30 gibi kalkıp lobide oluşturulan sıraya girmeniz ve yaklaşık olarak 45 dakika sıra bekleyip isminizi yazdırmanız gerekiyor. biz 4 kişilik bir grup olarak her gün birimiz sabah erkenden kalkıp 45 dakika sıra bekledik, bu esnada sahilde şezlonglara havlu koyup yer tuttuk ve akşamları da açık büfeden yeme ve sabahları boş şezlong arama derdinden kurtulduk. nasıl? güzel çözümler değil mi? yok öyle emeksiz tatil! çalışıp didinip otelde rahat etmenin yolunu keşfetmeniz ve bunun için sıkı çabalamanız lazım. haha!

    bitti zannetmeyin. dahası var. geldiğiniz gün, birkaç saat içinde fark edeceğiniz şeylerden birisi de aşırı derecede yetersiz sayıda personelin olması. personel elinden geleni yapmaya çalışıyor ama nafile. sayıca çok çok azlar. önceki gün masaya bıraktığınız küllük ertesi gün yerinde, içinde aynı çöple duruyor ve kimse de almıyor mesela. koskoca otelde o kadar az çalışan var ki bu çok normal… yani adamlara da acıyorsunuz. pastane denen ilkokul kantininden bozma yerde iki tane genç kızla lafladık. stajyerlermiş ve otel 1300 lira ile anlaşmış bunlarla ama maaşlarını da ödememiş. kızların suratında bir gıdım gülümseme yok, resmen köle gibi çalışıyorlar. böyle bir durumda size kim iyi hizmet verebilir ki zaten? ben olsam ben de çalışmam. hem maaş alma, hem eşşekler gibi sabah akşam çalış, hem de konaklayanların bitmek bilmeyen laflarını çek. yemin ediyorum cinnet getirip bir tatilciyi dövseler şaşırmazdım. çünkü kime elinizi sürseniz “bu nasıl otel ya çok pişman olduk” demekten başka bir şey yapmıyor. 5 günlük tatilde en az 20 kişiyle buna benzer sohbetler yaptık. halinden memnun adam görmek imkansızdı.

    sosyal alanlar ve aktiviteler yetersiz. yetersiz demek bile iyimserlik olur. akşam olduğunda kağıt bardakta türk kahvesi içme keyfini sürebilmeniz için oturabileceğiniz bir yere ihtiyacınız var değil mi? bu tesiste en fazla 30 kişinin oturabileceği kadar bir yer var. eğer erkenden gelip yer kapmadıysanız ayakta kalıyorsunuz. mecburen nefes nefese kalacağınız kadar uzaktaki şezlongların oraya gitmek zorundasınız. tabi eğer temizlikçi arkadaş gelip şezlongları hortumla ıslatmadıysa. evet şezlonglar böle temizleniyor. bir arkadaş geliyor akşamları, tüm şezlongları hortumla ıslatıyor. oturacak yer? yok valla abi, bitti.

    gün içinde animasyon nasıl? ciddi ciddi 3 5 tane çocuğun elinde tüm tesis. beceriksizlikte çığır açmış bu çocuklar sizin sinirinizi bozmaktan başka ne yapıyor? genel ifadelerden ziyade ne yaptıklarını anlatayım size. ilk gün şarkı söyleme yarışması yaptılar. 2 3 tane rezil denemeden sonra vazgeçtiler. sustular. teşekkür ettik. ikinci gün su içinde hareketler yapıldı ve su topuna geçildi. denizde kaleleri bile tutmaktan aciz tipler boğuştu. tam cem yılmazlıktı. üçüncü gün güzellik yarışması yaptılar ve kızlara shake your buttshake your poppooo deyip durdular. bunun dışında sanırım hiçbir şey olmadı. bed sesleriyle bol bol bağırıyorlar. plajda canımızı ciddi sıktılar. hiç olmasalar daha iyi olacaktı.

    akşam aktiviteleri? hiç uzatmadan söyleyeyim; yarım saatlik kısa ve dandik 2 gösteri dışında bir şey olmadı. yok yani. akşam aktivitesi filan yok. akşamları çıkın gidin otelden, sahilde bir çay içseniz buradan bin kat ferah ve dinlendirici olur. bu açıdan da otelin puanı yüz üstünden sıfır.

    otelde güzel diyebileceğim tek şey var; deniz. deniz demek az olur, bu otelin denizi bir akvaryum. son haddinde temiz bir su, ayarında serinlikte ve dibinde bir dolu balık var. normalde pek göremediğiniz bu balıklar suya ekmek attığınız anda birden ortaya çıkıyorlar ve yüzlerceler. iskeleye oturup balıklara ekmek atarak tatilinizi biteirebilirsiniz. ben denize girmediğim zamanlarda öyle yaptım. bu otelin denizi bu denli güzel olmasa büyük ihtimalle ikinci gün rezillik çıkarıp paramızı alıp gitmeye çalışırdık. denizin hatrına durduk. zamanımızın neredeyse tamamını denize girerek ve balıklara ekmek atarak geçirdik. böyle böyle bitti tatil. aksi halde sıkıntıdan ve memnuniyetsizlikten patlayabilirdik.

    ets tur çalışanlarına bol bol sitem ettik. ets bu rezilliği naıl tavsiye eder, bu otelle nasıl çalışır diye sormaktan dilimizde tüy bitti. tatil bittiğinde bu rezilliği her yere yazacağımızı da belirttik.

    zaten ziyadesiyle uzun olan yazıyı daha fazla uzatmadan bitireyim.

    burası bir otel değil, belediye sosyal tesisi bile değil. burası kepazeliğin tatil adı altında vücut bulmuş halidir. gitmeyin. gimeyi düşünenleri uyarın.
  • oha işid otel açtı zanettim. neyseki rezaletmiş, reklam verse bol bol suriyeli şeriatçı gelir.
  • yemeklerini, oda temizleme sıklığını, denizini, eğlencesini çok beğendim oteldir. hayatımda daha önce yemediğim suşiyi bile orda yedim. nerden bulmuş getirmişlerse çekik gözlü bir amcamız büyük sabırlılıkla yapıverdi.

    oda temizleme sıklığı ise gayet iyiydi. 3 gün kalmıştım ve 3 kere oda temizlenmişti. üstelik hiç kimseden bir talepte bulunmamıştım. ama bunun yanında bu otelin yaklaşık 1-1.5 km uzağında royal asarlık beach diye bir 5 yıldızlı(!) otel var ki değil 2 günde odayı temizlettiremedim. o yüzden isis otel candır, canandır o konuda.

    yemekleri ise gayet tatmin ediciydi, çok çeşit yemek yapıyorlardı ve gayet iyiydi de. nerdeyse her 2 saatte bir otelin farklı yerlerinde yemek oluyor, yani aç kalma derdi zaten yok.

    denizi mavi bayraklı ve uzun bir iskelesi mevcut. yalnız bir ara iskele tarafında değilde diğer tarafta biraz pislik görmüştüm ve anlam verememiştim. neyseki ertesi gün gitmişti.

    ayrıca 2 yıldızlı otelde bile kablosuz internet beleş iken bu 5 yıldızlı otellerde bu uçuk fiyat politikası burda da geçerli. saati 8tl ne lan. kendinize ait vınn mınn varsa almadan gitmeyin derim. ha o kadar para bayılıyoruz lan günde 20tl koymaz zaten diyorsanız siz de haklısınız.

    otel fazla büyük, eğer ana binada değil de ev tipi olan odalarda kalıyorsanız ve odanız denize yakın değilse odaya çıkana kadar götünüzden ter akıyor, söylemesi benden.

    edit: şimdi aklıma geldi ki otelde saçma bir uygulama var. yerli yabancı içkileri ulu orta istediğiniz kadar kendiniz alıyorsunuz fakat yemekte bir kola, sprite ya da fanta içeyim dediğiniz zaman garsona söylüyorsunuz o getiriyor. hala düşünüyorum böyle bir otelde neden böyle bir uygulama var diye.
  • ışid ortaya çıktıktan sonra yabancı müşteri sorunu yaşayıp yaşamadığını merak ettiğim kötü isimlendirilmiş bir otel.
  • gidilmemesi gereken, 3,5 yıldızlı oteldir. reklam ve pazarlamasının 5 yıldız tribine kanmayın. yıl olmuş 2017, önceki yazılan şikayetlerin tümü halen devam ediyor ve üzerine eklenerek.

    ha buraya şu oteli 5 yıldızlı lanse edip ona göre fiyat çeken etstur'a da selam olsun sırf oteli değil, sizi de tövbe bi daha kullanmam. aylar (aralık2016) öncesinden alınan ve çalışan referanslı fiyat 2.800tl.
    bizden daha iyi odada kalan başka bir aile 2.600tl ve rez. tarihi mart2017. yorum sizin.

    dönüşte @bettypufpuf buralara bir yerlere yığdıracaktır münasip bir dil ile ben şimdiden rezervesini yapayım.
  • raqqa şubesi bir harika dostum.
  • 3 kişilik odaya girdiğinizde üzerinde dışkı lekesi olan kışla tipi yatak ve pis bırakılmış küvet bulabileceğiniz enteresan otel.

    foto 1: http://tinypic.com/…hp?pic=11afleu&s=5#.uma6-1b7kg0

    foto 2: http://tinypic.com/…hp?pic=30af312&s=5#.uma7mfb7kg0

    şu da fotoları başka yerden aldın demeyin diye, odanın o kısmının görüntüsü: http://tinypic.com/…hp?pic=24c5dld&s=5#.uma8o1b7kg0

    yatak şu demir altlığın üzerinde geldi, onu da paylaşayım: http://tinypic.com/…hp?pic=280pdo0&s=5#.uma9tvb7kg0

    son olarak, kağıt üzerinde olması gereken: https://ssl.markapon.com/…les/cender_otel_oda_2.jpg
  • ilk girişte bu kadar ucuza lüks bi otele giriyorum havasına kapılıp, bellboya 5 tl kaptırdığım yemekleri dandik otel.

    sabah kahvaltısı hariç, öğle ve akşam yemekleri kalitesiz. ayrıca bizim kaldığımız odalarda berbattı. ilk gece kaldığımız kuytu köşede ne manzarası var karanlık bir yerde ve kokuyor oda. ertesi gün hemen gittim adam akıllı bi oda verin bu ne dedim. onlar da gittiler otelin dışında te en üstte yer verdiler. allah'tan iki gece kaldık. yoksa o merdivenleri hayatta çıkmazdım. bahsedildiği gibi odalar temizlenmiyor. diledikleri odaları temizliyorlar, orda bi çakallık var. onun dışında alkol diye verdikleri şey bildiğin su. deniz ve havuz fena değil. hatta deniz çok güzel diyebilirim. herşeyi geçtim de o yemekler ne abi? yani bu kadar mı kötü yemek yapılır? geçen tavuk döner çıktı, yiyim dedim, berbat berbat! yeminle tavuk dönerden soğudum. burada deniz için kalın ama yemeği gidin dışarıda yiyin öyle berbat yemekler.
hesabın var mı? giriş yap