• en yakinlarimla bile paylasamadigim, uzaktan sevdigim ve birazdan uyanmaya baslayacak ozlemim, canimin ta dibi..
  • şu sıralar bir korku filmi dekorunu andıran şehir. toplu taşıma araçlarında sürekli öksüren insanlar, onlardan fellik fellik kaçan diğer insanlar, yüzünde maskeyle gezenler, ölümcül bir virüsün kol gezdiği distopik atmosfere sahip filmlere selam çakıyor. metrobüse binip akbil basan insanların çığlığı (2 tl'ye tekabül eden) jigsaw'ın tekniklerini anımsatıyor. bunların üstüne bir de şehri saran bir sis var ki, mist midir, doğalgaz yerine kullanılan kalitesiz kömürden midir bilinmez ama 1800'lerin londra'sına götürüyor adamı. akşam balkona çıkıyorum, bir sigara içeyim de sana tepeden bakayım ey istanbul diyerek; sokak lambalarının etrafını saran sis bulutlarını seyrederken gözlerim sislerin arasından fırlayacak olan karındeşen jack'i arıyor. korku dağları bekliyor.
  • ayrılınca değeri anlaşılan, her şarkıda akla gelen sevgili.
  • "devrim gibi uyurken güzel şehir."

    (bkz: kultur shock)
  • iki farkli yolu vardir bu sehri gormenin kanimca. 1-icinde yasiyorsunuzdur. olup bitenleri tam manasiyla goremiyorsunuzdur. gittiginiz kafeleri, bogazin icindeki mekanlari, arnavut kaldirimlari, yikilmaya yuz tutmus surlari, halici, tarihi dokularini, yediginiz lokmayi vs. farkinda olmadan, istanbulda yasamanin tadina varmadan yaparsiniz, oylesine iste. 2- ya yurtdisindan geliyorsunuzdur ilk defa, ya da yillarin ozlemi vardir icinizde. o cafeleri hazmede hazmede gezersiniz, istiklalde attiginiz her adimin ayri bir hazzi olur, bogazdan bindiginiz tekneyi sadece bir ulasim araci gormezsiniz, kafanizi cevirdiginiz her yerde farkli bir tarihi gorursunuz. koklarsiniz istanbulu, tadarsiniz bir sarap gibi, bakarsiniz bir hatunmus gibi. her saniyesinin keyfini cikarirsiniz.
  • bambaşka diyar. o şehirde nefes almak bile bir değer. herşeyi apayrı, insanlar birsürü olumsuzluklarını sayabilirler trafiği, kalabalıklığı, ulaşım zorluğu vs.ama bu sözlerden sonra yolun yanlışlıkla boğaza düşerse herşey yer değiştirir hayatında tepe taklak olursun, doğruların birden yanlış oluverir boğaz kokusunu hergün solumak için ne yapsam diye düşünürsün. istanbul bu yorgun yaşlı haliyle bile yine kazanmıştır bir kurban daha kendisine aşık olmuştur.
  • içindeki saçma sapan insan topluluğu yüzünden mahvolan güzelim şehir.

    özellikle toplu taşıma araçlarına biniş esnasında yaşananlar akıllara "modern insan yavaş yavaş vahşi yaşam koşullarına doğru mu sürükleniyor" sorusunu getiriyor.
    otobüse binerken önündeki adam itilmez arkadaşım, anla artık bunu. itme artık yaa, bıktım senden, itme ulan!

    hele ortam biraz daha vahşileşsin, ben o zaman sana yapacağımı biliyorum.

    ah, istanbul...
  • (bkz: it an bul)
  • başlarda soğuk geliyo ama alışıyorsun.
hesabın var mı? giriş yap