• bir wachowski kardeşler meraklısı olarak hakkında tek kelime dahi konuşmayacağım rezalet film. yahu kardeşim sen matrix diye bir felsefeyi yaratmışsın üstüne gitmiştin v for vendetta demişsin allah aşkına bu nasıl bir seviye düşüklüğüdür? film bittiği gibi kız arkadaşım bana dönüp tek bir cümle kurdu onu sizinle paylaşıp daha fazla bir şey yazmak istemiyorum.

    kız arkadaş; 1 aydır beklediğin filmi sikeyim.
  • şimdi öncelikle şunu soyleyeyim; iyi bir insan evladı sayılmam ama bu filmi izleyince yüreğim el vermedi 1-2 insan kurtarabilirsem kar kardır dedim.

    arkadaşlar, gitmeyin. açık ve net söylüyorum buna gideceginize big hero 6 ya falan gidin mis gibi animasyon, hiçbir şey kaybetmezsiniz sonra bana dua edersiniz. hikaye çok zayıf, mila kunisi zaten sevmem bu filmde de acayip sırıtıyor. filmdeki tek güzel şey sean bean galiba bi de görsel efektler falan işte.
  • jupiter ascending'i yaklaşık 90 kişilik şimdilerde büyük bile sayılabilecek bir salonda izledim. oysa the matrix filmini 99 yılının son baharında ankara akün sinemasının balkon katında izlemiştim. genelde kızılaya uzak ve pahalı olduğu için akün sinemasını pek tercih edemezdim. ucuz, okula ve dershaneye yakın olduğu için daha çok batı ve derya sinemalarına giderdim ama matrix için bu salonlar uygun değildi. akün sineması, büyük salonu, devasa perdesi ve o zamanlar her yerde olmayan dolby digital ses sistemi ile ülkemizde matrix i izleyebileceğiniz en iyi kombinasyonlardan birini sunuyordu. şimdilerde tiyatro sahnesi olarak hizmet veren akün sineması ortalama bir dolmuş büyüklüğündeki cep salonları ile baş edemedi. anlaşılan sinema sektöründe sadece sinema salonları değil wachowski kardeşlerde erimiş, ufalmış. matrix ve jupiter ascending arasındaki fark aynen o dönemin akün sineması ve günümüzde ki cep salonları arasındaki gibi.

    matrix ile wachowski kardeşler (o zamanlar biraderlerdi) aksiyon sineması ve bilim kurgunun içinde aslında çok iyi bir hikaye anlatılabileceğini göstermişti bizlere. bizi bilim kurgu ve aksiyon filminde iyi bir alt metin aramaya wachowski kardeşler alıştırdı çünkü matrix i seven gençler sonrasında dark city yi, ghost in the shell i, blade runner ı da izledi ve türe çok farklı bir yerden bakmaya alıştı. bugün jupiter ascending filmi beğenilmiyorsa aslında bunun nedeni kendi yükselttikleri çıtadır. çünkü aslında wachowski lere kızmasam ve objektif bakabilsem, ortada çok kötü bir bilim kurgu filmi yok diyebilirdim. hatta transformers serisi gibi kafa şişiren türevlerine göre daha iyi bir film var ama hepsi bu kadar. çok iyi planlanmış aksiyon sahneleri, çok iyi tasarlanmış mekanlar, araçlar var ama seyircinin wachowski lerden en çok beklediği şey yani iyi bir hikaye ve sağlam alt metin bu filmde yok.

    --- spoiler ---

    filmin konusu aslında başlı başına bir matrix göndermesi. dünyadaki herşeyden habersiz hasat edileceği günü bekleyen uygarlık ve onları sürekli gözlemleyen uzaylı sahipleri makinelerin tarlalara enerji kaynağı olarak kullanmak için sanal bir dünyaya hapsettiği insanoğlunu akıllara getirmiyor değil. wavhowskilere "la bu insanlık size ne etti gardaşım" diye sormak lazım. matrixte duracell e dönen insanoğlu burada da gençleştirici kreme çevrilmiş durumda. hikayemiz neredeyse tüm evreni insan ekip biçmek için kullanan bir hanedanın ölmüş kraliceşiyle aynı genetik koda sahip kahramanımızın ortaya çıkması ile başlıyor. hanedan üyeleri güçlerine güç katmak için herşeyden habersiz sahibi olduğu gezegende tuvalet temizleyen jupiteri ele geçirmek için birbirleri ile mücadel ederken tüm olaylar gelişiyor. wachowski ler kendi evrenlerini yaratmak istemişler ve pek çok açıdan da başarılı olmuşlar denilebilir. aslında tüm film iki büyük bölümden oluşuyor, birinci bölümde kahramanlarımız dünyada savaşırken ikinci bölümde uzayda savaşıyorlar. işte bu iki büyük bölüm arasında kısa bir süre wachowski lerin yarattığı evreni tanıyoruz, filmin en iyi olduğu yerde işte burası. star wars, star trek ve son olarak the guardion of the galaxy de gördüğümüze benzer yaratık, robot ve mekan tasarımları son derece iyi hazırlanmış. özellikle uzun bir bürokratik zincirin işlendiği bölüm filmin geri kalan her kısmından daha eğlenceli. iki uzun karmaşanın arasına sıkıştırılan bu bölümdeki hava filmin geneline yayılabilse ortaya son derece iyi bir yapım hatta yeni bir bilim kurgu serisi çıkabilirdi, fakat wachowski'ler yeni star wars u yapmak yerine ortaya mide bulandırmayan bir transformers çıkarmayı tercih etmişler yada ettirilmişler. kötü senaryoyu daha da kötü oyunculuk ile pekiştirmek filmin bir diğer dezavantajı, dna sında bir tutam kurt karıştırılan paralı asker rolünde bir türlü ısınamadığım ama giderek daha çok karşıma çıkan channing tatum ile bi dünya malı olan (lafın gelişi değil tüm dünya onun) ama bundan habersiz tuvalet temizleyen jupiter rolündeki mila kunis filmin iki başrolünü paylaşıyor. bu ikili arasında hiç bir şekilde bir uyumun kurulamaması filmin zayıflığına destek oluyor. pek çok filmi ana karakterler kötü yazılsa bile yan karakterler kurtarır (bkz: frodo) (bkz: luck skywalker) hatta filmler birer efsaneye dönerken başrol oyuncuları değil yan karakterler öne çıkar (bkz: aragorn) (bkz: han solo) . işte bu filmin en büyük eksikliği de bu yan karakterlerin olmaması, ne filmin kötü adamlarına nede en çok sivrilmesini beklediğimiz sean bean e hikayede yeteri kadar önem verilmemiş. bu sebeple tüm filme oldukça vasat bir oyunculuk hakim. filmdeki en iyi yan karakter bürokratik işlemlerde jupitere yardım eden android olmuş, zaten daha önce dediğim gibi bu bölümler filmin en keyifli kısmını oluşturuyor.

    --- spoiler ---

    jupiter ascending, wachowski'lerin matrix ile kazandıkları tüm krediyi kullanarak, iyi hazırlanmış pek çok aksiyon sahnesi ve görsel efektlerin üzerine, yaratık ve mekan tasarımı için bir tutam star wars, entrika ve gerilim için bir tutam game of thrones katarak hazırladıkları bir film olmuş. ortada pek çok yerde söylendiği gibi çok kötü bir film yok belki ama the matrix, v for vandetta ve the cloud atlas gibi çok iyi filmlerde payı olan isimlere yakışmayan bir yapım var. filmden daha fazla tat almak için yönetmenlerin eski referanslarını unutarak izlemenizi tavsiye ederim. neticede bilim kurgu ve aksiyon sinemasını sevenler sadece vakit geçirip eğlenmek amacıyla bu filme giderlerse sinemadan keyifli bir şekilde çıkacaklardır. fazlasını isteyenler ise matrix"i tekrar izleyerek zamanlarını daha iyi değerlendirebilirler.
  • --- spoiler ---

    boş bir film mi? hayır. çok basit mi? hayır. ama temelde bir yere oturmuyor kurgu.

    amerikada tuvalet temizleyen mila kunis daha ilk sahnede saçı makyajıyla jupiter johns değil de mila kunis olarak oynuyor. ailede götü başı düzgün bir o var. kulağında küpeler ve kırmızı halı makyajıyla elinde tuvalet fırçası komik olmuş. yaşadığı hayattan mutsuz bir tipleme çizmiyor, halbu ki majeste olduğunda vay amk desek daha inandırıcı olabilirdi. zaten majeste haline çabuk adapte oluyor. onca makina, tuhaf tuhaf mutantlar filan ben olsam altıma sıçardım, abiler bokunuzu yiyim bırakın beni diye salya sümük olup kendimden tiksindirebilirdim. önemli mi bunlar? eh işte inandırıcılığı arttırması açısından evet.
    eddie redmayne'ye yeni hugo weaving sen ol demişler. ama abiye oyna demişler götüyle köy devirmiş. abarttıkça abartmış. anlamsız çıkışlar. havada duran çekyatta skimde değilsin oturuşu, othello sahneliyoruz sanki amk, resmen tirat atıyor pezevenk. insanlığı yok etmek isteyen gözü yaşlı kötü adam tipi bi bitmedi arkadaş.

    muhtemelen senaryonun üzerine bira dökülmüş ee ne bok yiycez diye bir süre düşünmüşler, sonra star wars, alacakaranlık, harry potter, maymunlar cehennemi, dünyayı kurtaran adam filan baba ver ordan elinde ne varsa ortaya karışık yapalım bişiler demişler. başka izahatı yok çünkü. 3-4 çok etkileyici sahnesi var. yine ufku açan, hayatımızın ne kadar basit olduğu, bu basitlik içerisinde ne kadar dandik şeylerle uğraştığımıza dair göndermeler var. efektler de çok başarılı. ama ziyadesiyle bir tür karmaşası var filmde dinozor kafalı türler de var, maymunlar cehennemi makyajıyla gelen de. ayrıca jar jar binks'i aramadı değil gözüm. majestenin kraliyet nişanını almak için kendi olduğunu ispatlama sahnesini de bilerek koydular herhalde. sıraya girmiş uzaylılar, daktilovari eşyalar. çok absürd. böyle filmlerde absürdlüğü kafam kaldırmıyor, bir de hissiz sevişmeleri bazen.

    filmin son sahnesi (yok sıkmıyor film, ilerliyor bir şekilde) yine matrix'in ilk bölümü gibi uçarak bitti. havada üşümeden götü donmadan uçan kız. hani süperman'de de olurdu. louis'i alır newyork semalarında tura çıkarırdı, lan üstüne bişiy al yukarısı soğuk olur yok, abartır dur seni kutuptaki evime götüreyim yeşil taş koleksiyonumu göstereyim diye alır götürürdü. yau iyi güzel de yolda bir yerde duraydık öldüm acımdan amk. üstelik rüzgar kulaklarımda lapalapala hiçbişiy duymuyorum şu anda ben. öyle hafif bir esinti saçlarda giderlerdi. gücünün bile sınırını yoktu ki, sürekli yeni bir güç gösteri, kocaman gölü dondurur ama kötü adama bir önce kullandığı gücü göstermez. bu filmde de aynı işte, tamam herif kurt kuzu karışımı mutant ama biraz da ot var kafada ki, bir sahnede herif uzay gemisine tutunup boyut atlıyor. bu atlamalarda da ne zaman bükülüyor ne dünyada yıllar geçiyor. kafalarına göre gezegen gezegen geziyorlar. bilim kurgunun kendi içinde bir tutarlılığı alt üst sınırı olur. matrix'te bunu çok güzel başarmışlardı. biz bilirdik tüm karakterlerin sınırını, güçlerini, hiyerarşik bir düzen vardı kafamızda.

    eğer bu filmi de 3'leme yapıp ortalığı toplayacaklarsa ne ala ama bu şekilde kalacaksa yemez.
    --- spoiler ---
  • yav sey... hani kendim dahil kimsenin hevesini kirmak istemiyorum. lakin konusu pamuk prenses'e benziyor, savas dovus sahneleri de xbox efsanesi halo'ya benziyor, entarisi ala benziyor....

    not: yollarin ustasiyim, halo'nun hastasiyim :)
  • jupiter ascending'i izledim.

    birinci matrix'ten beri güzel film çekemedikleri için wachowskilere çok kızıyordum. o yüzden bu film çekilme aşamasında beni hiç heyecanlandırmadı. 1080p yify torrent indirip "kız arkadaşımla izlerim" diye bir kenara attım.

    sonra wachowskilere kızgınlığımın sebebinin onların kötü film çekmesinden kaynaklanmadığını farkettim.

    ben, matrix'te olduğu gibi sürekli kafamı açmalarını bekliyordum ve o yüzden terbiyesizlik yapıyordum. sonuçta bu insanlar matrix'i yaptı boru değil...

    ama hiç tatmin edememişlerdi beni, çünkü tatmin edilmesi gereken parçam o kadar kıpır kıpırdı ki başka bir yerime dokunduklarında hiç umursamamışım.

    biraderlerden birinin cinsiyetini değiştirmesinin sadece kağıt üzerinde bir cinsiyet kelimesi yada biyolojik bir değişiklik olmadığını da hiç iplememişim.

    bu iki biraderden aslında birinin matrixi yazdığını, birinin ise yönettiğini ve bunu çok ön plana çıkartmadan krediyi paylaştığını da hiç dikkate almamışım.

    matrix'in senaryosunu yazan yazar biraderin ise cinsiyet değiştiren kardeş olduğunu da hiç kafama not etmemişim.

    bizim gibilerin gençliğinde bütün dünyasını değiştiren matrix filmini hayal eden, filmi hazırlamak için hayatının o anına kadar birçok felsefi kaynağı tüketen kişinin ilerlemeye devam ettiğini ve ruh dünyasının hiç anlayamacağımız bir yolculukta olduğunu da hiç anlamamışım.

    kız arkadaşım ile izlemeye ayırmıştım filmi çünkü benim için en basit tabiri ile "bütçeli bir kız filmi" idi film, wachowski filmi olmasından çok. ve film, gerçekten de öyle...

    gerçekten de film çok ağır bir kız fantazisi. gerçekten de film kocaman bir külkedisi hikayesi. kocaman bir peri masalı, kocaman bir twilight. espriler cinsel dürtüler asla benim için değil, bir kadın için.

    ama sonra tokat gibi çarpıyor bunun bir wachowski filmi olduğu. çünkü film, en kaba tanımlanabilecek hali ile kafa açıyor. hem de baya baya kafa açıyor.

    fark ettim ki, matrixin bir erkeğe yaptığı etki ile bir kadına yaptığı etki asla aynı olamazdı. herşeyden önce başroldeki kişi matrix'te erkekti ve dünya karanlıktı. bir kadın bu filmden etkilenebilirdi ama kolay kolay başroldeki karakter ile empati kuramazdı. larry wachowskinin de karanlık bir dönemine denk geliyordu film.

    jupiter ascending de ise artık mutlu bir kadın larry wachowski, yeni adıyla lana wachowski. ve ev işleriyle uğraşan, yer silen bir kadın değil. yıllardır okuyan araştıran eski erkek. ve bu eski erkek, erkek enerjisini kadın enerjisine dönüştürmeyi başarmış...

    filmdeki hikaye boyunca sürekli kadın başrol, erkek karakter tarafından kurtarılıyor. onlarca defa! bu bir erkeğe inanılmaz derecede sıkıcı gelebilir ama lanet olasıca film bunu o kadar sıkmadan yapıyor ki. ömrümde gördüğüm en güzel yerçekimi ayakkabıları ile havada süzülüyor erkek karakter. ömrümde gördüğüm en mantıklı dizayna sahip hareketli parçaları birbirine yerçekimi ile bağlı hızlı manevra yeteneğine sahip uzay gemileri it dalaşına giriyorlar. ömrümde gördüğüm en güzel genetik kod kullanım şekilleri ile mantığıma saygı duyan karakterler tanıtılıyor. ne olmuş yani erkek karakter kadın başrolu bu kadar kurtarıyorsa, matrix'te trinity neo'nun kıçını kurtarırken sorguladık mı hiç bu kadar?

    filmde gösterilen uzay ve medeniyet tanımını içinde bulunduran bilim kurgu evreni, bir erkeğe çok cazip gelen matrixteki dünya ve medeniyet tanımını içinde bulumduran bilim kurgu evreni kadar güzel ve de bir kadına çok rahat hitap edebiliyor.

    bugün bu filmi izleyen bir kadın yapımı sevmese ya da anlamasa, dünyanın başka bir ucunda mutlaka bu filmi izleyen ve anlayan ve etkilenen bin tane kız çocuğu var, kafası açılan.

    prometheus ile, ınterstellar ile, gravity ile, star trek ile, star wars ile herkes uzay fantazisi sinemasını tekrar popüler yapma yoluna girerken, wachowski biraderler bundan 20 30 yıl sonra da hatırlanacak, uzay sinemasının tekrar yükseliş çağının bir parçasını oluşturacak adımı atıyorlar.

    kardeşleri tanıyor olmak, onları tanımadan filmi izlemekten daha çok şey öğretiyor. önyargısız olunması gerektiğini öğretiyor, erkek egemen düşünme, hayal kurma, karar verme ve uygulama düşünce yapısının yerine daha feminen bir mantığa geçiş yapılmasının hiç bir zararının olmadığını öğretiyor.

    film tabii ki çok daha iyi olabilirdi. çok çok daha iyi olabilirdi. müziklerin çoğu beni tatmin etmediği gibi, bunun suçlusunun çıtamı yükselten interstellar'ın müziklerini yapmış olan hans zimmer olduğunu düşünüyorum. o kadar iyisine maruz kalmış olmasam, belki de kabul edilebilir bir seviyede gelecekti jupiter ascending'in müzikleri.

    oyunculuk belki çok daha iyi olabilirdi, ama keanu reeves'e de matrix şansı tanınmasaydı halen vasat bir "surfer dude" karakteri olarak anılacaktı.

    sonuç olarak, ben jupiter ascending'i sevdim. ve ileride, çocuklarımın izlemesini isteyeceğim filmler arasına yerleştirdim. eminim filmi tekrar izleyeceğim.
  • söylenmiş spoiler ibaresiyle ama gene de;

    --- spoiler ---

    sean bean'in ikinci sahneden sonra ölmemesi büyük şaşkınlık yaratmış film.

    --- spoiler ---
  • beklentimiz çok yükseldi aslında. artık (bkz: matrix) veya (bkz: lord of the rings) gibi kült yapımlar arıyoruz yok kardeşim olmuyor. bir umutla koşuyoruz sinemaya ama yok. (bkz: seventh son) gibi veremlere maruz bırakılıp, (bkz: the hobbit the battle of the five armies) gibi sıtmalara razı ediliyoruz.

    izlenebilir bir film ama siz ne demek istediğimi anladınız.
  • wachowski'lerin yeni bilimkurgu filmi projesi.

    fragman uzerine edit:

    fragmanin basinda 'you have been searching for one thing, your whole life' lafi ile wachowski ablalar kendi yaptiklari baska bir filmden replik çalarak tarihe geçtiler/
    bu lafi en son the matrix'te morpheus neo ile ilk ranvesunda kuruyordu.
    bir de baba ruh goremedim ben fragmanda. ruh goremeyince savasan otobuslerin filmine bakar gibi oluyom ben. fena oluyom. channing tatum diye hint italyan kirmasi bi amerikan partiyot var superkahraman gibi, bir sakal biyik birakmis of ki ne of.
  • gercekten matrix'i wachowski kardeşler mi yapti sorusunu akla getiren filmdir.
hesabın var mı? giriş yap