• xavier legrand’ın ilk uzun metrajlı filmi, türkçeye velayet olarak çevrilmiş.
    filmekimi 2017 için bilet bakarken izlemek istediğim filmlerde yer kalmayınca bu filme bilet aldım. venedik film festivalinden ödül aldığını görünce bari bu filme gideyim diyerek yapıştım hemen. hayırlısı bakalım
    fragman için tıklayın
  • filmekimi 2017'de izlediğim kendisine hayran bırakan film.

    nasıl bu kadar gerçek ve ben şu an neden bu kadar gerginim! diye kendime sorarak filmin ortalarına geldim. sonrasında ise kendimi tamamen unuttum. oyuncuların hepsi, özellikle baba ve çocuk muhteşemdi.
    (bkz: denis ménochet)
    (bkz: thomas gioria)

    film bittiğinde sanıyorum ki 1 dk kadar kimse yerinden kalkamadı.

    mutlaka izleyin.
  • xavier legrand'ın yazıp yönettiği, aile içi şiddet konusu üzerine eğilen oldukça başarılı bir yapım.

    fransa'da yargının ve yürütmenin nasıl çalıştığını merak eden sosyal bilimciler, olay anında bir çocuğun ve annenin yaşadığı travmayı gözlemlemek isteyen psikiyatrlar ve bu konuda biraz olsun bilinçlenmek isteyenler hiç kaçırmasın. yönetmen o kadar titiz çalışmış ki sanki "izleyici" değil de çocuğun annesi veya çocuğun kendisi gibi filmin içinden bir karaktersiniz. onlarla birlikte nefes alıyorsunuz her saniye ve onlarla birlikte korkuyorsunuz.

    --- spoiler ---

    baba elinde silahla eve geldiğinde, telefondaki polisin yönlendirmesiyle annenin ve çocuğun kendilerini banyoya kitleyip küvette ağlayarak saklandığı sahne gerçekten en sarsıcı sahneydi. gözlerimi doldurdu.

    --- spoiler ---.

    edit: imla
  • filmden az önce çıktım. finalde, salondaki 4 kişi de koltuğa mıhlanmıştı.

    kocayı canlandıran denis menochet'yi gözüm bir yerden ısırıyor derken bir anda inglorious basterdsda fransadaki o köye ve süt ikram eden çiftlik sahibinin gözleri geldi gözümün önüne.

    dağılan aile olgusunu hem çocukların hem ebeveynlerin hem de başlarda hukukun, ardından da ilk görevi vatandaşının can ve mal güvenliğini korumakla görevli polislerin gözünden yansıtan sonuna kadar sahneye bağlayan bir drama.

    vizyondan kalkmadan izlenmeli.
  • loveless kadar sert bir yapıma benziyor. listemdekilerden.

    imdb
  • imbd üyeliğimce 10 puanla ödüllendirilmiş film.

    sıradan insanların hayatları, küçük mutlulukları, çaresizlikleri, egoları, üzüntüleri, travmaları... kadına ve çocuğa yapılan uygulanan şiddet ile aile hayatı ve hukuk sisteminin bir kez daha sorgulanması kaçınılmaz oluyor.
    bu film ile ilgili bu kadar az yorumun olması da şaşırtıcı.
  • konusuyla loveless’i animsatan, baba ve erkek cocuk oyuncu performanslarinin zirve yaptigi cok basarili bir dram. 7/10
  • biraz önce izledim.hani bazı kitaplar vardır tek oturuşta bitirirsiniz sonra bir süre kendinize gelemezsiniz ve o kitap günlerce zihninizin bir yerlerinde döner durur.heh bu film de öyle.çocuğu ve anneyi düşününce insanın içine bir şeyler oturuyor.böyle büyüyen bir çocuk gelecekte insanlığa,dünyaya ne kadar faydalı olabilir sorusunu akla getiriyor.bu arada çocuğun oyunculuğu çok iyiydi.hüznü,korkuyu seyirciye çok iyi geçiriyor.
  • filmin sonunda perde kararıp da yazılar akmaya başladığında, içinde bulunduğum sinema salonunda toplu bir nefes verme anı yaşandı. bu, gerilen kasların ve tutulan nefeslerin hep birlikte salıverilmesiydi. velayet (jusqu'à la garde) bir korku ya da gerilim filmi değil. ama son yıllarda hiçbir filmde bu kadar gerildiğimi, kendimi bu kadar kastığımı hatırlamıyorum.

    fransız yönetmen xavier legrand'ın venedik film festivalinde en iyi ilk film ve en iyi yönetmen ödülleri alan filmi, bir duruşma sahnesi ile açılıyor. 11 yaşındaki oğulları julien'in velayeti konusunda anlaşamayan boşanmış bir çift hakime durumu kendi bakış açılarından anlatıyorlar. anne miriam, kocasının kendisine şiddet uyguladığını, oğlunun da babasını görmek istemediğini iddia ediyor. baba antoine ise annenin yalan söylediğini, oğlunu özellikle ondan kaçırdığını, bir baba olarak oğlunu görmeye hakkı olduğunu söylüyor. aslında bu bölümde biz de kendimizi yargıç yerine koyuyor, iki tarafı da dinliyor ama o an kimin haklı olduğuna karar veremiyoruz. duruşma sahnesinden sonra yavaş yavaş bu parçalanmış ailenin hayatına daha fazla giriyor ve önceleri çok halim selim görünen ve belki biraz sempati bile duyduğumuz babanın dengesizliklerine şahit olmaya başlıyoruz. film temelde 4-5 adet uzun sekanstan oluşuyor, baba oğulun araba yolculukları, yemek masasındaki diyaloglar ve bir doğum günü partisi. bu sekanslarda aslında hiçbir şiddet sahnesi yok, ama her an patlayacakmış gibi görünen bir gerilim öyle bir tansiyon yaratıyor ki, çoğu yerde izlemesi bile zorlaşıyor. bu bakımdan legrand'ın tarzı küçük aile hikayelerinden büyük gerilimler yaratmanın ustası asghar farhadi'nin filmlerine benzetilebilir. filmin "en iyi yönetmen" ödülü alması boşuna değil, çünkü birçok sahnede legrand sinema dilini çok iyi kullanarak imzasını atıyor. örneğin tek plan çekilen doğum günü partisi sahnesi antolojilere geçecek nefis bir sinema becerisi içeriyor: bu bölümde içerdeki yüksek volümlü ses yüzünden karakterlerin birbirlerine ne dediklerini anlayamıyoruz, ama çok başarılı bir çekim tekniği ile bir şeylerin yolunda gitmediğini hissediyoruz.

    elbette bu sahiciliği yaratmada oyuncuların payı büyük. anne ve babayı canlandıran léa drucker ve denis ménochet de iyiler; ama ben özellikle julien'i canlandıran ve daha önce hiçbir sinema tecrübesi olmayan küçük oyuncu thomas gioria'yı çok başarılı buldum. babasıyla yalnız kaldıkları anlardaki çaresiz halleri ya da anne babasının kavgaları sırasında yüzüne yansıyan travma insanın içini burkuyor, yerinizden kalkıp onu o ortamdan kurtarmak istiyorsunuz.

    velayet, yürümeyen bir evliliğin ve aile içi şiddetin özellikle çocuklar üzerinde nasıl korkunç etkiler yaratabileceğini gösteren ve çok iyi bir yönetmenin gelişini müjdeleyen sarsıcı bir film.
  • ağır ağır işleyen, yorucu bir dram. yine de sıkılmadan, bıkmadan ama hep bir korkuyla ilerleyen dakikalar.

    ve filmin son dakikaları, iki eliniz başınızın arasında bu sefer geçmeyen zaman. sarsıcı, yıkıcı bir film.
hesabın var mı? giriş yap