• oldukça güzel ders anlatan, sempatik ve aynı zamanda stanfordlu boğaziçi üniversitesi ekonomi bölümü hocası. kendisiyle ilgili bir anımı nakledecek olursam: sınıfta price elasticity ile ilgili örnekler çözülmektedir, beethoven cdleri ile klasik müzik cdleri arasında hangisinin daha fazla alternatifi olacağı belirlenerek elastikiyete dair teşhis koyulacaktır. sınıfta öğrenciler kendi aralarında hangisi olacağına dair tartışırlarken, elemanın birisi çıkar ve "hocam beethovenın alternatifi daha fazla olsa gerek, klasik müzik dinleyen adamın ne alternatifi olacak ki, rock mu dinleyecek?" diye sorar. gelen cevap ise hocamıza saygımızı bir nebze daha artırır: "niye canım, belki malmsteen dinler"
  • kendisinden aldigim institutions dersiyle iktisat bolumunu bana sectiren sorulardan olan neden bazi ulkeler zengin, bazi ulkeler fakir sorusuna verilen farkli cevaplari ogrendigim, ufkumu acan insan. benim gibi bir hiyari dahi tolere edebildigine gore inanilmaz iyi niyetli, tum sorularima cevap vermesiyle de saygimin zirvelerinde dolanan insan evladi. ıyi ki bizim bolumde.
  • boğaziçi ekonominin fazla zeki hocalarından biri. ders anlatırken o kafada neler dönüyorsa artık, aşırı miktarda bilgi akışı sağlar kapabildiğiniz de kar kalır yanınıza.

    kesinlikle iyi niyetlidir, sınavları zordur ama öğrettiğini sorar.

    "you know" diye başladığı cümlede uganda'nın cumhurbaşkanından falan bahseder, sonra herkes tarafından bilinen bir şeymiş gibi hızlıca bilgiyi yapıştırıp konusuna geri döner.

    baya güzeldir, dinlemesi zevklidir, ekonomiyi sevdirir. yaratıcıdır. bu kadar övülmeye de layıktır kendisi.
  • bogazici'de aldigim en guzel derslerden birini kendisinden almistim.

    cok basarili ve zeki bir insan. derslerine ozen gosterir. bu yuzden butun ogrenciler hayran hayran kendisini dinler.

    lise giris sinavinda turkiye birincisi olup robert'e gitmis, ordan koc'da econ-business cap yapip stanford'a ekonomi doktorasi yapmaya gitmistir.

    bu kadar zeki bir insan umarim kendini turkiye'de heba etmiyordur.
  • sıradışı zekası, keşke bu ders hiç bitmese demenize sebep olacak kadar iyi ders anlatımı, herşeyden önemlisi alçakgönüllülüğü ve yardımseverliğiyle tanıyabileceğiniz en muhteşem insanlardan bir tanesi...
  • hakkında bu kadar az entri girilmesine şaşırdığım, boğaziçi ekonomi'nin muazzam hocalarındandır kendisi. biraz non-vikipedik bilgi vereyim ben de hakkında. kendisinden aldığım bir ders benim master bölümümde, yazdığım tezde, meselelere bakış açımda vs. baya etkili olmuştur. aynı zamanda bu ders (ec 482) lisans hayatımda zevk alarak gittiğim 2 dersten biridir, en ufuk açıcı derstir.

    ec 101-102-213-482 derslerini verir kendisi. gerçi 482 geçiciydi, sonradan kalktı sanırım.

    evvelen 1.sınıftayken kendisinden 102 almıştım, o zaman için öğrencilerin kendisine çok ısınabildiğini söyleyemem. öğrencilere karşı soğuk duruyordu biraz, bir de amfi dersleri olduğu için epey kalabalıktı sınıf. hem lisansın yeni öğrencileri hem de kalabalık bi sınıf olduğu için muhtemelen hoca çok samimi olup cevherini çıkarmamıştı bilerek. "hocam ara mı versek ne zaman bitiricez" diyen bir arkadaşı, "sana mı sorucam" minvalinde azarlamıştı. yani haksız değil tabi ama arkadaş fena bozulmuştu, bi tık soft olunabilirdi belki. ec 101-102 derslerinde bölümlere göre farklı curve de yapardı o zamanlar, şimdi bilmiyorum tabi. elektronikçiler için kötü, işletmeciler için harika bir şeydi bu; biz ekonomistler için de eh güzeldi. notlaması insaflıydı. net hatırlamıyorum artık ama, ne çok bol keseden dağıtırdı ne cimrilik yapardı. zaten 102'de test sormuştu. sonrasında itiraz edilen soruları düzeltmişti baya.

    neyse aradan birkaç yıl geçti ki hocanın öğrencilerle esas samimiyetini ec 481* dersini alırken gördük. hatta sonraları bu dersin içeriğine dair hocanın sunumlarından da faydalanarak http://selimyaman.blogspot.co.uk/…yaz-dizisi-1.html yazılmıştır efendim. ec213 dersinde de benzer mevzuların işlendiğini duyduk, öyleyse güzeldir candır. neyse, bu ec 481 dersinde daha çok son sınıf öğrencileri olduğu için ve sınıf mevcudu az olduğu için hocayı daha yakından tanıma fırsatımız olmuştur. bu derslerin birinde avrupa'nın neden gelişip asya'nın geri kaldığını açıklarken, mevzu atlar üzerine gelmiştir. ve hoca sınıfta google'a girip projektörden at fotoğrafları göstermiş, bütün sınıf yarılmıştır. avrupa atları daha büyük, hantal, tarıma elverişliyken mongol atları ufak, hızlı ve istilaya elverişlidir. bu yüzden 11.yüzyıla kadar moğollar bütün asyayı işgal etmişler, politik stabilite diye bir şey bırakmamışlardır. öte yandan ise kıta avrupa, doğu'sundaki paralel dağları sayesinde paçayı kurtarmıştır istila akınından. neyse.

    ayrıca derste akademinin inceliklerini de anlatır ara ara: referans olayının aslında nasıl işlediğini, data analizlerinin nasıl yapıldığını, regression inceliklerini filan da öğrenirsiniz. bu dersi akademi düşünenlere kesinlikle tavsiye ediyorum, düşünmeyenlere bile okuldan çıkmadan önce zevkli ve ufuk açıcı bir ders olması açısından yine hararetle tavsiye ediyorum.

    ingilizce aksanının çok iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. ama bunu kendini kasmamak istemesine veriyorum. kasıtlı da yapıyor olabilir. karaman gibi bir dehanın robert'te koç'ta ve stanford'da okuyup akıcı ve aksanlı ingilizce konuşmamasını sadece önemsememeye/sallamamaya bağlarım ben ki bunun da ayrı bi şekilliği vardır zannımca. bir de senelerce amerika'da doktora yaparken kütüphanede kitaplardan başını kaldırma fırsatı mı oluyordur, allah bilir. bu phd resmen zulüm.. neyse.

    mevzular derinleştikçe öğrencilerin anlamayacağını düşünüp ingilizceden türkçeye geçer ders anlatırken ara sıra. bazen sınıfa erasmus öğrencisi girdiği gibi ingilizce'ye geçtiği de vakıadır. ama genelde sınıfta yabancı öğrenci olmasını da sallamaz, eğer konu biraz kompleksleşecek gibi olursa türkçe'ye geçer ki öğrenciler anlamsız bakışlardan kurtulabilsin. bazen sınıfın arkalarında erasmus öğrencilerine hocanın dediklerinin çevirisi yapan arkadaşların seslerini duyarsınız, kimse bozuntuya vermez.

    bu ec481 dersinde bir de şunu görüyorsunuz: hoca size akademiyi tanıtıyor, evet; ve bunu tek yollu yapmıyor. yani bizim boğaziçi'nde aldığımız derslerin ekseriyeti tek yönlü oluyor bana sorarsanız: mainstream ekonomi. araya sos olarak katılan fikret adaman'ın ve yahya madra'nın dersleri eleştiri açısından çok tatmin edici olmuyor, sonuçta marksist geyikler işte, lafı dolandırmaya odaklı. fakat karaman hocanın dersi mainstream ekonominin kendi paradigmasının içerisinden bir eleştiri niteliğinde, zira zaten neo-institutionalist dediğimiz arkadaşlar bu minvalde insanlar. karaman dersi anlatırken size makalenin ana fikrini anlatıyor, sonra buna yöneltilen/yöneltilebilecek eleştirileri de veriyor ve bunlar daha ekonometrik analize dayalı analizler oluyor.

    bir de hocanın zihninin içinde nasıl bir dünya dönüyorsa artık, arada duraklar, kendi kendine birkaç nokta düşünüp ana noktayı biraz dallanıp budaklandırır, bunları yaparken de hafif mırıldanır. sonra eğer çok dallanıp budaklandırdığını düşünürse 'neyse çocuklar' der geçer. bazen de bu detaylara girip konuya geri döner.

    syllabus'ta devasa okuma listeleri olmasına rağmen makalelerin önemli kısımlarını sayfa sayfa gönderecek kadar öğrencilerini düşünür ve erinmez.

    bir de american political review'de yayınlanan makalesi sayesinde kariyerinin önü açılmıştır. bu makalenin önemi hem argümanından, ama daha çok da ekonometrik analizinde kullandıkları bir metoddan geliyor diye biliyorum. işin regression kısmına çok hakim değilim ama temel argümanı basitleştirerek açıklıyayım: karaman hoca şevket pamuk'la birlikte yazdığı makalede avrupa'daki devletlerin tarihi data'larına bakmışlar ve buldukları sonuç, acemoğlu/robinson taifesinin iddia ettiği gibi değilmiş: demokrasi kalkınma için bazen kötü de olabiliyormuş yani -it depends-. eğer fransa gibi tarım toplumuysan, otoriter olup derebeylerini bastırıp parayı merkezi hükümette toplaman ekonomik büyüme için daha iyi. öbür yandan cenevizliler gibi ticarete dayalı bir ekonomik yapın varsa eğer, daha demokratik, kapsayıcı*kurumlara sahip olman senin lehine. zira tüccarlar denizaşırı yollarda arkalarında sağlam bir devlet gücünün bulunmasını istedikleri için vergi vermeye dünden razıdırlar zaten. neyse. bu makale kendisine harvard'da bir dönem hocalığı ve türkiye'deki çeşitli araştırma ödüllerinin de yolunu açmıştır yanılmıyorsam.

    bu arada arşivler karıştırılırsa hocanın -yamulmuyorsam- lgs birinciliği kayıtlarına ulaşılabilir cumhuriyet'ten. yine yanılmıyorsam kendisi elektronik mühendisliği istemekteymiş o zamanlar. tabi nereden bilebilirdi ekonomi gibi muazzam bir alanın karşısına çıkacağını..

    tl;dr: karaman'dan ders alın. ufkunuzu açar, birazcık zorlar, puanlaması normaldir.
  • robert koleji mezunu, koç üniversitesi ekonomi işletme çift anadal yapıp birincilikle mezun olmuş, ardından stanfordta master ve doktorasını tamamlayıp gerisingeri boğaziçi üniversitesine dönüp ekonomi bölümünün en temel (mikro ve makro ekonomi) derslerini veren hoca.

    arka sıralarda oturuyorsanız tamamen keline odaklanırsınız. onun dışında sınıfın her köşesinden garip aksanıyla sizi sarabilecek kapasiteye sahiptir. derse hakimdir. sınavları zor tabir edilir. sınavlardan sonraki ilk iki ders yoklama alır. tahtaya çizdiği grafiklerin yerini sürekli unutup bir tahtadan diğerine yürür durur. sevimlidir. sevilesidir.
  • bogazici universitesi ekonomi bolumu hocalarindan.
  • econfin'den mezun olurkene bitirme projemi kendisinden aldığım.
    10 numara 5 yıldız bir hoca ve insandır.
    akademik hayatta mükemmeliyetçidir (ben de öyle olduğumdan fazla sorun yaşamadık ama tembelim diyorsanız fazla yanaşmayın).
hesabın var mı? giriş yap