• yatağın başından ucuna kadar uzanan mavi damalı yorganın engebeleri, gölgeli vadileri ve mavi yumuşak tepeleriyle örtülü tatlı ve ılık karanlıkta rüya yüzükoyun uzanmış uyuyordu. dışarıdan kış sabahının ilk sesleri geliyordu: tek tük geçen arabalar ve eski otobüsler, poğaçacıyla işbirliği eden salepçinin kaldırıma konup kalkan güğümleri ve dolmuş durağının değnekçisinin düdüğü. odada, lacivert perdelerin soldurduğu kurşuni bir kış ışığı vardı. uyku mahmurluğuyla galip, karısının mavi yorgandan dışarı uzanan başına baktı: rüya'nın çenesi yastığın kuştüyüne gömülmüştü. alnının eğiminde, o sırada aklının içinde olup biten harika şeyleri insana korkuyla merak ettiren gerçek dışı bir yan vardı. "hafıza," diye yazmıştı bir köşe yazısında celâl, "bir bahçedir." "rüya'nın bahçeleri, rüya'nın bahçeleri..." diye düşünmüştü o zamanlar galip, "düşünme, düşünme, kıskanırsın!" ama galip karısının alnına bakarak düşündü. uykunun huzuruna gömülmüş rüya'nın kapıları kapalı bahçesinin söğütleri, akasyaları, aşmalı gülleri ve güneşi altında gezinmek isterdi şimdi. orada karşılaşacağı suratlardan utançla korkarak: sen de mi buradaydın, merhaba! bilip beklediği tatsız anılar kadar, beklemediği erkek gölgelerini de merak ve acıyla görerek: afedersiniz kardeşim, siz karımla nerede rastlaşmış ya da tanışmıştınız?..................
  • ...

    orhan pamuk nobel edebiyat ödülünü aldı, çünkü ben onun yüzünden idare hukuku finaline giremedim. boz koridorları, şahsiyetsiz sınıfları, tuğla gibi kitapları, takım elbiseli gestapo hocalarıyla, tecrübe etmesi azaptan farksız bir okulun, sınıf atlamam açısından hayati önemdeki sınavını, "kara kitap" yüzünden kaçırdım. sıfır mübalağadır... unutmam hiç: küçük bir odada, küçük bir masa... masanın üzerinde idare hukuku kitabı, kitabın yanında fotokopi notlar, onların yanında da "kara kitap"... elim asıl kara kitaba değil, diğer "kara kitap'a gitti. kitabı açtım ve sabah kuşlar cıvıldayıp perdelerden gün sızarken, ben de huşu içinde sızdım. şimdi dönüp baktığımda hayata dair bir nevi tercihte bulunduğumu görüyorum. zira o günden sonra, hukuk fakültesi'ne bir daha doğru düzgün uğramadım. şunu da söylemek mümkün: şimdi lise mezunu bir romancıysam, bir sebebi de orhan pamuk belki... ve işte o yüzden ben, orhan pamuk'un nobel edebiyat ödülü'nü neden aldığını iyi biliyorum.

    ...

    murat uyurkulak
  • kitapta adli, bahti, cemali adlı yazarların yazarlıkla ilgili tavsiyeleri:

    c: okuyucunun zekasına göre değl, kendi zekana göre yaz
    a: pusula hikayedir
    c: tarihimizin ve mezarlıklarımızın esrarına girmeden ne bizden söz etmek mümkündür ne de doğudan
    a,b,c: kendine atasözü deyim fıkra latife mısra özdeyiş güldesteleri edin.
    c: konunu seçtikten sonra yazını taçlandıracak uygun özdeyiş aramazsın, özdeyişi seçtikten sonra bu tacın altına gidecek uygun konuyu bulursun.
    a: ilk cümleni bulmadan yazı masasına oturma.
    a: üç büyük tema, tabii ki ölüm, aşk, ve müziktir.
    a:epigraf kullanmayın, yazının içindeki esrarı öldürür
    a: okur bütünüyle iyi ve bütünüyle kötü birinden sıkılır
    b: anahtar kelime yüzümüzde yazar. bak ve dinle.
    c: sırrın aşktır. aşktır anahtar kelime.

    ps: alın teri.
  • hiç ummadığım şekilde bir foucault sarkacı tadı vermiş kitap**.

    --- spoiler ---

    ressamın tatlı bir şakayla, kör bir dilencinin eline tutuşturduğu bir kara kitap, aynada ikiye ayrılmış, iki anlamlı, iki hikayeli bir kitaba dönüşüyor, birinci duvara dönüldüğünde kitabın baştan sona tek bir kitap olduğu, esrarının da içinde kaybolduğu anlaşılıyordu.

    --- spoiler ---
  • kah kar yağıyordu, kah karanlık.

    (''rüya'ya selam söyle'' bölümünden)

    kitabın içine adeta işlemiş olan esrarı, ete kemiğe büründüren cümlelerden biri.
  • "insanın niye kendi hayatını değil de, başka birinin hayatını yaşamak istediğini onca yıldan sonra da çıkaramıyorum," diye devam etti.

    "hatta, niye şu ya da bu insanın değil de, rüya'nın yerinde olmak istediğimi de çok açıkça söyleyemem. söyleyebileceğim şey, uzun yıllar boyunca bunun gizli tutulması gereken bir hastalık olduğuna inandığımdır. hastalığımdan, bu hastalığa yakalanan ruhumdan, bu hastalığı taşımaya mahkum gövdemden utanıyordum. hayatımın olması gereken "asıl hayat"ın bir taklidi olduğunu, bütün taklitler gibi utanılması gereken, acıklı, zavallı bir şey olduğunu düşünüyordum. o zamanlar, bu umutsuzluktan kurtulabilmek için elimden yalnızca "aslımı" daha çok taklit etmekten başka bir şey gelmezdi. *
  • adam gibi e-kitap versiyonu bulunamayan

    satın almak istedim, satan yok

    webde salınan versiyonları basılı kitabın gelişigüzel ocr'dan geçirilmiş halleri. hevesle okunacak tarafları yok.
    http://www.scribd.com/…59712/orhan-pamuk-kara-kitap
    bu nedir ya?

    canım kardeşlerim yapıyorsunuz bir güzellik taratıyorsunuz sayfaları bir bir, ki işin zor kısmı o zaten bence, emeğinize sağlık da bari gerisini de getirin. tüm paragraflar kıçkıça bitişik, arada sadece sayfa numaraları.

    sonra o taranan hadiseyi insan okuyacak şekilde düzenlemeyince bir esprisi olmuyor ki
  • adı gibi karanlık bir kitaptır.

    okurken sizi karanlık sokaklarda, karanlık bir istanbulda geziye çıkarır. orhan pamuk nedir? derseniz cevap olarak vereceğim kitaptır.

    doğrusu istanbulda okumak daha bir keyiflidir diyeceğim. keyiften kastımı okuyanlar anlayacaktır. daha bi karanlık işte. bomboş bi şehirde gece yarısı gezintiye çıkmak için bile okunmalı.
hesabın var mı? giriş yap